Zanka

Muhafazakâr dinci kesim dünya düzenindeki son dönem gelişmelerden sonra, teknolojideki ilerleme, sosyal medyadan sonra, köyden kente yeni gelmiş, kenti keşfeden köylü vatandaş misali kültürü, sanatı yeni yeni öğrenme anlama, anlamlandırma yolunda. Hiç kuşkusuz bünyeye, zihne yabancı olana merak büyülü bir şey.

Bir filozofun merakı bir çocuğun merakı gibidir. Hayret duygusuyla, önyargısız saf sadece anlamaya çözmeye yöneliktir ama onların merakı bu tür bir merak, keşfi bu tür bir keşif mi şüpheliyim. Yalan yanlış bilip öğrenerek, üstün körü göz gezdirerek hızla dönüştürme, kendilerine uydurma telaşındalar.

Bugün AKP iktidarıyla birlikte muhafazakâr kesim sinemaya, resme, heykele, müziğe, tiyatroya, edebiyata sanatın hemen her dalına el attı. El attı dedim ama hayır, aslında el mi attı ayak mı attı ayırt etmek zor. Konuya vakıf olmak için ellerini önünde kavuşturmuş, mahcup bir biçimde bilmiyorum, öğreneceğim anlayışıyla saygı ile mi yaklaştı, bodoslama mı daldı, müsaade ediniz manzarayı tasvir edeyim, sonra varın siz takdir edin.

Heykel sözcüğünü yazar yazmaz zihninizde AKP’li belediyelerin yaptırdıkları heykeller belirdi değil mi? Çember olmuş, bağdaş kurmuş anaokulu çocuklarının oyun hamuru etkinliğinde küçük sevimli parmaklarıyla, tombul yanaklarını titreterek yüksek bir ciddiyet altında yaptıkları insan ve hayvan figürlerini bilirsiniz. Çok yetenekli olan birkaçının dışında bu figürlerin ağzı gözü eğri ve tuhaf biçimlidir, yani çocuk işidir. İşte AKP’li belediyelerin meydanlarda sergiledikleri heykeller bu çocukların oyun hamurlarıyla yaptıkları işle bir. Fakat heykelleri yapanlar ve yaptıranlar çocuk değil, maliyeti de oyun hamurunun maliyeti gibi cüzi değil.

Tüm sanat dalları içinde tiyatro katiyen muhafazakâr kafaların harcı değil. Tamam, heykel neyse ne, tiyatro konusunda niçin ayrım yapıyorsun diyebilirsiniz. Ayrım yapmıyorum, tiyatro muhafazakârlığı kaldırmaz diyorum. Tiyatro insanı insana anlatıyorsa o insan ağlar, güler, öfkelenir, hüzünlenir, küfreder, öpüşür, sarılır, sever, âşık olur. Oysa muhafazakâr muhafaza derdinde olduğu için efendi gözükmek zorundadır. Sarılmayı, öfke ile edilen sövgüyü, tutkuyla öpüşmeyi sakıncalı bulur. İnsanın her hâlini anlatan tiyatroda fahişe rolünü oynayan kadının eteğini uzatmaya kalkar, yetmez, içine sinmez oyundan kaldırır. Oyundaki her karakter beyefendi, hanımefendidir. Çingene rolündeki kız falına baktığı müşterisinden makas alamaz. Tiyatroyu batı hegemonyasından kurtardık, kendi öz be öz tiyatromuzu yapıyoruz diyen, oyun yazan ve yöneten tiyatrocular türedi. Öz be öz bizim dedikleri oyunları az çok tahmin edebilirsiniz. Bu insanların tavırlarını da az çok tahmin edersiniz. Türk insanının ahlakını kurtardık, yeniden inşa ettik, yazdık, yarattık derken burunları Kaf dağında bulutları çizer. Koltukları uyurken bile kabarıktır. Görmemişin sanatı olmuş çekmiş şeyini koparmış misali…

Edebiyat konusu da pek farklı değildir. Muhafazakâr üstatların okuyucusuna karşı tavrı, tavsiyesi, onu eğitme biçimi, nasihati hep yasaklar üzerinden ilerler. Muhafazakâr üstat kaşlarını çatıp parmağını yeri göğü inleterek, küçük zelzeleler yaratarak sallarken hep, aman ha! Her önünüze geleni okumayın, sizi zehirler, imanınızı zedeler, itikatınızda onarılmaz yaralar açar, ruhunuzu kirletir, der. İtaatkâr okur da: “Zihin benim zihnim, akıl benim aklım, iman benim imanım değil mi? Ona en çok zarar verecek şeyin ne olduğunu senden çok ben bilmez miyim? Neden hoşlandığımı, neye ilgi duyduğumu, neden rahatsız olduğumu kendim keşfedemez miyim? Sonra o nasıl iman ki üçayaklı saç misali bir fiske yiyince yıkılıveriyor. Bana çizdiğin sınırdan dışarı çıkıp gezip gördüğü vakit, yeni bilgiler farklı fikirler karşısında hemen tuzla buz oluyor. Demek ki bizim için oluşturduğunuz, kendi kendimize ulaşmamıza izin vermediğimiz iman öylesine zayıf ki başka bir diyarın toprağı suyu değdiği an yok olup gidiyor. Beni bana bırak, bu iman yok olup gidecek mi, yoksa daha sağlam temellere mi oturacak bilip öğreneyim.” demez.

Muhafazakârın, dinci kesimin sanata, sanatçıya yaklaşımı bu şekilde. Hükümet FETÖ’yü bahane edip muhalifleri müthiş bir baskı altına almıştı ve hâlâ da bunu yapmaya devam ediyor. Şimdilerde ise Kovid’i bahane edip gece hayatını, onların zihniyetine ters düşen eğlenceyi ve alkoli sanatçılara kıyarak bitirmeye çalışıyor.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
522