Zanka

Ahmet Güneştekin’in rüyalarını, renklerini ve sanatın her evresini ifade ettiği eserlerinin, uluslararası yolculuğunun yeni durağı Avusturya oldu…

Sanatçı Ahmet Güneştekin’in Avusturya’daki ilk solo sergisi “Mitoslar Evreni”, Avusturya’nın en önemli müzesi Bank Austria Kunstforum Wien’de açıldı.

DAAX Corporation’ın desteği ve Galerie Michael Schultz’un temsiliyetiyle açılan, serginin küratörlüğünü Dr. Ulrich Ptak üstlendi. 27 Ağustos’a kadar sürecek sergide, sanatçının, mitoslardan ve efsanelerden aldığı ilham, düşünce dünyasındaki hikayelerle buluşuyor.

Mitoslar Evreni isimli sergi, Ahmet Güneştekin’in kıvrılıp bükülen hatlarla iç içe geçmiş güçlü geometrik kurgularla sonsuzluk duygusu yayan yapıtlarının yanı sıra, büyüdüğü coğrafya ve kültüründen ilham alarak, tekstil malzemeleri ve geleneksel yama yöntemi ile çalıştığı, yoktan var etme çabasını anlatan eserlerden oluşuyor.

Mitosların, geçmişle birlikte şimdiki zamanın bir görünümü olduğunu anlatmanın bir aracı olduğunu düşünen Güneştekin, karanlıkla ışık arasındaki doğal çatışmanın resimlerine de yansıdığını vurguluyor. Işığın daima karanlıktan geldiği görüşünü vurgulayan Güneştekin için ışık, “kurtuluş” anlamına geliyor.

Sanatın bir keşif ve adeta bir oyun alanı olduğunun altını çizen Güneştekin, yapıtlarındaki temel diyebileceğimiz bir özellik olan tekrarların, neredeyse manik denilebilecek bir konsantrasyon, bir odaklanma yetisi ve sabır istediğine dikkat çekiyor. Sanatçı, sanatın kendini özgür hissettiği, bin bir renkli, bin dilli bir özgürlük bahçesinde, adeta bir ritüelin içindeymişçesine kendini işine bırakırken, sanatın, kendisini tamamıyla etkisi altına aldığından, resim yapmanın iyileştirici bir gücü olduğundan bahsediyor. Tekrarlardan beslenen bu ritüel gibi, Güneştekin’in görsel dünyasında Lilith, Pegasus, Akhilleus, Zümrüdü Anka, Medusa gibi mitoslara ait figürler görülüyor.

Mitoslar Evreni sergisinin küratörü, aynı zamanda Kunsthalle Rostock'un da küratörü Dr. Ulrich Ptak, Güneştekin’in çalışmalarında, mitleri neredeyse postmodern bir şekilde çakıştırarak farklı kültürel görüşler arasında bağ kurduğunu söylüyor, sanatçının diyalektik bir bakış açısının ön plana çıktığı yaratımını hümanist bir manifesto olarak tanımlıyor.

Son dönemde ürettiği en önemli ve radikal çalışmalarından biri olan “Yoktunuz” adlı enstalasyonda Güneştekin, “hafıza mekanları” kavramına adını veren filozof ve tarihçi Pierre Nora’yı referans gösteriyor. Güneştekin “Yoktunuz” adlı enstalasyonunda, mekan kavramını mecazi bir anlamda kullanıyor ve bu hafıza mekanlarından birini yaratıyor.

Serginin merkezinde, Güneştekin’in yaşadığı coğrafyanın belleğine yerleşmiş yıkımları ve yüzleşmesini yaşamamış bir yakın geçmişi ortaya koyduğu “Yoktunuz” adlı enstalasyonu yer alıyor.

Sanatçının “Yoktunuz” eseri, ilk bakıldığında yıkıntıya dönüşmüş büyük bir kütle olarak görülürken, kütlenin tamamında dağınık olarak bulunan ve yakınlaştıkça tanımlanabilen nesneler, sanatçının geçmişini yansıtan izlerden oluşuyor. Anıtsal boyuttaki yapıtta, yaşadığı coğrafyada var olma mücadelesi veren ve sonunda göç etmek zorunda kalan tüm insanları hatırlatmak amaçlanıyor. Eserde insan figürleri görünmezken, sanatçı bildiğimiz renkler dünyasını aniden terk ediyor ve bir medeniyetin kalıntılarını kasvetli bir griye buluyor. Bir tek nesneler bize yaşanmış hayatları hatırlatıyor ve enstalasyon yeni bir evreye işaret ediyor.

“TANRININ ARKA BAHÇESİ” İLK KEZ VİYANA’DA!

Mitosların Evreni isimli sergide, “Tanrının Arka Bahçesi” isimli eseri, Güneştekin’in mitoslardan ve efsanelerden aldığı ilhamla, hikâyelerle ve renk cümbüşüyle buluşturduğu kademeli renkler ve geometrik yapılardan oluşuyor.

Eser, sanatçının “sanatın cennetin arka bahçesi” tanımını, mitosları ve sözlü anlatıları yansıttığı, hareketin optik etkilerinin kararsız ve belirsiz görüntülerle karakterize ettiği ve görsel oyunların biçimsel motifler şeklinde kullanmasıyla yaratıldı.

DİNLERİN VE MEDENİYETLERİN BULUŞTUĞU BİR İSTANBUL HİKAYESİ: KOSTANTINIYYE

Güneştekin’in 2012 yılında Yüzleşme isimli seriyle çalışmaya başladığı Kostantiniyye, “Mitosların Evreni” sergisinde de yer alıyor. Kostantiniyye’de, İstanbul’un, farklı kültür ve dinlerin buluştuğu hikayesi, farklı isimlerle farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan kadim tarihi anlatılıyor.

Dinlerin, kültürlerin ve geleneklerin buluştuğu bir hikâyeyi anlatan eser, sanatçının camiler, kiliseler, sinagoglar, hilal, Davut Yıldızı, Ortodoks haçı ve Katolik haçı gibi İstanbul’un tarihini yansıtan, adeta simgeler ormanı içeren bir rölyefe dönüştürülmüş plastiğe benzer malzemeden oluşuyor. Önden bakıldığında çok keskin ve belirgin bir şekilde çizgili soyut tablolara benzeyen Kostantiniyye, yandan bakıldığında keskinliği uzaya taşan kaotik bir form denizine dönüşüyor. Sanatçı, Kostantiniyye ile Konstantinopolis’in doğuşunu, İstanbul’a dönüşümünü ve onun yüzyıllar içinde ev sahipliği yaptığı savaş, barış, aşk ve tutkuyu konu ediniyor.

YOKLUĞU VAR ETME ÇABASI: KIRKYAMALAR

Ahmet Güneştekin, resmin öğelerini kullanarak “Kırkyamalar” oluşturmayı seçtiği eseriyle, anadiline, annesinin yaratıcılığına, büyükannelerinin ve nenelerinin yaratıcılığına geri dönüyor.

Eski giysilerin sökülerek yeni ve faydalı bir şeye dönüştürülmesiyle yapılan yama dikme işini yansıttığı “Kırkyamalar” eserinde Anadolu’nun geleneksel terzi kültürünü yansıtan Güneştekin, hızlı tüketime başkaldırış, materyalist dünyaya gönderme de yapıyor.

İnsanların yaşamlarıyla ilgili gerçeği söyleyen, yaşamın özünü ifade eden bir sanat formunu seçen sanatçı, azınlığa hitap eden elitist bir yaklaşım biçimini değil, “Sanat, sanat için mi, halk için mi” ifadesini de sorguluyor.

Ahmet Güneştekin “Kırkyamalar” eserinin çıkış noktasını “Yama, yokluğu var etme çabasıdır. Yokluğun verdiği yaratıcılıkla var etme çabasıdır. Müthiş bir hayal dünyası ve yaratıcılık gerektirir. Sanat bir keşiftir, adeta bir oyun alanıdır. Çocukluğumu, doğduğum coğrafyanın en özel kültürünü yansıttığım Kırkyamalar eserimle, sanatın bin bir renkli özgürlük bahçesini buluşturdum” şeklinde açıklıyor.

HABERİN VİDEOSUNU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...



Bu içeriğe emoji ile tepki ver