Zanka

Kaçak avcılar yetişkin gergedanları boynuzları için vuruyor. Vahşi doğanın ortasında gergedan yetimhanesi kurmuş bir avuç insan, annesi vurulmuş yavru gergedanları toplayıp hayatta tutmaya çalışıyor.

Ölmüş annelerinin başından ayrılmak istemeyen bir-iki aylık yavru gergedanlar, getirildikleri yuvada biberonla beslenmeye çalışılıyor. Yeni bulunup sahip çıkılmış, annesiz, bir aylık yavru, sabaha kadar ağlıyor. Hayvan bakıcıları yavru gergedanın yanında nöbet tutup onu sakinleştirmeye çalışıyor. Yetimhanenin yöneticisi: ‘’Annelerinin öldürülüp boynuzlarının kesildiğini gören yavrular büyük bir travma yaşıyor, sonrasında da bunalıma giriyorlar, onları hayatta tutmamız oldukça güç, beslenmeyi bile reddediyorlar.’’ diyor.

Üçüncü sayfa gazete haberinde ‘’Beş yaşındaki Elif’in annesi hunharca öldürüldü’’ yazıyor. Haberin geri kalanını okurken gözleriniz doluyor, yüreğiniz sıkışıyor. ‘’Bu nasıl bir vahşet, zavallı kadıncağız, vah talihsiz yavru, bari bu günahsız olanları görmeseymiş.’’ diye mırıldanıyorsunuz. Haberin geri kalanında ‘’İş çıkışı çocuğunu gezdirmek için mesire alanına giden genç kadın, kimliği belirlenemeyen kişilerce vahşice öldürüldü. Küçük Elif sabaha karşı kan gölünün ortasında yatan ölü annesinin yanında bulundu’’ yazıyor.

‘’Aynı şey değil, biz insanız onlar hayvan, bizimkine benzer gelişmiş bir bilinçleri yok’’ diyorsunuz. Hatta içten içe ‘’İnsan ile hayvanı bir tutmak ne saçma şey. Şu dünya denen gezegende medeniyetler kurmuş, buluşlar yapmış insan ile yaşamı sadece beslenmek ve üremek üzerine kurulu hayvanı eşitmiş gibi düşünmek mantıksızdır.’’ diyorsunuz. Daha dürüst olanlarınız, ‘’Varlıklarının pek de önemi yok. Sadece tabiatın süsleri, esas olan bizim varoluşumuz.’’ diyebilir.

Hayvan sever gibi gözüken kimileri de son dönemin ezber söyleviyle ‘’Doğanın yok olmaması, döngünün devam etmesi için hayvan ırkını korumalıyız’’ der. Kurduğu bu ve buna benzer cümlelerde yine bizim varoluşumuz esastır. Onlar türlerini devam ettirmeli ki tabiatın ahengi sekteye uğramasın. Tamamen mahvolmuş ekolojik sistemde insan ırkı dünyadan silinebilir demektir aslında.  Kendi türü ve varoluşu için çıkar güden bir sevgidir bu. Kısaca: Seni sevip korumalıyım ki ben de hayatta kalayım. Yoksa senin yaşam hakkın, türünün devamı falan umurumda değil, demeye gelir.

Bunları yazdım fakat çevrenizde hayvanları sevmeyen bir Allah’ın kuluna rastlayamazsınız. Seviyorum fakat tiksiniyorumculardan tutun, korkuyorum elimde değil, diyenlere varana kadar, kimsenin aklına hayvanların yaşam alanını işgal edip onları haksız bir biçimde ölüme ve sakatlığa terk ettikleri gelmez. Sözde sevgi ne işe yarar ki? Bizimle birlikte hayvanlar da bu gezegenin sahibi. Yapmacık, işe yaramayan sevgiden öte onların yaşam hakkına saygı duymadıktan sonra…

Bilim insanları yaklaşık yüz yıldır hayvanların bilincinin olup olmadığını araştırıyorlardı. Hayvanlar tamamen içgüdüleriyle mi hareket ediyor yoksa kendilerine has zekâya mı sahipler sorusuna, Stephan Hawking gibi bilim insanlarının şahitliğinde imzalanan bilimsel anlaşma ile hayvanların da bilincinin olduğu mutabakatıyla cevap verildi. Yani bizler kadar zeki olmasalar da her hayvan türünün kendine has bir bilinci mevcut. Evet, bizimle aynı zekâ seviyesine sahip değiller ama duygusal zekâlarının bizden yüksek olduğu açıktır. Hiçbir hayvan düşük de olsa zekâsını kötülük için kullanmaz. O yüzden insanlığın lüzumu yok, zaman zaman:

Annesi öldürülmüş gergedan yavrusu olmak lazım…

Doğal yaşama ortamlarında avlanıp küçücük kutularda üst üste binlerce kilometre yol kat edikten sonra satışa sunulan papağan, muhabbet kuşu… Olmak lazım…

Gece yarısı çöp bidonundan yiyecek bir şeyler bulmaya çalışırken, aniden önünüze atlayıp ödünüzü koparan kedi olmak lazım…

Dövüştürülmek üzere müptezeller tarafında hayvan barınaklarından sahiplenilen köpek olmak lazım…

Tek tük ağaç kalmış şehirlerde, olur olmadık yerlere yuva yapmak zorunda kalan kuş olmak lazım.

Kuyruğuna teneke bağlanmış köpek yavrusu, arabanın altında kalmış kedi, kürkü hasar görmesin diye başına vurularak öldürülen fok, İspanya’da arenalarda uzun bıçaklarla kanlar içinde kalmış, ölmek için çaresizce son darbeyi bekleyen boğa olmak lazım…

Eti yağlı, yumuşak ve lezzetli olsun diye neredeyse ömrü boyunca hareket etmeden, güneşi ve toprağı görmeden küçücük bir yerde yaşayan sığır olmak lazım…

Mühendislik harikası yuvasına asit dökülen karınca olmak lazım…

Yıllarca üzerinde deney yapılan ama aslında işkencenin âlâsını gören maymun olmak lazım…

Dünyanın sadece bize ait olmadığını hatırlamak lazım.

 

 

 

 

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
2