Zanka

Geçen hafta ABD tahvil faizlerinin beklenmedik artışıyla sert yükselerek 7.50'yi test eden dolar kuru, yeni haftaya sert bir düşüşle başlamıştı. Sonrasında ise kur yeniden yükselişe geçti ve yükselişini de halen sürdürüyor. Peki dolar daha yükselir mi? Gazeteciler Selçuk Geçer ile Çetin Ünsalan ve ekonomist Oğul Aktuna konuyu farklı açılardan masaya yatırdı…

Zanka TV’de ekonominin nabzını tutan 3Gen programında bu hafta; gazeteciler Selçuk Geçer ile Çetin Ünsalan ve ekonomist Oğul Aktuna yükselen döviz kurlarını değerlendirdi.

Dolar kurundaki dikkat çeken yükseliş devam ederken, herkesin aklında “Dolar daha yükselir mi?” sorusu var.

SELÇUK GEÇER: DOLARI TUTMAK MÜMKÜN DEĞİL

Selçuk Geçer, doların ve altın fiyatlarının daha da yükseleceğini şöyle anlattı:

“Dolar artık dalgalanmaya başladı, bu hayra alamet değil. Doları tutmak mümkün değil. Çift hanelere doğru giden bir dolar kurunu göreceğiz bunun kaçarı yok artık.

Öbür taraftan faiz indirimleri kaçınılmaz. Yani önümüzdeki dönemde ciddi bir faiz indirimi durumu söz konusu olacak.

Amerika tahvil faizlerine müdahale etti, tahvil faizleri bir miktar düştü o nedenle dolar biraz geriye geldi ama nereye kadar müdahale edeceksin? Öyle ya da böyle Amerika’daki tahvil faizleri yükselmeye devam edecek, bu da doların gelişmekte olan ülkelerdeki yükselişini tetikleyecek. Çünkü Türkiye’den para çıkışı olacak, diğer ülkelerden de olacak.

Altın fiyatları da yükselecek. Türkiye yeniden yılın en iyi ihtimal yılın ikinci yarısından itibaren yüksek kur ortamına girecek. Yanına bir de yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek işsizlik; eşittir ekonomik kriz değil ekonomik bunalım.”

OĞUL AKTUNA: DÖVİZ KURLARI HABERLERE DUYARLI

Oğul Aktuna ise Türkiye’de döviz kuru tahmini yapmanın neden zor olduğunu açıklayarak, şunları söyledi:

“Türkiye gibi ekonomik stabilizesi olmayan pozisyonda bir ülkede, döviz tahmini falcılıkla eş değer. O kadar haberlere karşı duyarlı bir kurumuz var ki, en ufak bir haberde yukarı aşağı hareket etmeye başlıyor. Ondan dolayı dışarıdan çok etkileniyoruz. Yurt içinde de faize çok hassasız. Faiz oranımız yüksekken sakinleşen döviz kuru, faiz indirimine gitmeye kalktığımız zaman tekrar alevleniyor.

Beklenen bir 1.9 trilyon doların açığa çıkmasından sonra Amerika’da, o paranın bir kısmının Türkiye’ye geleceği tevatürü var. O paranın gelmesiyle birlikte döviz tekrar aşağı seviyelere gelecek deniyor. O paradan gerçekten bir kısım Türkiye’ye gelir mi? Yoksa Türkiye daha riskli görüldüğü için Türkiye’den para mı çıkmaya başlar, bunları birlikte yaşayıp göreceğiz.

Altınla ilgili de o 1.9 trilyon dolar ortaya döküldükten sonra bir kısmı altına gidecektir o paranın ve altını yukarıya, 2 bin dolarlı seviyelere veya üstüne itme ihtimali mümkün.”

ÇETİN ÜNSALAN: BU PARA NE BİZE NE BAŞKASINA GİTMEYECEK

Aktuna’nın aksine Çetin Ünsalan, söz konusu 1.9 trilyon dolar üzerinden finans piyasalarının bir senaryo yazdığını ve o paranın ne Türkiye’ye ne de başka bir ülkeye gitmeyeceğini söyledi. Ünsalan, konunun perde arkasında yatan gerçekleri şu ifadelerle ortaya koydu:

“Bu para ne bize ne başkasına gitmeyecek, çok net söyleyeyim. Eğer 1.9 trilyon dolar geçerse, nereye gideceği çok belli. Kalem kalem belli. Amerikan hükümeti bunu açıkladı. Finans piyasaları buradan bir hikaye yazıyor ama böyle bir durum yok. 1 trilyon doları vatandaşa hibe niteliğinde verilecek. Bunun diğer kalan yarısı küçük işletmelere hibe olarak verilecek, diğer yarısı pandemiyle ilgili mücadelede kullanılacak. Yani öyle satıldığı gibi ‘Bu para geçerse dünyada bolluk olacak’ gibi bir durum yok.

Bunun sağlamasını nereden yapıyoruz? Daha önce Amerika’da 4, Avrupa Birliği’nde de yanlış hatırlamıyorsam 2 trilyon dolar hibe niteliğinde dağıtıldı. Birincisi, öyle gelişmekte olan ülkelere falan gitmedi. İkincisi; özellikle Amerika’daki eğilimlere bakıldığında, 4’ün onlara düşenini ya geçim için harcadı insanlar ya da altına yatırdılar. O yükselişe neden oldu. Şimdi de hatta yine altına yatırılmasın diye Bitcoin goy goylaması var.

Türkiye’de de ‘Bitcoin’i biraz gazlayalım ki şu döviz mevduat hesapları bozulursa biraz da arkadan güvensizini salarız, ya döviz mevduatından TL mevduatına gider ya da gider ev alır’ hesabına bir oyun oynanıyor. Yeter ki dolar almasın oyunu oynanıyor. Fakat çok enteresan; son süreçte bütün bu baskılar, speküle edilerek doların baskılanmasına ve fiyatının aşağı çekilmesine rağmen, döviz mevduatlar öyle dramatik ölçülerde bozulmuyor. Bozulanlar da vatandaş bozdurursa şirketler alıyor, çünkü dövize ihtiyaçları var. Yani orada da hesap tutmuyor. Türkiye’de döviz ihtiyacını veya dolar kurunu bir ganyan bayinde durum ne olacak gibi algılamaktan çok, Türkiye’nin ihtiyacı olan dolar ve ellinde olmayan dolar üzerinden okumak gerekiyor. Bizim neticede 200 milyar doları aşkın nakit paraya ihtiyacımız var. O serseri niteliğinde gelmiş 15-20 milyar dolarla döndürülebilecek bir hikaye değil.

İkincisi, o vatandaşın bozdurduğu kısımdan bir bölümünü de kamu bankalarının hemen aldığını görüyoruz. Sonra Yiğit Bulut efendi çıkıyor diyor ki, ‘Türk lirasına yatırım yapanlar 30 yıldır kârda’. O zaman niye ‘2 liraya düşecek’ diye bas bas bağırdın kardeşim 3.5’lardayken? Sonra dolar aldı başını gitti, Yiğit Bulut toz, yok ortada.”

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver