Zanka

Duygu Batu Bayrak

Instagram


Duygu Batu Bayrak

Bugün Mehmetçiğin donanmalara göğüs gerdiği tarih yazdırdığı Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümü. Bugüne özel, Dr. Çiğdem Bayraktar ile röportaj yaptık.

Hocam merhabalar, büyük bir teşekkürle başlamak istiyorum. Zanka Medya ailesi ve okurları adına teşekkür ederiz. Bu hassas günde bizimle olmanız çok değerli.

İlk önemli sorum bildiğimiz üzere Çanakkale'de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savaşını verdik. Atamız Mustafa Kemal gibi bir askerin dünya tarafından tanınmasını sağladığı için de son derecede önem taşımıştır. Bugün vatan ve millet uğruna canımızı feda ederiz. Ediyoruz… Bize biraz Çanakkale günlerini anlatır mısınız? O dönemi, bu savaşı, bilinmeyenleri?

 

1-Osmanlı Devleti’ni bize anlatır mısınız? Osmanlı Savaşa nasıl girdi?

Osmanlı Devleti 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında girmeye karar verinceye dek siyasi bloklaşmalar, kamplaşmalar zaten belirmişti. Bağdat Demiryolu imtiyazını Almanlara vermiş, İngilizlerin sömürgelerine giden yolda Alman varlığını oyuna sokmuştu. Hatta Alman İmparatoru II. Kaiser Wilhelm Kudüs gezisine çıktığında ilginç bir strateji kurarak Abdülhamid onu “Katoliklerin Hamisi” ilan etmiş, kendini böyle bir tarihi konumda gören Fransa’ya karşı Protestan Almanya kimliğini diğer mezhep ekseninden de güçlendirmişti.

Wilhem’in parolası “Vazifemiz Weltpolitik/Almanya’nın dünya politikası, hedefimiz Welmacht/ dünya gücü olmak, aracımız donanma inşası” idi. Bu amaç doğrultusunda geciktiği yarışı, Doğu’nun az gelişmiş ancak kaynak yönünden zengin topraklarında sürdürebilirdi. Bu noktada, Almanya’nın dostluğunu isteyen Osmanlı Devleti en uygun nüfuz alanı olmuştu. Bu politikanın öncül tezahürü, 1889 yılında II. Wilhem’in eşiyle birlikte ilk resmî ziyaretini Osmanlı Devleti’ne yapmasıydı.

Savaşacak bloklar oluşunca Osmanlı’nın denge kurma siyasetinden vazgeçip kendine güçlü bir ortak seçme ihtiyacı belirdi. Bu Almanya mı olmalıydı? Tartışmaya hep açık kalan bir konu. Stratejik bakımdan Almanya, henüz ondan yana seçim yapacak karakteri ve yetenek sergilememişti henüz. Abdülhamid’in kurduğu iyi ilişki İttihad ve Terakki döneminde zirve yaptı. Osmanlı sömürgecilik yarışında geç giren Almanya’nın İngiltere’nin karşısında yer araması ve bulma girişimleri savaşın zaten olasılığını daha elli yıl öncesinden keskinleştirmişti. Osmanlı Devleti böyle bir rekabet ortamında, atmosferinde savaşa girdi.

 

2- O dönem doğru düzgün donanması bile olmayan Osmanlı Devleti için savaş denizde başladı. Denizde bitti. Büyük bir başarı gösterdi.

Çanakkale Savaşı Mustafa Kemal Atatürk’ün sonuna kadar hak ettiği “Anafartalar Kahramanı” unvanını kazandığı müthiş derecede önemli bir strateji savaşıdır. Mustafa Kemal nerede savaştı? Karada.

Çanakkale Savaşı’nın deniz tarafındaki mücadelesiyle büyük destanı denizden açılarak açıklamaya başlar ve bu destanı orada bitirirsek Mustafa Kemal dehası ve stratejisine ihanet etmiş oluruz. Çanakkale Savaşı’nı böyle anlatanların zihinlerindeki kötü niyet ne yazık ki bunu okuyamayanlar için çok vahim bir yere doğru ülkemizi çekti.

Çanakkale Savaşı denizde başlamış ancak karada kazanılmıştır! Mustafa Kemal Mehmetçiğe “Süngünüz de mi yok?!”diye bağırırken tarihî emrini içimize mühürler: “Size ölmeyi emrediyorum!”

Çanakkale Cephesi’nin açılmasında asıl hedefin düşman kuvvetlerince İstanbul’un yani Osmanlı Devleti’nin başkentinin ele geçirilmesi olduğunu hatırda tutmak gerekir. Çanakkale Cephesi’nin açılmasıyla; İngiltere’nin düşüncesine göre artık “askeri bir güç olma niteliği taşımayan” Osmanlı Devleti’nin yıkılışına evrilecek önemli bir eşik atlanacaktır. Elbette; Mustafa Kemal bu planı yerle bir eder!

Nitekim;19 Şubat 1915’te gerçekleşen ilk saldırıya Türk savunması büyük bir başarıyla karşı koydu. Churchill’e göre Çanakkale Boğazı’ndaki Türk savunmasını deniz topçusuyla imha etmeli ve kuvvetler doğrudan İstanbul’a yönelmeliydi. Ancak; tasarlanan olamayacaktı. 18 Mart 1915’te Birleşik Filo’nun 18 muharebe gemisinden üçü batırılmış, dördüne ağır hasar verilmiş, 44 topu imha edilmiş ve yaklaşık 900 personeli ölmüştü. Çanakkale Boğazı’nı böyle terk etmek zorunda kaldı.  Biz bu hamlede 26 şehit verdik, 53 askerimiz gazi oldu. Madden de 4 adet topumuz hasar gördü.

Donanmalarının tek başına yetersiz olduğunu ağır bir yenilgiyle anlayan İngiliz hükümeti Gelibolu Yarımadası’na yönelik bir kara harekatı düzenlenmesine karar verdi ve bunun için “Akdeniz Seferi Kuvveti” adı altında çok sayıda askeri tek bir çatı altında toplandı ve bu ordunun kumandanlığına General Sir Ian Hamilton’ı getirdi.

18 Mart 1915’te Türk topçu bataryaları ve Nusrat’ın döktüğü mayınlar neticesinde İngiliz ve Fransız Birleşik Filosu ağır bir yenilgi aldığında İtilaf Devletleri yeni saldırı planlarına yoğunlaştı. Çanakkale Boğazı Savaşı’nda Türk savunmasının ana unsurları mayın hatları ve bunları korumakla yükümlü topçu bataryalarıydı. Yeni planda, sonraki “Boğazı geçme” girişiminde bu defa kara harekatıyla Türk savunmasının kırılması hedeflendi. Öyle ki; reddedilmiş olsa da Yunan Hükümeti bu plan için “üç piyade tümenli” destek ordusunu İngilizlere vermeyi teklif etmişti. Ancak; Rusya İstanbul’a ve Boğazlara Yunanlılar dahil olmadan hakim olmak istiyordu.

Çanakkale toprakları 25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında tam bir destana tanık oldu. “Amfibi Harekat” uygulanacaktır bundan sonra. 25 Mart 1915’te bölgede konuşlanan birliklere yönelik yayınlanan emirde şöyle yazılmıştı:

“Çanakkale Müstahkem Mevkii dolayında ve Gelibolu Yarımadası’ndaki birliklerden 9. Tümen dahil olduğu halde 3. Kolordu (7.  ve 19. Tümenler), 11. ve 5. Tümenler, Jandarma Alayları, 64. Piyade Alayı’ndan 5. Ordu kurulmuştur. Ordu Kumandanlığı’na da Mareşal Limon von Sanders atanmıştır.”

Mustafa Kemal’in üstün askeri yetenekleri bir yana, strateji dehası olduğunu tarihin en zor anları ortaya koymuştur. Gelibolu savunması da işte o tarihi zamanlardan biridir.

Mustafa Kemal’in zamanında yaptığı eleştiriler ve tespitlerin Çanakkale Zaferinin elde edilişinde payı muazzamdır. 19. Tümen Kumandanı imzasıyla Enver Paşa’ya mektup gönderen Arıburnu Kuvvetleri Komutanı Mustafa Kemal, Kumandan Limon von Sanders’i memleketi ve Türk ordusunu yeterince tanımamak ve bunun için de gerektiği biçimde araştırma yapmamakla eleştiririr. Dahası, Limon von Sanders ve diğer Almanların fikir üstünlüğüne güvenilmemesi gerektiği uyarısı da tarihe düşülen bir nottur. Mustafa Kemal mektubunda, Sanders’in “sahilde çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat aldığını, o nedenle düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırdığını” söyler.  Mustafa Kemal’in bütün öngörüleri tek tek çıkar. 5 Nisan 1915’te İngiliz, Fransız ve Anzak birlikleri Çanakkale’de sabaha karşı saat 05.30 civarında Seddülbahir ve Kumkale sahillerinden çıkarma yapar. Limon von Sanders’in karşı koymayı geciktiren, hatalı savaş yönetimine rağmen Mustafa Kemal, 19. Tümen’in Arıburnu bölgesine müdahale kararını alarak savaşın kaderini kalıcı olarak değiştirmiştir. Arıburnu Cephesi, 1 Mayıs’taki Türk Taarruzu, Lale Baba Baskını, Anzak Taarruzu, Kaba Tepe Baskını, 28-30 Mayıs 1915’te Halit ve Rıza Tepesi Muharebeleri, 6-10 Ağustos 1915’te Kanlı Sırt Muharebesi, 7 Ağustos 1915’te Cesaret Tepe’de Anzak Taarruzu ve sayısız çatışma, saldırı ve savunma savaşları ile düşmanı şaşırtan, ona hiç tahmin edemediği bir karşılık veren Mustafa Kemal’in askeri dehasının destanıdır.  Yani Ata’mızın dediği gibi “Çanakkale geçilmez!” Nitekim öyle de oldu.

İngilizlerin İstanbul’u ele geçirme amacıyla sürdürdüğü Çanakkale Kara Savaşları 8,5 ay sürdü ve 500 bin asker yitirildi. “Ya İstiklal, ya ölüm!” savaşıdır Çanakkale! Dünya tarihinin ilk ulusal bağımsızlık savaşı İstiklal Savaşı’mız ve Çanakkale Destanı ile başlamıştır.

 

3-Peki, Çanakkale Savaşında asıl hedef neresiydi?

Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u ve Boğazları ele geçirmekti. Savaşı kalbinden vurarak kazanmayı amaçlamışlardı.

 

4-Kahraman Gemi “Nusrat” ne zaman ortaya çıktı?

Aslında bize göre bu gemi “Nusret” gemisidir. Arapça “yardım” demek olan “nusrat”tan temellenir. Hızı 15 mil olan 40 metrelik uzunluktaki Nusret Alman tersanesinde inşa edilmiş ve 1914’te Osmanlı donanmasına kazandırılmıştı. Çanakkale Boğazı hattınca düşman birliklerini bozguna uğratmak üzere mayın hatları döşenmişti. Nusret, mayınları Erenköy Mevkiine yani kıyıya paralel bir biçimde düşmana sezdirmeden döşeyecekti. Planlandığı gibi de oldu. Başarılı bir operasyonla mayınlar döşendi. Elbette; Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey’ i rahmetle ve minnetle anmamız gerek. Nusret gece yarısı demir alarak Çanakkale’den ayrıldı. Nusret’in döktüğü mayınlara ilk saplanan ve batan gemi Fransız Bouvet oldu. Ardından Irresistable’ın, Ocean’ın kaybı düşmanı sarstı. Inflexible, Gaulois, Suffren, Agamemnon isimli gemiler de ağır hasar aldı.

 

5-Çanakkale Savaşının kadın kahramanları kimlerdi?

“Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?”, diyerek 70. Alayın önünü kesen ve askerleri yeniden harekete geçiren Nezahat Onbaşı, şarapnel ve kurşunlarla dokuz yerinden yaralanan, İzmir işgalinde esir düşen Anafartalar’da çarpışan Mücahide Hatice Hanım,  biri subay olmak üzere 25 Yunan askerini esir düşüren saldırıyı gerçekleştirenlerden biri olan Onbaşı Fatma Seher Erden yani namı diğer Erzurumlu Kara Fatma ve tabi Onbaşı unvanı kazanan Halide Edip.

 

6-Mehmet Çavuş kimdir? Gerçekten “Mehmetçik” ismi Mehmet Çavuş’un isminden mi gelir?

Bigalı Mehmet Çavuş 4 Mart 1915 günü Seddülbahir çıkarmasında gözünü dahi kırpmadan kahramanlık yapan askerdir. Çanakkale Muharebeleri’nin ilk kahramanlık öyküsünün mimarıdır. 7. Alay’ın 3. Taburu’nun 10. Bölüğü’nde Maydos mıntıkasında görevlidir ve savaşa katıldığında karısı hamiledir. Bigalı Mehmet Çavuş, ihtiyat çavuşu sıfatıyla gözetleme postası olarak görev yapan birliğe komuta etmekle vazifeliydi. Mehmet Çavuş’un tüfeği çalışmadığında önce yerden aldığı kayalarla, ardından istihkam küreğiyle savunmasını sürdürür. Yanındaki Mehmetçikleri de harekete geçirir. İngilizler 23 kayıp verir, 25 askerleri ise yaralanmıştır ve gemilerine geri dönerler. Mehmet Çavuş’un başından ve göğsünden darbe alarak gazi olduğu çarpışmada 6 şehit veririz ve çeşitli yerlerinden yaralanmış 13 askerimiz vardır. Mehmet Çavuş’un ellerinin içi bile parçalanmıştır. Kendisini tedavi için yatırdıkları Maydos Hastanesi’nden köyüne diye çıkar, ama yeniden cepheye döner.

Mustafa Kemal raporunda kahramanlığından övgüyle bahsettiği Mehmet Çavuş’un ödüllendirilmesini, böylece kahramanlığının diğer askerlere de örnek olmasını ister. Bu raporun ardından Padişah Mehmet Reşad tarafından kendisine “Gümüş İmtiyaz Madalyası” verilir. Savaştan sonra köyüne döndüğünde kendisine yapılmak istenen maddi yardımları “vatan için savaştığını” söyleyerek her seferinde reddeder. 3 Şubat 1964 tarihinde 86 yaşında vefat eden Mehmet Çavuş  köyünün mezarlığına, çok sevdiği eşinin yanına defnedilir.

“Mehmetçik” hitabının kaynağına gelince… Mehmet Çavuş’tan geldiğine dair bir veri yok elimizde. Bir görüşe göre;“Mehmetçik” ismi Hz. Muhammed’e atfen İslami bir temelden gelir. Ancak; TSK bünyesinde çıkarılan Silahlı Kuvvetler Dergisi “Mehmetçik” ifadesinin kökenine ilişkin olarak Trablusgarp Savaşı’na işaret etmiştir. Ocak1912’de Tobruk Savaşı’nda bir subayın yanında çarpışan “Mehmet” isimli asker şehit olunca hemen yanındaki onbaşı, subaya dönüp “Kumandan, Mehmet şehit düştü”, diye bağırmış. Subay da “Vah Mehmetçik, vah” diye karşılık vermiş. Subayı duyan diğer askerler şehit düşen askerin ismini Mehmetçik sanıp “Mehmetçik şehit düştü” diye haykırmışlar. Alay yazıcısı da deftere “İlk şehidimiz Mehmetçik” diye yazınca o günden bugüne değin tüm şehitlerimize ve adı bilinmeyen tüm vatan askerlerine “Mehmetçik” olarak hitap edildiği belirtilir. 

Bizim ülkemizde silahı, topu, mermisi olmasa da süngüsüyle, o da yoksa göğsüyle, bileğiyle vatan müdafaası yapacak Mehmetçik çoktur. Tarihimiz onların olağanüstü kahramanlıklarıyla dolup taşar. Mehmet Çavuş ve arkadaşları başta olmak üzere vatanı, milleti, bayrağı ve mukaddesatı uğruna canlarını seve seve feda eden tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, uğruna canlarını verdikleri tüm değerleri sonuna kadar korumayı vazife biliyoruz.

           

7-Şuanda okula çağına gelmiş her öğrencinin Çanakkale’yi görmesi ve Çanakkale Savaşını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sizce bu konuda gençliğin vatanımızın ve topraklarımızın geçmişini daha iyi bilmesi ve ruhunda hissetmesi için neler yapılabilir?

Çanakkale Destan Merkezi’ni gezdiğimde Nusret ile başlayan anlatım koridorlarında ne yazık ki Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’e dair çok az bilgi ve vurgu görmüş, kahrolmuştum. Atatürksüz bir Çanakkale Destanı anlatılamaz! 57. Alay olmadan, Kemal yeri olmadan, Conk Bayırı’nda canları toprağa gömen o büyük mücadele olmadan, “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir”, sözü kalplere yazılmadan Gelibolu müdafaası anlatılamaz! Mustafa Kemal’in büyük Anafartalar Kahramanı olduğunu Sultan Vahdettin bile övgüyle hatırlamış, ifade etmiştir. Nitekim; Mustafa Kemal’e  “Muharebe Altın Liyakat Madalyası” verilmiştir. Birleşik Filo’nun Çanakkale’yi geçmesine, dahası İstanbul’a ulaşmasına engel olan Mustafa Kemal dehasıdır! Elbette; onunla birlikte canını vermekten tereddüt etmeyen binlerce şehidimizin aziz hatırasını ve gazilerimize duyduğumuz sonsuz minneti her daim canlı tutmamız gerekir. Bir vatan, uğruna can verilmiş topraklar üzerinde yükselir. Akif’in dediği gibi “Şüheda fışkırıyor” Gelibolu’nun toprağından. Milli bir şuur için tarihin ne denli önemli olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Ulusal tarihimiz kimliğimizin köklerini, karakterini üzerinde taşır. Onu oluşturan tarihî kırılmaları, anları, endişeleri, kaygıları, düşüşleri, çıkışları, her seferinde çalışmayı; sebatla, sabırla üretmeyi ve varlığımızı sürdürebilmeyi öncelikle mücadele geçmişimizden öğreneceğiz. Bunun için “bizi biz yapan” böylesi siyasi ve tarihi olayları ve olguları iyice çalışmalı, yeni kuşaklara doğru bir anlatımla bilgisini aktarmalıyız. Ulusal bütünlüğümüz, duruşumuz ve en önemlisi de geleceğe kalışımız tarihimizin kodlarını iyi özümsememizle mümkün olabilir ancak! Dolayısıyla; Çanakkale Zaferi’nin sadece yıl dönümlerinde değil, önündeki ve ardındaki gelişmelerle eğitim ve öğretimde detaylarıyla verilmesi gerektiğine inanıyorum. Mustafa Kemal dehasını ortaya koyan, elde edilen Türk zaferiyle I.Dünya Savaşı’nın kaderini ve bununla birlikte dünya tarihini değiştiren çok önemli bir savaştır. İstiklal Savaşı’mızın ve bütün mücadelemizin fitilini ateşleyen ve her şeye rağmen başarabileceğimize inandıran bir baş kaldırıştır. Çanakkale Savaşı tüm vatanın savunmasıdır; partiler ve zamanlar üstü bir hakikat perspektifidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün içinde olduğu her şeye böyle bakmamız temel düsturumuz olmalıdır.

           

8-“Çanakkale Geçilmez!” bu sözün hikâyesini son olarak dinlemek istiyoruz hocam.

Winston Churchill’in “Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir”, ifadesindeki kaleyi ören Mustafa Kemal Atatürk’tür.  “Çanakkale Geçilmez!” sözünü hem Türk ordusunun ortaya koyduğu ruh dile getirmiş, hem de karşı tarafa düşündürmüş ve söyletmiştir. İngiliz Savaş Kabinesi Çanakkale’nin geçilmeyeceğini Nusret’in döşediği mayınlarla denize gömülen gemilerin ardından kabul etmiştir. Kemal Arıburnu “Atatürk’ten Anılar” kitabında, Mustafa Kemal’in göğsüne isabet eden şarapnelden onu koruyan saatini Limon von Sanders’e “hatıra” olarak verdiğini ve Alman komutanın da bu durum karşısında çok şaşırdığını, heyecanlandığını yazar. Mustafa Kemal’in bakışı çok nettir : “Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.”

 

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver