Zanka

Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ekonomi reformları paketine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. “Diyor ki ‘Döviz borç stokunu azaltacağım’. Bunu prompterda öyle yazdığı için okuyor, teknik olarak arka planda bunun ne anlama geldiğini bilse kendi Hazine ve Maliye Bakanı’nı reddettiğini anlar” diyen ve Berat Albayrak’ın açıklamalarını hatırlatan Davutoğlu, “Arka planı görse kendi damadından hesap sorması lazım” ifadelerini de kullandı. Peki Ahmet Davutoğlu bakanlık döneminde 5’li müteahhit grubuna neden müdahale etmedi? Berat Albayrak’ı neden kabinesinde bakan yaptı? Bu sorulara da dikkat çeken yanıtlar geldi…

Zanka TV’de yayınlanan SorguluYorum programına dün akşam Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu konuk oldu ve Zanka Medya Genel Yayın Yönetmeni Ferit Atay, Ekonomi Gazetecisi Selçuk Geçer ile Gazeteci Ali Tarakçı’nın sorularını yanıtladı.

Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

EKONOMİ REFORMLARI PAKETİ

* Paketle ilgili Cumhurbaşkanı izahat yaparken ben halkın arasındaydım. Halkın açıkladığı realitelerle, Cumhurbaşkanı’nın reform paketi diye açıkladığı hususları yan yana getirdiğimde iki ihtimal geçti; ya Sayın Cumhurbaşkanı başka bir alemde yaşıyor ya da yeni iktidara geldi. Yani daha önceki iktidarla hiç alakası yok. İçinde aslında bir önceki dönemde işlenen ekonomik suçlar, ekonomik cehaletler, ahlaki zaaflar, siyasi etik bağlamında, ekonomik rant bağlamında bütün onlar bu pakette var. Eğer başka bir iktidardan bugün iktidarı devralıyor olsaydı, bu anlayışla karşılanırdı.

* Bir kere bir itirafname bu. Yani bugüne kadarki uygulamalardan vazgeçtiğini veya vazgeçme niyeti olduğunu ve yeni bir dönem başlanacağı adı altında, geçmiş dönemin bütün suçlarını kabullenme bu. Nasıl mı? Mesela; savunduğu, göklere çıkardığı Hazine ve Maliye Bakanı’nın mirasını deşifre ediyor aslında. Enflasyon.

* Enflasyonla ilgili fiyat artışı, fiyat istikrarı deyip duruyorlar koyun onu bir kenara, çünkü fiyat istikrarı dediğiniz şey enflasyonun olmamasıdır. Biraz geçiyor, fiyat istikrarı komitesi kurulacağını söylüyor. Peki niye buna ihtiyaç hissediyorsunuz? Çünkü Türkiye’de şu anda yüzde 16’lık tüketici enflasyonu, ama milletin bilmediği başka bir enflasyon var. Ben başbakanken en çok ona bakardım, üretici enflasyonu. Üretici enflasyonu yüzde 27. Niye ona bakardım biliyor musunuz? Çünkü makroekonominin mikroekonomiyle olan dengelerini göremeyen birisi ekonomi yönetimi yapamaz.

* Üretici enflasyonu demek maliyet ve girdi enflasyonudur ki onun üzerinde bir inisiyatif kullanmanız daha zordur. Eğer üretici enflasyonu tüketici enflasyonundan yüksekse bu şu demektir; bir müddet sonra tüketici enflasyonu, bu üretici enflasyonuna doğru yükselecek demektir.

* Ben başbakanlığı bıraktığımda Mayıs 2016’da, üretici enflasyonu yüzde 3.2’ydi yıllık. Tüketici enflasyonu yüzde 5.5-6’ydı. Asgari ücrete yüzde 30 zam yapmıştık, bütün etraftaki arkadaşlar ‘Bu zammı yaparsanız enflasyon patlar’ dediğinde, benim hep baktığım gösterge üretici enflasyonunun nereye seyrettiğiydi.

* Şimdi öyle bir maliyet enflasyonu var ki yani üretici enflasyonu, bu parametrenin değişebilmesi mümkün değil. Çok zor.

* Kur, faiz, enflasyon dengesi bermuda şeytan üçgeni gibidir, bu üçünü dengeli bir şekilde kontrol edemezseniz faizle oynadığınızda kuru fırlatırsınız, kur fırladığında enflasyon fırlar, enflasyon fırladığı için faizi bir daha yükseltmek zorunda kalırsınız. Bu bir sarkaçtır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın faiz enflasyon ilişkisindeki inadı, enflasyonu indirmeden faizi indirme çabası bugünkü faciaya yol açtı. Fiyat istikrarı diyor ama daha önce de gıda fiyat istikrarıyla ilgili ne kadar çok komite kurdunuz ne işe yaradı? Hiçbir işe yaramaz.

* Peki kur neden böyle yüksek? Konuşmanın bir yerinde damadına cevap veriyor, ‘Borç stokumuzdaki döviz bazlı borçların payını azaltacağız’ diyor. Peki kim yaptı bunu? Hazine ve Maliye Bakanı yaptı. Peki niye yaptı? Çünkü takip ettiğiniz yanlış dış politikayla, üstlendiğiniz risklerle kur üzerinde baskı oluşturdunuz, faiz de bunun üzerine geldi ve kur fırladı. Bu kurun fırlaması sebebiyle de döviz açığı ortaya çıktı. Bu sefer içeriden dövizle borçlanmaya başladınız. 35 milyar borçlandı içeriye.

“ARKA PLANI GÖRSE KENDİ DAMADINDAN HESAP SORMASI LAZIM”

* Diyor ki ‘Döviz borç stokunu azaltacağım’. Bunu prompterda öyle yazdığı için okuyor, teknik olarak arka planda bunun ne anlama geldiğini bilse kendi Hazine ve Maliye Bakanı’nı reddettiğini anlar. Aynı Hazine ve Maliye Bakanı dedi ki meşhur televizyon programında, ‘Dövizle bir işimiz var, dövizle maaş mı alıyorsunuz’ dedi. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün dış borçlarının dövize endeksli olduğunu, kendi döneminde içeriden de döviz bazlı borçlandığını bilecek kadar akli yeteneği olan birisi bunu söylemez. Arka planı görse kendi damadından hesap sorması lazım.

* Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi kasada net 95 milyar dolar olsa bunları yapmasına hiç gerek yok. Zaten o dövizle o kuru da düzenler, enflasyona da kur baskısını azaltır.

DAVUTOĞLU 5’Lİ MÜTEAHHİT GRUBUNA NEDEN MÜDAHALE ETMEDİ?

Selçuk Geçer’in “Türkiye’de 83 milyon nüfus var bir de 5 kişi var. Bu 5 kişi sizin döneminizde de vardı. Neden müdahale etmediniz? Görmenize rağmen bu sürecin devam etmesine neden izin verdiniz? İktidara gelirseniz bu 5 müteahhit ile ilgili ya da benzer oluşumlarla ilgili ne yapmayı planlıyorsunuz?” sorularına Davutoğlu’nun yanıtı şöyle oldu:

* Benim dönemimde bu ihalelerin önemli bir kısmı Ulaştırma Bakanlığı’na ve bir kısmı da Enerji’ye ait olduğu için çok net bir talimatım, önce Lütfi Elvan bakandı daha sonra Feridun Bilgin geldi, Ulaştırma Bakanlığı’ndaki bütün ihalelerle ilgili son derece açık ve şeffaf bir tutum sergilenmesi talimatı verdim.

* Şu anda devletin yönetim haritası ve gedikleri var ya emin olun kendi vücudumun anatomisi gibi zihnimde yer etmiş durumda. Nereden başladım biliyor musunuz? Bana brifing vermek istediler başbakanlıkta ilk haftalarda, ‘Hayır’ dedim, ben her bir bakanlığa gidip orada brifing alacağım ve bütün bürokratları tanıyacağım. Ve resmi görmeye başladım.

* Bir müteahhittin şöyle bir serzenişi var, bir siyasi arkadaş geldi söyledi; “Davutoğlu başbakan olunca bütün delikleri kapattı ve işimiz şu an hukuki anlamda şeffaflık kazanmaya başladı rahattık ama bir tek problemimiz vardı, kendisiyle müzakere edemiyorduk konuşamıyorduk”. Ben de getiren siyasiye dedim ki, “Git ona söyle bir başbakanın, bir müteahhitle müzakeresi olmaz. Kuralları koyar, demokratik hukuk devleti içerisinde o kuralları takip eder ve serbest rekabet kuralları içinde de bütün iş adamlarına açar. Önemli olan kamu çıkarlarıdır. Ben kapalı kapılar ardında hiçbir iş adamıyla, hiçbir müteahhitle yurt içinde veya yurt dışında görüşme yapmadım.

* Peki ne yaptım? Bütün bunları gözledikten sonra 1 Kasım seçimlerine giderken, halka döndüm dedim ki, 100 vaatte bulundum “3 ay içerisinde yapacağım bunları” dedim ve hepsini yaptım.

DAVUTOĞLU BAŞBAKANKEN ERDOĞAN’IN DAMADINI NEDEN BAKAN YAPTI?

Ali Tarakçı ise Ahmet Davutoğlu’na, “Siz bu ülkede genel başkanlık yaptınız, Dışişleri Bakanlığı yaptığınız, bugün Türkiye’nin otoriter diye nitelediğiniz muhalefet tarafından öyle görülen Erdoğan’a danışmanlık yaptınız ve başbakanlık yaptınız. Bugün muhalefetsiniz. Toplum doğal olarak şöyle bakıyor size, tamam muhalifsiniz yanlışları söylüyorsunuz ama siz geçmişte de bu yapının içerisinde bulundunuz. Damat meselesini gündeme getiriyorsunuz ama siz Başbakan olduğunuz dönemde kabinenizde Cumhurbaşkanı’nın damadı Enerji Bakanı’ydı. Bununla ilgili ne dediniz? Liyakat var mıydı? Birikimi neydi? Siz başbakanken Erdoğan’ın damadını neden bakan yaptınız?” diye sordu.

Bu soruya karşılık Davutoğlu, şu açıklamaları yaptı:

“Çok açık. Ben hayatımda bir görev aldığım zaman, eskilerin güzel bir lafı vardır “efradına cami ağyarına mani”, o görevin gereğini yaparım. Onun dışında ilgim olmayan alana da girmem. Sistemi unutuyorsunuz, eski sistemde Başbakan’ın teklif etme yetkisi vardır onama yetkisi Cumhurbaşkanı’na aittir. Nihai yetki onda olduğu için, herkes bilir ben 7 Haziran seçimlerine giderken Ak Parti MYK’sında bunları gördüğüm için, Berat Albayrak meselesi değil, birçok siyasi yakınını oğlunu çocuğunu getirmeye niyet ettiğini gördüğüm için açık kural koydum. Hiçbir belediye başkanının, milletvekilinin, il başkanının ve üst düzey bürokratın birinci derece yakınları aday olmayacak. Aday adayı olmayacak. Dolayısıyla da kimseyle tartışmadan hayır diyeceğiz. O zaman Sayın Cumhurbaşkanı, Berat Albayrak’ın ismini gündeme getirdiğinde de karşı çıktım. Ama nihayet tarafsız bir Cumhurbaşkanı hükmen öyle olduğu için, partide de bir görevi olmadığı için girdi devreye. Onay makamı Cumhurbaşkanı olduğu için ancak belli konularda uzlaşı zemini buluyorsunuz. Eğer o gün Rus uçağı düşmemiş olsa, belki bu konuda daha da uzayan bir müzakere olacaktı. Ama kendisi de bilir, konuya muhatap olan kişiler de bilir, bazı bakanlarla ilgili tavrımı son ana kadar korudum. Ama bir yer gelir, devletin kriz haline dönüşmeden yönetilmesi gerekir. Dolayısıyla burada benimsediğim, gücüm yettiği alanda nepotizme hiçbir yerde izin vermedim.”

ABD – TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Ahmet Davutoğlu, Ferit Atay’ın sorusu üzerine Biden’ın Erdoğan’ı aramaması ve S-400 gibi konular üzerinden ABD ile Türkiye ilişkilerini şöyle değerlendirdi:

* Biden’ın Sayın Erdoğan’ı aramaması şu ana kadarki siyasi protokol düzen içerisinde gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Bir Amerikan Başkanı, göreve başlamasının üzerinden 2-2.5 ay geçti eğer detay ülkeleri de aramışsa, Ankara’nın bunu bir sorması lazım.

* Türkiye Cumhuriyeti’nin bir telefona da ihtiyacı yoktur ama anlaşılan çok önem veriyor ki Cumhurbaşkanı, biz geçmişte çay da içmiştik bir kahvenin kırk yıl hatırı var gibi sürekli mesajlar gönderme ihtiyacı hissediyor.

* Bazı şeyler bu devleti temsil etmiş bir kişi olarak ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sizi çok rahatsız eder. Bir bu Trump’tan ‘Aptal olma’ mektubu alındığı gece uyuyamadım açık söyleyeyim. Ulaşabildiğim kişilere “Sakın ha kabul etmesin Cumhurbaşkanı, bu mektubu aynen iade etsin ve Amerikan Başkan Yardımcısı’nı kabul etmesin” demiştim. Ben olsaydım, mektubu bize getiren Dışişleri Bakanı benim dışişleri bakanım ise görevden alırdım “Nasıl bu mektubu bana getirirsin” diye, ona getiren büyükelçiyi de görevden alırdım. Çok net söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi, kendi Cumhurbaşkanı’na ‘Aptal olma’ diyen bir mektubu alamaz. “Bunu ben alamam, götüremem” der, anında orada iade eder. Diplomatik teamül budur. Bunun için Cumhurbaşkanı’ndan yetki almasına gerek yok. Cumhurbaşkanı’nın onurunu korumak onun görevi.

* Geçenlerde bir makale okudum, makalenin başlığı şu; “Biden, Erdoğan’ı silence (sessizlik) ile terbiye ediyor”. Bu yolla demeye çalışıyor ki eğer S-400’le ilgili karar alırsanız veya değiştirirseniz, şunlar şunlar olursa gözden geçirebilirim. Ve bu sebeple de Türkiye’nin Savunma Bakanı ve hükümeti, S-400’lerin Girit modeliyle çözülebileceğini söylüyor. Nedir Girit modeli? Yani kullanmayacağız, Yunanistan gibi kenara çekeceğiz, atıl tutacağız. O zaman 2.5 milyar dolar niye harcadınız?

* Savunma sanayi bağımsızlığı olmadan bir ülkenin bağımsızlığı kolay korunamaz. Bu konuda bakıldığında F-35 projesi, Türkiye’nin hava savunma ihtiyacı, hava savunma stratejisi ve genel stratejisi için de hayati role sahipti. Şimdi F-35’te biz yokuz, birçok alakasız ülke projeye girdi.  

* Tayyip Bey o gün “One minute” dediğinde büyük saygı uyandırdı dünyada. O zaman bir ağırlığı vardı, şimdi Erdoğan’ın bir ağırlığı kalmadı. Çünkü ‘Aptal olma’ denilen bir mektuba sessiz kaldınız mı bir sonraki Amerikan Başkanı da sessiz kalarak sizi bir çizgiye getirmeye çalışır, yok sayar.

MISIR’LA DİPLOMASİ VE DOĞU AKDENİZ

Tüm ülkelerle diplomatik ilişkilerin korunmasının öneminin altını çizen Davutoğlu, Mısır’la atılan adım için de “Mısır’la ilişki geliştiriyorlar, çok doğru yapıyorlar. Doğu Akdeniz’in kıta kıyı ülkesi olarak iki tane muhatabı vardır en fazla, Türkiye ve Mısır. Türkiye, Doğu Akdeniz’de asla Meis, Kıbrıs ve Girit hattı üzerinden Antalya Körfezi’ne sıkıştırılamaz. Antalya Körfezi’ne sıkıştırılmamak için Mısır’la anlaşmak lazım. Onlar da kârlı çıkar. Siz Mısır’la konuşmaya başladığınızda Yunanlılar düşünmeye başlar. Bırakın düşünsünler. Onlar da düşünsün, İsrail de düşünsün, herkes düşünsün. Sen niye kendini tek başına herkese savaş ilan eder bir şekilde Doğu Akdeniz’de yalnız bırakıyorsun? Doğru bir şey değil ki” açıklamasında bulundu.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Öte yandan 2017 referandumu konusunda tutumunun açık olduğunu söyleyen Ahmet Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“O zaman hem Ak Parti Genel Başkanı görevini yürüten Binali Yıldırım’ı, hem de Cumhurbaşkanı’na giderek, hele Cumhurbaşkanı’na 3 saat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Türkiye’de demokrasinin kökünü kurutacağını, temel demokratik değerlere zarar vereceğini, siyasetin alanını daraltacağını ifade eden 17 sayfalık bir rapor verdim. Kendisine de söyledim bunları. Daha sonra da basına bunu paylaşmak için birçok televizyon kanalıyla temas kurdum, gazeteyle temas kurdum. Benimle bu konudaki kaygılarımı paylaşacak tek bir babayiğit basın mensubu görmedim. Niye? Çünkü 15 Temmuz’un üzerinden sadece 6 ay geçmişti. Herkeste haklı kaygı şuydu, ‘Karşı çıkarsak şu veya bu ithamda kalır mıyız?’. Siyasilerde de bu kaygı vardı. Açık söyleyeyim Meclis’te evet parti disiplini içerisinde oy kullandım, kullanmasaydım partiden istifa ederdim. Ben ikiyüzlülük yapamam, yapmam da. Kendisine de söyledim, ‘Hiçbir propaganda faaliyetine katılmam’ dedim. Bir tek yerde dahi 2017 referandumu konusunda ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusunda olumlu bir söz sarf ettiğimi bir kişi duymamıştır. Hatta Sayın Erdoğan kampanya için Konya’ya geldiğinde ümitlendi referandumdan 2 gün önce, 200 bin beni hasretle bekleyen Konyalı ve bir yıldır hitap etmediğim Konyalının huzurunda bütün beklentilerin aksine ne evet dedim ne hayır dedim. Aramızın açılma sebeplerinden en önemlilerinden biri.”

AHMET DAVUTOĞLU’NUN AÇIKLAMALARININ TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ



Bu içeriğe emoji ile tepki ver