Zanka

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Bolu’daki toplantısının ardından gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İYİ Parti lideri Meral Akşener’in “Başbakanlığa adayım” sözlerine ilişkin de konuşan Kılıçdaroğlu, “Sayın Akşener’in 'Başbakan adayıyım' söylemi tabii hepimizin saygı duyması gereken bir söylem. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi biz bir an önce kısa sürede hayata geçirmek istiyoruz. Dolayısıyla o sürecin sonucunda Sayın Akşener’in başbakanlık görevini üstlenmesi bizim açımızdan da son derece değerli olur” dedi…

Bolu Abant'ta, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılımıyla iki gün süren CHP TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı sona erdi.

Habertürk'ten Mahir Kılıç'ın haberine göre; Kılıçdaroğlu, toplantının son gününde yeni anayasa çağrısına ve gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu açıklamasında şunları kaydetti:

“Güçlendirilmiş parlamenter sistemi arzu eden onun tekrar ve güçlendirilmiş haliyle hayata geçirilmesini isteyen aktörler yani siyasi partiler bu konuda çalışma yapıyorlar zaten. Şimdi raporlar hazırlandı. 100 sayfa 200 sayfa 300 sayfa. Vatandaşın önüne 300 sayfalık raporla çıkılmaz. Şöyle bir karar aldık dedik ki 1-1,5 sayfayı geçmeyecek şekilde ilkeleri belirleyelim. O ilkelerden yola çıkabilirsek daha rahat olur. Dolayısıyla da ilkelerin belirlenmesi konusunda bu raporları hazırlayan arkadaşlar yani genel başkan yardımcıları bir araya gelecekler. Konuşacaklar. Üçüncüsü yapılacak. Dolayısıyla o toplantının sonunda alınan karar genel başkan yardımcılarının görüş birliği oluşturmaları halinde bunu genel başkanlara sunacaklar. Genel başkanlar da bakacaklar. Birinci aşamamız şu; yani biz güçlendirilmiş parlamenter sistemi istiyoruz da neyi öngörüyoruz, bunun kamuoyuna anlatılması lazım. Var olan sistem Türkiye’yi felakete götürdü. Biz demokrasiyi istiyoruz, parlamento güçlensin istiyoruz, millet iradesi üzerinde bir vesayet olmasın istiyoruz. Yürütme organının halka hesap vermesini, parlamentoya hesap vermesini istiyoruz.

Bütün bu ilkeleri içeren güzel bir 1-1,5 sayfalık bir metin, en fazla 1,5 sayfalık bir metnin, ilkelerin ortaya çıkmasını istiyoruz. Ondan sonra belki cumhurbaşkanlığı konusu gündeme gelebilir ama şu aşamada hiçbirimizin gündeminde bir cumhurbaşkanlığı söz konusu değil, bir tartışma da yok.”

AKŞENER’İN SÖZLERİ: İTTİFAK İÇİNDE TARTIŞILMIŞ KONULAR DEĞİL

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in başbakanlık ile ilgili açıklamalarını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Ali mi olsun cumhurbaşkanı yok Veli olacak yok öbürü istifa edecek, yok öbürü şu olacak yok öyle bir şey. Sayın Akşener’in 'Başbakan adayıyım' söylemi tabii hepimizin saygı duyması gereken bir söylem. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi biz bir an önce kısa sürede hayata geçirmek istiyoruz. Dolayısıyla o sürecin sonucunda Sayın Akşener’in başbakanlık görevini üstlenmesi bizim açımızdan da son derece değerli olur. Ama dediğim gibi bunlar oturulup ittifak içinde tartışılmış konular değil. Zaman zaman genel başkanların söylemleri oluyor. Her söylemi sizler nasıl dikkatle takip ediyorsanız gazeteci olarak biz de aynı şekilde dikkatle takip ediyoruz.”

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından diğer öne çıkan başlıklar ise şöyle:

CUMHURBAŞKANI'NIN YENİ ANAYASA ÇAĞRISI

* Otoriter yönetimlerle anayasa değişikliği için masaya oturulmaz. Ancak demokrasi kültürü olan, demokrasiyi savunan insanlarla masaya oturursunuz. Anayasa eğer yapacaksanız bunun özgürlük ortamında yapılması lazım. İnsanların düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri bir iklimin olması lazım. Sen konuşmayacaktın, tweet attın attın hapse atacağım, seni susturacağım, sana basın ilan reklamı vermeyeceğim, RTÜK olarak sana ceza vereceğim ondan sonra ‘Gelin beyler anayasa yapalım.’

* Yani var olan anayasa zaten şu anda askıda. Şu anda Türkiye’de yürürlükte olan bir anayasa yok. Kağıt üstünde bir anayasamız var. Anayasada yazıyor, ‘AYM kararları herkesi bağlar.’ Hakim ben buna uymuyorum, yapmıyorum diyor. Yapmıyorum diyen hakimi otorite yani devleti yöneten siyasi iktidar terfi ettiriyor. O zaman HSK’nın iradesinin ipotek altında olduğunu görüyoruz. Anayasa değişikliği ya da anayasa çağrısı yapıyorlar. Hangi mantık hangi özgürlük ortamında bu çağrıyı yapıyorlar? Onu tamamen gündem değiştirme amacıyla, biz de ona takılalım kimse ekonomiyi, vatandaşın durumunu konuşmasın, oturalım anayasa şöyle yapılır, böyle yapılır, yok anayasada şu olmalı diye yapay bir gündemle halkın gündemini çalmak istiyorlar. İşin özünde yatan bu. MHP kendi mutfağında bir anayasa hazırladı, öbürleri kendi mutfaklarında bir anayasa hazırladılar. Bir partinin mutfağında anayasa mı hazırlanır? Dünyada var mı böyle bir örnek?

ERKEN SEÇİM

* Gecikilen her günün topluma maliyeti artıyor. Dolayısıyla bir an önce seçim olması lazım ki, bu yük daha da büyümesin. Vatandaşın sırtındaki yük büyüdükçe vatandaş çok mağdur oluyor, iki sorunların çözümü daha radikal kararların alınmasına yol açıyor. O nedenle hemen seçim olması lazım, toplumun rahat bir nefes alması lazım ve ondan sonra da Türkiye’nin süratle büyümeye kalkınmaya başlaması lazım.

DOĞU MASASI ÇALIŞMALARI

* Bir dönem Erdoğan diyordu ki, ‘CHP Sivas’ın ötesine geçemiyor.’ Şimdi biz her tarafa gidiyoruz, Erdoğan korumasız gidemiyor. Roller çok değişti. Doğu Masasında görevli olan arkadaşlar, Doğu ve Güneydoğu’daki bütün illere, ilçelere hatta büyük köylere kadar gidiyorlar, konuşuyorlar, var olan sorunları dinliyorlar, neyi nasıl çözeceğimizi de anlatıyorlar. Aramızda ciddi bir güven ilişkisi doğmaya başladı, bunu büyütmemiz lazım. Ekonomi masamız da çalışıyor. Esnaf masamız var, esnaflarla sıcak samimi diyaloglar kuruyoruz. Sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapmanın çok mantıklı, tutarlı olduğunu düşünerek bu çerçevede hareket ediyoruz. Emekliler, işsizler, esnaf, sanayiciler, turizmciler, sanatçılar, apartman görevlileri, muhtarlar bunların her birisi birer sosyal kimlik. Şöyle bir çalışma yaptık, her bir sosyal kimliği aktörlerini dinledikten sonra onların sorunlarını dinledikten sonra o sosyal kimliğe sahip olanların sorunlarını çözmek konusunda neler yapabiliriz. Bunları ortaya koymaya başladık. Doğrudan doğruya apartman görevlisinin şu sorununu çözeceğiz diyoruz ve şöyle çözeceğiz diyoruz. Biz muhtarlarla, apartman görevlileriyle ilgili görüş beyan edince bütün muhtarlar dinliyorlar. Sorunu anlattıktan sonra yanına mutlaka çözümü koymak zorundasınız ki, karşılıklı güven ilişkisi oluşabilsin.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ: BUNLAR SARAYIN VEKİLLERİ

* Sıcak bakmıyoruz biz sistemin tamamen değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Yapacakları değişiklik, ‘Cumhurbaşkanlığı tarafsız olacak’ yemin maddesindeki tarafsızı kaldıracaklar. Böylece anayasada çok köklü değişiklik yapmıyor ve buna da biz inanacağız. Çocuk mu kandırıyorlar. Kafalarındaki düşünce var olan sistemi, aldıkları yetki öyle anlaşılıyor az geldi.

* Yetkiyi biraz daha artırmak istiyorlar. Zaten yetkiyi artırmak için özel bir düzenleme yapmaya gerek yok. Erdoğan’ın her dediği her yerde kabul ediliyor. Vesayet altında parlamento AK Parti ve MHP milletvekilleri açıkça söylüyorum vesayet altındalar. Bunlardan hiç kimse Erdoğan’ın ‘Şu madde geçecek’ dediği andan itibaren AK Parti ve MHP milletvekilleri ‘Hayır, ben buna itiraz ediyorum’ deme şansları yok. O nedenle bunlar milletin vekili değil zaten, Erdoğan’ın vekilleri. Adı üstünde usulen milletvekili deniyor. Hem MHP’nin hem AK Parti’nin milletvekilleri ikisi de Erdoğan’ın, Saray’ın vekilleri bunlar. Sarayın vekilleriyle milletvekillerini karıştırmamak lazım. İki tarafın fonksiyonları ayrı. Biri milletin sorunlarını ve o sorunların nasıl çözüleceğini anlatır. Sarayın vekilleri ise saraydan gelen talimat dolayısıyla Genel Kurul’da el kaldırıp indirme hareketlerini yapan vekiller.

OBİT TEMASLARI VE SURİYE

* Suriye ile zaten İdlib sorunu varken bir görüşme asla düşünmüyoruz. Gazetelerde televizyonlarda yer aldı, ‘Efendim davet gelmiş.’ Yok öyle bir şey. Nasıl uyduruyorlar ben de hayret ediyorum. Davet gelse davet geldi deriz. Ayıp bir şey değil ki. İdlib şu anda hem Türkiye için hem Suriye için Amerika için Rusya için Çin için AB için çok kritik bir bölge. Çünkü burada çok sayıda terör örgütünün konuşlandığını biliyoruz.

* Terörden bölgenin arındırılması gerektiğini de biliyoruz. Ama bugüne kadar arındırılmadı. Ne yapılır bundan sonra bilmiyorum Suriye ve Rusya İdlib’deki terör örgütlerini dağıtmak için havadan ve karadan saldırıya geçerlerse bunun Türkiye’ye yönelik herhalde yine bir buçuk 2 milyonluk bir mülteci akının yolunu açacak. Bu çok ciddi bir risk. Bu sorunun çözülmesi lazım. Erdoğan’ın bu sorunu çözme kapasitesi yok. Bu sorunu ancak biz çözeriz.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver