Zanka

Sizlere Netflix’in yaptığı yıkımdan bahsedeceğim sadece Netflix mi Instagram daha bir çok şirket yıkıma katkı sundu.

Yıkım denildiğinde olumsuz bir anlam ortaya çıkaabilir ama bazıları yıkımı olması gereken bir şey olarak tarif ediyorlar. Josepf Schumpeter hem Avusturya maliye bakanlığı yapmış bir iktisatçı. Schumpeter’i dünyanın gözü önüne getiren Yaratıcı Yıkıcılık teorisi. Schumpeter kapitalizmi tarif ederken en büyük motorunun dengesizlik olduğunu ve ortak piyasa olmadığını söylüyor. Dengesizlik zamanlarındaki yeniliğinde kaos sonuç verdiğinden bahsediyor ve dinamik bir süreci izah ediyor. Bizim anlayacağımız dilde eski olanın yerini hemen yeninin alması bir bakıma modası geçmiş olan iş yapış şekillerine veda edip yeni üretim ve iş yapış şekillerinin düzenlemelerinin oluşturulması gerçeği.

Teknolojik yenilikler geldiğinde hepimizin dikkatini çekiyor ve çoğunlukla benimsiyoruz. Fakat yaratıcı yıkımcılar benimsemekle kalmıyor. Son teknoloji olarak kullandığımız şeyin aslında desteklenmesini tehlikeli buluyorlar. Destekleme davranışının mevcut kullanılan teknolojiyi koruyan düzenlemelerin bir sonraki yeniliği engellediğini düşünüyorlar. İş dünyasına bakışları da en az bu kadar şaşırtıcı ve sıradışı. Yaratıcı yıkım dönemlerinde oluşan şirket kapanmalarının uzun vadede ekonominin refahı için olumlu olduğunu yeni pazarlar açtığını söylüyorlar. Hatta firma karsız hale gelirse kaynakları olan emek ve sermaye daha üretken ve daha karlı endüstrilere taşınabilir fikri mevcut. Hep sordukları soru eğer insanoğlu 19.yy standartlarına takılıp kalsaydı ne olurdu? Örneğin İngiltere’de 1910’larda bir milyondan fazla kömür işçisi varken bugünlerde sayılar birkaç bin ve gelirleri daha yüksek. Söylem son yüzyılın en büyük yaratıcı yıkım döneminde olduğumuz covid sonrasını düşündürdü. Covid sonrası yeni pazarlar yeni büyüme stratejileri dünyayı en çok meşgul edecek konulardan olacak. Schumpeter’in yaratıcı yıkımını kendi deyimiyle özetleyelim endüstriyel mutasyon.

Joseph Schumpeter’in teorisi haliyle dünyadaki birçok ekonomistin ilgisini çekti ve araştırmalar yapıldı. Stanford Üniversitesi finans professörü olan Amit Seru diyor ki; İnovasyon sadece McDonald’ın Burger King’i geçtiği ile ilgili olsaydı umursamazdık ancak çalışmalarımız gösteriyor ki firmalar yenilik yaptığında pastayı da genişletiyorlar. Yeni bir soru daha geliyor akla geliyor. Yenilikler ekonominin geneline nasıl bir etki yapıyor? Yine Amit Seru ve ekibinin araştırmaları gösteriyor ki patent sayılarında artışlar olduğu dönemlerde ekonomide genel büyüme de daha fazla artış var. Tekrar Covid’e dönersek salgın sonrası yeni teknolojiler, uzaktan çalışmada sisteminin yerleşmeye başlaması, yapay zeka, genomik biyoteknoloji, düşük karbonlu enerji gibi konular yaratıcı yıkımın ayak sesleri. Her şey yaratıcı yıkımın lehinde mi işleyecek elbette zorlayacak durumlar olacak. Küreselleşmedeki azalış trendi, artan ticaret kısıtlamaları, uluslararası ticaretteki yavaşlama, daha kalın sınırlar, seyahat azlığı. İşin birde üretkenlik boyutunda engelleyicileri olacak. 2020 ile birlikte ülkelerde oluşan devasa kamu açıklarını düzeltmek adına hükümetlerin müdahaleci yapıları artacak.

Netflix’ten nerelere geldik. Herhalde yazdıklarımın Netflix’in yarattığı yıkım simgelerinden birisi olduğunu tahmin ettiniz. Kendi halinde yirmi yıl önce bir DVD aboneliği şirketinin bugün yüz milyar dolarladan bahsedilen değeri yaratıcı yıkımın etkisiydi. Hemen hemen her yeniliği yeni üretim ve iş yapış şeklini benimseyen Netflix tüm parametreleri değiştirdi. Gelin bir örnek daha verelim. Kodak firmasını bilmeyenimiz yoktur. Yüz elli bin kişilik bir çalışan ordusu olan dijital kameranın yaratıcısı olan Kodak yeni iş yapış şekillerine inat eden yeni tüketici alışkanlıklarına gözlerini yuman yönetimleri sayesinde geriledi ve 2012’de iflas bayrağını sallandırdı. Ne güçlü ve etkili bir şeymiş bu yaratıcı yıkım teorisi dediğinizi duyar gibiyim. Ancak eleştiriler yok mu elbette var. Eleştiren ekonomistler sorunlara çözüm bulmak için önemli kaynaklar harcanırsa genellikle daha yeni ve daha iyi çözümler bulunur derler. O yüzden sorunun teknolojik değil aslında tasarruf sorunu kaynak sağlama sorunu olduğunu söylerler. Özellikle modern toplumlarda kredi ile yaratılan para havadan yaratılır ve inovasyonu bekleyende paranın bolluğudur. İlk başta irrasyonel coşku yaşansa da ekonomideki kredi artışından kaynaklanan tüketici harcama çılgınlığı tasarruftan giderek uzaklaşmayı ve yanlış balon fiyat oluşumlarını yaratır. Nihayetinde yaratıcı yıkım hayatımızın içine yerleşmiş bir besin gibi ondan ne kadar kaçmak istesek bile her gün bir doz alıyoruz.

 

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver