Zanka

Dövizde özellikle son birkaç haftadır yaşanan ve Türk lirasının hazin düşük seviyelere inmesiyle halen devam eden süreç ekonomimizde tehlikeli sinyallerin belirmesine neden olmaktadır. Pandemi olaylarının yoğunlaşması, AB ülkeleriyle gerginleşen ilişkiler ve tüm dünya piyasalarının karamsar bir döneme girildiğini haber veren karamsar tahminleri özellikle Türk iktisadi görünümünün kötüye evrilmesine zemin hazırlamış, elbette lira da bu olumsuzun aynası olmuş ve günden güne eriyen bir profilin sahibi oluvermiştir. Gelişen ülkelerin para birimleri içinde lira, en kötü performans sergileyen vasıfla ön plana çıkmıştır.

Bugün ülkemizde olumsuzca tanık olduğumuz ama aslında ülkeler arasında yaşanan “Döviz savaşı” beni, Hz. Muhammed’in parasal konularda nasıl hareket ettiğini araştırmaya itti.

 

Paranın söz konusu olduğu alışveriş ve değerli para birimlerinin değişiminde (döviz, yani exchange işlemlerinde) ekonomiye dair kuralları bizzat getiren İslam peygamberi, tefecilik anlamındaki parasal muamelelerin oluşmaması adına birçok esaslar ortaya koymuştur. Tefecilik, karaborsacılık ve hileli satışlar konularına peygamber tarafından getirilen ağır yaptırımlar insanları belli süre piyasalara haksız yöntemlerle müdahale etmeleri noktasında engellese de bu önlemler ilelebet kalıcı düzenin ayakları olamamıştır.

 

Hz Muhammed, ekonomiye vurulabilecek darbeleri ağır cezai yaptırımlarla veya faillerini toplum içinde küçülten sıfatlamalarıyla önlemeye çalışırken metaa değer veren para birimlerine de dikkat çekmiştir. Onun, yabancı para birimlerine karşı bakış açısı oldukça ilginçtir.

 

İslam peygamberi zamanında iki para birimi piyasayı şekillendiriyordu. Hz. Muhammed döneminde özel olarak para basımına gidilmedi. Kureyş döneminde tedavülde bulunan paralar kullanıldı.

 

Dünya siyasetine yön veren etkili uygarlıklar, Roma (Batı) ve Persler (Fars/İran) idi. Dolayısıyla bu devletlerin bastığı paralar diğer uygarlıklarda da geçer akçeydi, yani onların piyasalarında en itibarlı döviz cinsi paralardı. Roma/Bizans ve Persler’e karşı zayıf toplulukların kendi aralarındaki ekonomik ilişkilerde ya ilkel ve basit metotlar kullanılarak bir değer için başka bir değer para gibi kullanılıyordu ya da Roma ile Pers’in, bazen de Yemen’in para birimleri alışverişlerde tercih ediliyordu.

 

Dinar, Roma/Bizans altın sikkesini ifade ediyordu. Dinar, Latince “Denarius” sözcüğünden türemiş ve Arapçaya geçmişti, çoğulu “Denanir” idi. Diğer isimleri; Rûmiyye veya Herakliyye idi. İslamcılar, kimi zaman İslam ülkelerinin ortak para biriminin adının dinar olarak belirlenmesi gerektiğini ileri sürerler. Onlara şu hatırlatmayı yapabilirim; Sırbistan ve Makedonya gibi ülkelerin para biriminin adı “Denar”dır, çünkü aslında bu isim o coğrafyaya yakın bir büyük uygarlığın ürünüdür.

 

Dirhem ise, hem Romalılarca hem Fars/Perslerce hem de diğer uluslarca kullanılan gümüş cinsi paraydı. Diğer adı Kisreviyye idi.

 

Bazen de Yemen dirhemi Himyeriyye kullanılıyordu.

 

İslam’ın ilk yıllarında dinar ve dirhem para cinslerini kullanan Hz. Muhammed ve arkadaşlarının hedef göstermesiyle, sonraki dönemlerde altın ve gümüşten dökülen yerli sikkeler müslüman coğrafyasında yaygınlaşmıştır.

 

İslam dünyasındaki parasal faaliyetler ve materyal bazlı ilişkiler genellikle sorunsuz sürdürülüyordu. Fakat dinara ve dirheme adeta tapan, açıkçası, paraya fazlaca değer atfeden ve maddi olarak güçlü olup kapital aracıyla insanlar üzerinde egemenlik kurmayı ve insanlık değerlerini sömürmeyi amaç edinenler yok değildi.

İşte bu tür mantaliteye sahip olanlara yönelik İslam peygamberinin de bir büyük laneti/bedduası söz konusuydu.

 

Hz. Muhammed kendisine karşı işlenen haksızlıklarda ve işkencelerde lanet sözcüğünü ağzına almamış, hatta Taif’te kendini taşlayanlara bile bedduada bulunmamıştır. Ancak o, hayatı boyunca sadece üç durum için bedduada bulunmuştur. Bunlardan ilki “İnsanlara işlerinde zorluk çıkartanlar” içindir. İkincisi “Doğaya, çevreye zarar verenler” hakkındadır. Üçüncüsü ise “Dinara, dirheme, yani dövize tapanlar” içindir.

 

Rahmet peygamberi olarak bilinen Hz. Muhammed, hiç kimseye ve hiçbir şeye bela okumazken, insanlığa zararı bariz şekilde belirgin olan ilk iki madde için beddua etmesini anlıyoruz ama  "Dinara kulluk edenler helak olsun, kahrolsun. Dirheme kul olanlar helak olsun, kahrolsun. Onlar kahrolsun ve yüzüstü sürünsünler. Onlara bir diken batsın da onu çıkaran bulunmasın." (Buhari ve İbni Mace) sözünü niye etmiştir sizce?

 

Ben yukarıdaki bu peygamber sözünde sadece, paraya pulu, ihtişama ve mevkiye olağanüstü değer veren zihniyete lanet edildiğini düşünmüyorum; aynı zamanda para ve özellikle yabancı para birimi üzerinden sömürgeci heveslerini yaşama geçirmeyi amaçlayan güçlere ve toplum düzenini alt üst eden kapitalist bozguncu gruplara lanet edildiğine inanıyorum.

 

Bugünün parasal düzenini elinde tutan ve insanları maddi ve manevi anlamda ezen politikaları hayata geçiren sadist dünya liderlerini ve onlara destek olan döviz spekülatörlerini düşününce, Hz. Muhammed’in bu laneti niçin ettiğini de çözmüş oluruz.

 

Nazif Ay

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
12