Zanka

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP kongresinde olduğu gibi Kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada da vatandaşa yastık altındaki döviz ve altını ekonomiye kazandırma çağrısı yaptı. Aynı zamanda yabancı yatırımcılara da seslenerek Türkiye’ye yatırımda bulunmalarını istedi. Peki bu çağrılar neden yapıldı? Vatandaş bu çağrılara neden uymaz? Yabancı yatırımcılar Türkiye’den neden kaçıyor? Gazeteciler Selçuk Geçer ve Çetin Ünsalan, çarpıcı yorumlarla anlattı…

Zanka TV’de yayınlanan 3Gen programında ekonominin nabzı tutulmaya devam ediyor. Gazeteciler Selçuk Geçer ve Çetin Ünsalan bu hafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yastık altı döviz ile altına yönelik çağrılarını ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun faiz indirimi mesajına yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Selçuk Geçer, yastık altı çağrısının sebebine ilişkin “Bu çağrı ne zaman yapılsa dolar kurunda yukarıya doğru çok ciddi ataklar oluyor, Türk lirası da ciddi değer kaybediyor. Yastık altındaki dövizleri altınları ekonomiye kazandırın diyor da, niye? Zaten 230-235 milyar dolar civarında ekonomiye kazandırılmış döviz mevduatı var. Ne gerek var yani bu çağrıya? Esas bunu sormak lazım. Yani o 235 milyar dolar yok mu acaba ortada da yastık altındakiler çağrılmaya başlandı?” diye sordu.

Çetin Ünsalan da şunları söyledi:

“Normal şartlar altında aslında son derece doğru bir çağrı, normal şartlar altında. Yani; geçmişte yaşanmış hiçbiri olmasaydı. Gerçekten bir paranın, bir tasarrufun atıl olarak kenarda durması bir ekonomi için zehir tadında özelliklerdir. Fakat bunu çıkıp söylediğinde burada birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor. Bunlardan birincisi, bir önceki mesele yani bozdurun dendikten sonra bir partimizin bu konuda çok ciddi kazanç sağladığı ortaya çıktı. Ki ittifakın diğer ortağından bahsediyoruz.”

VATANDAŞ YASTIK ALTI DÖVİZİ BOZDURUR MU?

“Dert üreten bir Türkiye değil, eldeki stoğu satacak bir Türkiye. Bu fotoğrafın içinde insanlar dolarını, eurosunu, altınını bozdurur mu?” diye soran Ünsalan’a, Geçer’in verdiği çarpıcı analizlerle dolu yanıt ise şöyle oldu:

* Dolarını, eurosunu, altınını niye bozdursun insanlar? Çünkü insanlar bunu kendini güvence altına almak için alıp kenara koydular, eğer ki yastık altına koydularsa bu daha da güvende hissetmek için koyduklarını gösteriyor bize.

* Bugünlerde konuşulan sermaye kontrolü meselesi son 2 senedir konuşuluyor. İnsanlar bunu kendi aralarında tartışıyorlar, acaba bankalar bizim dövizimize el koyarlar mı, altınımıza el koyarlar mı ya da devlet herhangi bir kararla bunları Türk lirasına çevirir mi bir gecede diye. Çünkü herkes görüyor Merkez Bankası rezervlerinin ne kadar kötü durumda olduğunu. Dolayısıyla insanların önemli bir kısmı fizikiye geçti.

“PANİK YARATIYORLAR”

* Hatta döviz mevduatlarındaki her genişleme aslında dövizin bozdurulması anlamına gelmiyordu, aksine bankalardaki döviz mevduatlarının fizikiye çevrilmesi anlamına geliyordu. Onu bile okuyamadılar. Bankalardan çıkan dolar altın sanmayın ki satılıp Türk lirasına dönüyor, bunların büyük bir kısmı evlere gidiyor ya da bankalardaki kilitli kasalara gidiyor diye demiştim ben.

* Bu fark edilmeye başlandı şimdi, fiziki dolarların altınların çok ciddi miktarda evlerde olduğunu görmeye başladı hükümet. Diyor ki bunları getirin ekonomiye kazandırın. Millet de getirmiyor, getirmeyecek. Üstelik bu tür söylemler bankalardaki çıkışın daha da hızlanmasını beraberinde getirir, bunu farkında değiller.

* Panik yaratıyorlar açık ve net söyleyeyim. Ben bir vatandaş olarak Sayın Cumhurbaşkanı böyle bir şey söylediği zaman şöyle bir kaygıya kapılırım; acaba bir şey mi olacak da bunlar böyle çağrılarda bulunuyor? O zaman da pek çok kişi bankadan koşa koşa gidip dolarını, altınını çekmeye başlıyor. Bu büyük bir güvensizlik.

“SERMAYE KONTOLÜ DEDİKODUSU YABANCI YATIRIMCIYI KAÇIRIYOR”

* Öbür taraftan yabancılar da kaçıyor. Yabancıların kaçması için 50 bin tane sebep var ama en önemli sebep davranış ve dedikodudur. Şöyle düşün Financial Times, Wall Street Journal, The Guardian, Economist bunlar en önemli finans ve ekonomi gazeteleri dergileri, bunların hepsi Türkiye’nin sermaye kontrolüne gidebileceğini konuşmaya başladılar.

* Bu dedikodular yabancı yatırımcı için çok büyük bir tehlikeyi işaret ediyor. Para kaybetme riski vardır, ekonomi çok endişe vericidir, dalgalıdır, krize doğru gidiyordur ama bu risk aynı zamanda büyük bir kazancı da işaret ediyordur adam için, onun için kalır bu ülkede. Der ki kazanırsam kazanırım voleyi vururum, kazanamazsam da zarar edip kalan paramı alırım giderim diye düşünür yabancı yatırımcı.

* Uzun vadeli yabancı yatırımcı değil, vur kaç fonlarından bahsediyorum o 15-20 milyar dolarlardan. Bu adam riskli de olsa piyasada işlem yapabilir ama sermaye kontrolü dedikodusu çıktığı an adam kaçar.

* Sermaye kontrolü demek paraya el koymak demek değil bu arada, belirli bir süre tutmak o parayı yurt içinde ya da sınırlı miktarlarda çıkmasına izin vermek. Bu sermaye kontrolü haberleri çıktığı an kaçış başladı. Borsadaki korkunç satışların temelinde de bu var. Hala satıyorlar, bitmiş değil. Bu da bir güvensizliği işaret ediyor.

* Hele ki bunlar yarın öbür gün daha da dillendirilirse ve insanlarda bir panik ya da korku havası oluşmaya başlar bankalara yüklenirlerse, bu direkt finansal kriz demek. Banka batıkları demek. Ateşle oynuyorlar farkında değiller.

“ÇOK UZUN ZAMANDIR DENİYORLAR AMA OLMUYOR”

Selçuk Geçer’in söylediklerinden yola çıkarak daha farklı bir değerlendirmede bulunan Çetin Ünsalan ise, panik havasının perde arkasındaki oyunu şöyle anlattı:

* Mevduatlara düzenleme gelir mi, paraya el konur mu tartışmasını iç ve dış açısından değerlendirmek isterim. İç açısından baktığınızda birincisi, böyle bir şeyin olacağını düşünmüyorum. Niye düşünmüyorum? Çünkü son 5 yıldır aşağı yukarı Türkiye’deki döviz mevduatları, Türkiye’nin resmi rezervleri içerisinde sayılıyor. Aynı şeye iki kere el koyamazsın.

* İkincisi, ağırlıklı olarak kimin dövizi var diye bakalım dövizlerin bozdurulması noktasında. Ya günün sonunda bir şeyini satmış parasının değerini korumak isteyen vatandaş, bir de dövizle borcu olan ödemesi olan ve düşük kurdan alarak kendini güvence altına almaya çalışan bir reel sektör. Bu ikisi biri bozduğunda diğeri alıyor, biri aldığında diğeri yükselecek galiba deyip yeniden alıyor. Bu kısır döngü.

* Altın deseniz kuyumcuları bir kenara bırakırsak, Türkiye’deki altın özellikle Anadolu’da kadınlarda. Kocasına altın vermeyen, götürüp devlete altın vermez bu da ikinci.

* Belki de bilinçli çıkarılıyor. Bu süreçte faizi yükseltip gelen sıcak parayla da dövizi basarak, döviz mevduatlardan ümidi kesip insanların döviz bozdurmasını hedefleyen kurgu nasıl bir kurguysa, diğeri de farklı bir kurgu. Çok uzun zamandır deniyorlar ama olmuyor.

* Orada da şöyle bir durum var; dövizden ümidini kestireceksin, dövizini altınını ortaya çıkaracak, bunu bankaya döviz mevduatına koyması yine park etmesi anlamına geliyor. O zaman şöyle bir dedikodu çıkarırsın; bak bankalardaki paraya el koyabilirler. Vatandaş ağırlıklı olarak imtina edebilir döviz mevduatına geçmekten, geriye ne kalıyor? Geriye iki ihtimal kalıyor; ya borsa ya gayrimenkul. Bu da başka bir hesap ama tutmuyor bir türlü.

“HÜKÜMETİN, YURT DIŞINDAN GELEN ADAMIN PARASINA EL KOYACAK CESARETİ OLAMAZ”

* Dış taraftan baktığında da, Türkiye’nin içten bir çıpa yaratması tatmin etmeyecektir. Bir dış çapanın söylentisi başladı şimdi. Dış çıpa kim? IMF. Yurt dışından geleceklerin parasına el koyma meselesine gelince, bence orada son derece müsterihler.

* Buradaki hükümetin, yurt dışından gelen adamın parasına el koyacak cesareti olamaz. İki nedenle olamaz. Birincisi; eğer böyle bir niyetleri olsa hala kapı kapı para aramazlar. İkincisi; Türkiye’de zamanında bankacılık sistemi yabancılaşırken, öyle müthiş bir teknoloji kuruldu ki interneti ve elektriği kessen de oradaki teknoloji sayesinde yarım saatte para gidiyor.

* O yüzden ben burada yine vatandaşın cebindekine dertlendiklerini düşünüyorum. Orada da bir korku yaratarak inşaata yönlendirebilirlerse müthiş olacak, o arada ucuz yollu kamu bankalarının zararlarını ve rezervin açığını kapatabilirlerse müthiş olacak. Ama bu hesap tutmaz. Tutması da çok güç.

“PPK TOPLANDIĞINDA MERKEZ BANKASI FAİZ İNDİRECEK”

Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Şahap Kavcıoğlu, faiz indirimini hemen yapmayacaklarını ve olağanüstü bir faiz toplantısının olmayacağını açıklamıştı. Bu açıklamanın ne anlama geldiği de 3Gen masasındaki konulardan biriydi.

Çetin Ünsalan görüşlerini şöyle dile getirdi:

Naci Ağbal göreve geldikten sonra açık açık söyledi, ‘Biz vatandaşların dövizlerini bozdurmalarını istiyoruz. Buna talibiz, bununla eksi bakiyeyi toparlayacağız’ dedi. Bunun için de doların değerini düşürebilmek açısından daha önce 28 milyar dolar sürülmemiş gibi faiz yükselterek bu sefer yapmaya kalktılar, sonra Merkez Bankası Başkanı alındı. Bugün Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Kavcıoğlu’nun açıklamalarına bakıyorsun, Naci Ağbal’ın söylediklerinden hiçbir farkı yok. Aynı şeyi söylüyor. O zaman Naci Ağbal niye gitti? Hatta faiz artırarak yapıyordu da, sonuç alamıyordu ama yapıyordu. Yeni gelen yönetimin elinde nasıl bir argüman var da Naci Ağbal’ın yapamadığını yapacak?”

Selçuk Geçer de mesajın aslında ne ifade ettiğine şöyle dikkat çekti:

“Naci Ağbal’ın dediğini demedi ama yeni gelen Merkez Bankası Başkanı. Ne diyor? Faiz indirimini hemen yapmayacağız diyor. Faiz indirimi yapacağız ama hemen yapmayacağız. Bu şu demek; olağanüstü toplantı olmayacaksa rutin bir toplantıda faiz indirimi gelecek.”

Araya giren Ünsalan “Bu kadar göze alabilirler mi?” diye sorunca, Geçer şöyle devam etti:

“Alacaklar. Yiğit Bulut’un, Cemil Ertem’in açıklamalarına bak. Ne diyor Cemil Ertem? Hiçbir şekilde sermaye kontrolü olmayacak diyor. Bu koşullarda, bu faiz oranlarıyla biz nasıl ev araba satacağız diye Yiğit Bulut söyledi. Dolayısıyla bu faiz indirimi öyle veya böyle gelecek. Şunu da kimse beklemesin; bu toplantıda değil de diğer toplantıda gelecek falan. Hayır, bu toplantıda gelecek. Söyledikleri şey şu aslında; olağanüstü toplantı olmayacak, yani zamanından önce faiz indirmeyeceğiz merak etmeyin. Zamanı geldiği zaman yani Para Politikası Kurulu toplandığı zaman, Merkez Bankası faiz indirimi yapacak.

Ya da bu kur bu şekilde yükselmeye devam ederse, 8.20, 8.40, 8.80, 9’u zorlamaya başlarsa, ki önümüzdeki hafta 8.80’leri zorlamaya başlayacak gibi, 9’u görmeye başlarsa çıkıp da bugünkü Merkez Bankası Başkanı ‘Madem böyle 300 baz puan daha faiz artıyorum’ derse bu iyi niyettir. Faiz indirirse de iyi niyettir. Faizi sabit tutarlarsa bekleyecekler görecekler derim ama bir faiz indirimi yaparsa, hele ki 300-400 baz puanlık faiz indirimi yapıp kurun belini kırarsa o zaman niye bu kadar zarara uğrattınız bu milleti? Son 4 aydır millet yüksek faizden dolayı kan ağlıyor.”

Peki ne yapılması gerekiyor? Bundan sonra neler olur? Hangi problemlerde kapıda? Hepsi ve daha fazlası 3Gen’de masaya yatırıldı…

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver