Zanka

Radyo dinliyorum, sesi tanıdık gelen bir adam çocuğun empati duygusunu, yardımlaşmayı nasıl öğreneceğini anlatıyor. Bu Nevzat Tarhan.

Heyecanlı heyecanlı konuşuyor, Arapçada yardımlaşma anlamına gelen pek çok kelime var, Türkçede çok az, diyor.

Mesela çocuğa kurban etini verip bunu komşuya götür derseniz yardımlaşmayı öğrenir, diyor.

Empati ve yardımlaşma insan yaratılışında var olan bir şeydir fakat bunun ortaya çıkarılması ve öğrenilmesi aile içinde olur, diyor.

Yardımlaşmanın ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatırken en çok coşkuya kapıldığı bir anda, bakın bir ateist bile diyor… “Bir ateist bile” birilerine yardım etmenin onu mutlu ettiğini söylüyor, diyor.

Kaşlarımı kaldırıp radyonun sesini açıyor, bak sen şu sefil ateiste, ee, sonra ne olmuş hocam, anlat anlat, diyorum.

Adam diyor, ateist. Bir öğrenciye yardım ediyor ve o öğrenciye yardım ettiği için çok mutlu olduğunu, kendini iyi hissettiğini söylüyor, diyor.

Yardımlaşmanın önemini anlatmak için ateiste öyle olumsuz manalar yüklüyor ki şaşkınlıktan küçük dilimi yutuyorum.

Kedi bile ortalığa işemez, gider kumuna işer der gibi…

Sayın Tarhan kaş yapayım derken göz çıkarıyor.

Herkesin bildiği ve dinleyip okumaktan bıktığı, iyi insanlar olmalıyız, yemek yemeden önce ellerimizi yıkamalıyız, yalan söylememeliyiz, öfkeye kapılıp cinayet işlememeliyiz tarzında bir nutku izah edeyim derken insan ayırıyor, inanç ayırıyor, ötekileştiriyor, hakaret ediyor.

Tıpkı senin rengin kara, benin rengim ak, senden üstünüm diyenler gibi.

İşin komiği tüm bu olumsuz mesajları olumlu bir mesaj iletmek için çırpınırken veriyor.

Sonra diyorum ki Sayın Tarhan’ın gözünde ateistler nasıl insanlar acaba? Kulağı tepesinde, kuyruklu, ağzından salyalar akan ucubeler mi ki onlar bile bazen insani özellikler sergileyebiliyor.

Ateistleri böyle gören biri Müslüman olmayanları; Hristiyanları, Budistleri, Yahudileri… Nasıl görür, onları beyninde nereye yerleştirir, insan sınıfına koyar mı acaba?

Mesela yurt dışındaki bir konferansta Müslüman olmayan meslektaşlarına nasıl muamele eder, onlara nasıl hitap eder?

Elbette dudağına samimiyetsiz bir nezaketle gülümseme konduruyordur. Benim asıl merak ettiğim onlara bakarken, onlarla sohbet ederken onlar hakkında aklından ne geçtiği. Kâfir mi diyor, gâvur mu diyor, imansız, zalim, abdestsiz mi diyor?

Profesör ünvanlı bir psikiyatrist, işi, bilimi insan olan biri insan ayırabilir mi?

Bu psikolojiyi taşıyan bir doktor hastalarına nasıl yardım edebilir? Radyo programında olduğu gibi konuşurken aralara bizim inancımızdan olmayanlar deyip, insan ayırmanın gayet normal olduğunu empoze etmez mi?

Sayın Tarhan lütfen düşüncelerini sorgulasın. Şahsını etik biri olup olmadığını incelemek üzere masaya yatırsın. Bunu bizzat yapamıyorsa meslektaşlarından yardım alsın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
221