Zanka

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin kongresinde “2023 manifestosu” adı altında yaptığı açıklamalar, siyaset dünyasında tartışmaları da beraberinde getirdi. Erdoğan’ın konuşmasında en dikkat çeken bölümlerden biri de, vatandaşa yastık altındaki döviz ile altınları bozdurma ve büyük şirketlere yurt dışındaki paraları geri getirmeleri yönündeki çağrıydı. Erdoğan’ın açıklamalarını değerlendiren Merkez Parti lideri Abdurrahim Karslı, ekonomik sorunların sebeplerini ortaya koydu. Karslı, Erdoğan’ın “Türkiye 2002’de tel tel dökülüyordu” cümlesini de değerlendirdi ve “Şu andaki Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı durum, 28 Şubat sürecinden daha kötü bir durumdur. 28 Şubat döneminde hukuksuzluklara karşı müracaat edebileceğin yargı yolları vardı. Şu andaki hukuksuzluklara karşı müracaat edebileceğin yargı yolları kapalı, hiçbir yere gidemiyorsun” dedi…

Zanka TV’de yayınlanan Ferit Atay’ın sunduğu SorguluYorum programının konuğu, Merkez Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Abdurrahim Karslı oldu.

Programda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin büyük kongresinde yaptığı açıklamalar masaya yatırıldı.

Erdoğan konuşmasında, vatandaşa yastık altındaki döviz ile altınları bozdurma ve büyük şirketlere yurt dışındaki paraları geri getirmeleri yönünde çağrıda bulunmuştu. Bu çağrıyı değerlendiren Abdurrahim Karslı, yurt dışına giden 500 milyar doları hatırlattı ve sorunun temellerini şöyle anlattı:

“Hukukun olmadığı bir yerden herkes kaçar, önce de para kaçar. Para, güvenli ve hukuk limanını sever. Hukuk yoksa, güvenlik yoksa en önce kaçacak şey paradır. Birkaç ay önce yandaş gazeteler manşet attılar ‘MASAK yurt dışına kaçırılan 500 milyar doların peşine düştü’, aynen ifade bu. Hâlbuki yurt dışına giden o 500 milyar dolar, hükümetle yakın çerçeve iş tutan müteahhitlerin, zenginlerin götürdüğü 500 milyar dolar. Habersiz giden 500 milyar dolar değildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde para kazanan insanların da, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine ve kanunlarına güveni kalmadığı için ‘Benim parama da gelip el koyabilir’ diye, imkanı olan parasını yurt dışına kaçırıyor.

Türkiye’nin bu yaşadığı sistemde, şu hukuk güvenliği içinde, bu istikrarsızlıkta yurt dışından bir yabancı yatırımcı da gelip doğru dürüst Türkiye Cumhuriyeti’nde doğrudan yatırım yapmaz. Borsaya girer, senin hisse senetlerini alır. Niye? Fazla getirisi vardır diye. Çünkü 2002’de borsanın yüzde 30’u yabancılara aitken, şu anda yüzde 68’i yüzde 70’i yabancılara ait.

Doğrudan yatırım yapmak için yabancı yatırımcı gelmiyor, Türkiye’de kazanan parasını yurt dışına götürüyor, Türkiye’de kabiliyetli iş kurabilecek insanlar hükümete güven olmadığı için yurt dışında işini kurmaya çalışıyor. Nereden büyüyeceksin? Bir de şunu söylüyor, yurt dışında hesabını veremeyeceğiniz bir para varsa onu da getirin deklare edin, biz nereden buldunuz diye hesabını da sormayacağız size diyor. Yeter ki para getir de nereden getirirsen getir, demek istediği bu. Ama kimse bu hukuk güvenliği içinde, hükümete güvenip de parasını getirmez. Kimse gelip yatırım da yapmaz.”

“ERDOĞAN’IN SÖYLEDİKLERİ RÜŞVET-İ KELAM”

Kongrede Erdoğan, AKP’nin iktidar geldiğinde Türkiye’nin tel tel döküldüğünü, Türkiye ne zaman kalkınma hamlesine girişse karşısına içeriden ve dışardan engeller çıkartıldığını söylemişti. Erdoğan Menderes, Özal, Erbakan ve Türkeş’in çabalarına vurgu yaparken, Atatürk’ün ise adını anmamıştı. Peki Erdoğan bu söylemlerle seçim için merkez sağa mı oynuyor? Ferit Atay’ın sorusuna Karslı şu ifadelerle yanıt verdi:

* Recep Tayyip Erdoğan ve çevresindeki birçok insanın geldiği gelenek bellidir, Atatürk’e bakış açıları bellidir, düşünceleri bellidir. Çok sevmedikleri, barışık olmadıkları, değişik değerlendirdikleri bellidir. Dolayısıyla sevmediği bir geleneği neden referans versin, mecbur kalınca bazen herkesten çok Atatürkçü oluyor. Özal ve Menderes’le ilgili söyledikleri de bence rüşvet-i kelam. Çok sevdiğinden falan değildir yani. Rahmetli Erbakan diyor, rahmetli Erbakan ölmeden önce bütün feryadı ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtarın’dı. Çok sert eleştiriyordu. ‘Sizi siyonizme asker edecek farkında bile olmayacaksınız’ diyordu. Büyük Ortadoğu Projesi’nden bahsediyordu. Rahmetli Türkeş dedi, o da rüşvet-i kelam MHP camiasına. Halbuki milliyetçiliği ayaklar altına almadığı mı kalmadı, onun Bahçeli’ye söylediklerini toplasan kitap olur. Erdoğan her konuşmasında o an gerekeni söyler, bir yerlere mesaj vermek için.

“TÜRKİYE 28 ŞUBAT SÜRECİNDEN DAHA KÖTÜ DURUMDA”

* ‘Türkiye Cumhuriyeti tel tel dökülüyordu’ diyor 2002’de. Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik olarak bugünle karşılaştırdığınız zaman, 28 Şubat’ın sonuydu Tayyip Erdoğan iktidara geldiği zaman. Şu andaki Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı durum, 28 Şubat sürecinden daha kötü bir durumdur. 28 Şubat döneminde hukuksuzluklara karşı müracaat edebileceğin yargı yolları vardı. Şu andaki hukuksuzluklara karşı müracaat edebileceğin yargı yolları kapalı, hiçbir yere gidemiyorsun.

* Türkiye ismi olmayan olağanüstü hal dönemini yaşıyor. Bir sürü KHK’lı var, halen perişan olan insanlar var. Bir yere müracaat edebiliyorlar mı? Hayır. İddianamesi henüz hazırlanmadan içerde yatanlar var, haklarını arayabiliyorlar mı? Hayır. Bunlar 28 Şubat döneminde, Erdoğan’ın iktidara geldiği dönemde yoktu. Bunlar şimdi var. Dolayısıyla Ak Parti, Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomik olarak da, hukuki olarak da, dış politika olarak da 28 Şubat döneminden daha kötü bir hale getirdi.

“DIŞ POLİTİKAYLA İLGİLİ KONUŞMADI, ÇÜNKÜ CİDDİ PROBLEMLER VAR”

* Bizim Suriye’yle, Irak’la, Libya’yla, Mısır’la, Ürdün’le, Suudi Arabistan’la, Yunanistan’la bir problemimiz yoktu. Erdoğan, kafasındaki hayalleri anlatmakta marifetli bir insan. Onun dışında marifeti yok. Neden dış politikayla ilgili meseleleri konuşmadı? Çünkü orada ciddi problemler var. Macron’la ilgili meseleler, Doğu Akdeniz’le ilgili meseleler… Durduk orada, geri çekildik. Suriye’yle ilgili meseleler, 10 yıldır geri geri sayıyoruz Suriye’de. 5 milyon insanı da getirdik sırtımıza bağladık, 100 milyar dolar para harcamışız. Olsa şu anda ekonomik sıkıntılarımız olmayacaktı. Neyi anlatacak dış politikada? Hangi şeyi söyleyecek? S-400’leri aldık ne oluyor diye neyin hesabını verecek? NATO’daki durumumuzu nasıl anlatacak? Uluslararası kurul ve kuruluşlara göre 180-190 ülkenin içinde gelişmişler özgürlükler olan ülkeler var, yarı özgür olan ülkeler var bir de özgür olmayan gelişmemiş ülkeler var. Üçüncü sınıfta, beşinci sınıfta olduğumuzu nasıl anlatacak? Kime, ne diyecek? Mali’den sonra temel hak ve özgürlükleri en çok ihlal eden ülke olduğumuzu nasıl anlatacak?

* 2023’ün manifestosu sadece içe yönelik, topladığı insanlara yönelik hayali bir ilkeler deklarasyonu.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ…

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver