Zanka

Mehmet Aycan

Twitter Instagram


Mehmet Aycan

                                         "Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz"
                                                                                         Süleyman Demirel

MESELE 15: Cemal Bey ve Yaşlılık Üzerine Bir Hikayedir

   Cemal Karlıtepe başbakanın huzuruna çıkacağı için heyecanlıydı. Başbakanlığa giderken etrafta dolaşan kalabalığa baktı. Ne çok insan, ne çok israf diye geçirdi içinden. Eğer planlarını başbakana güzelce anlatırsa ülke refaha erecekti. Belki sonunda kendisi de bakan olacaktı. Benim gözümde bakanlık yok, ülkeme faydalı olayım yeter dedi. Bu işi başaracağına emindi. Kırk yaşındaydı.

                                                                             *****

   Cemal ellinci yaşına bastığı gün, Yaşlılıkla Mücadele Bakanı olmuştu. On yıl öncesini hatırladı. Başbakana planını anlattığı günü. Hızla çoğalan nüfusa ve kaynakların azaldığına dikkat çekerek, altmış beş yaşına basan herkesin, devlet tarafından uyutulması gerektiğini, böylece devletin emeklilere boşuna para ödemeyeceğini, yemek-içmek ve uyumak dışında hiçbir işe yaramayan yaşlıların böylece kaynakları da tüketemeyeceğini, halkın önce buna şiddetle karşı çıkacağını ama herkesin refaha kavuşunca bunu kabul edeceğini tek tek anlatmıştı. Başbakan da önce böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylemiş ama sonradan ikna olmuştu.

   O zamanlar müsteşar olan Cemal, planını hemen uygulamaya koymuş, ilk iki senede çıkan tüm ayaklanmalara rağmen kararlılığını sürdürmüş ve sonunda başarılı olmuştu. Refaha kavuşan herkes, anne babasının, dedesinin, ninesinin, dayısının, amcasının uyutulmasına sesini çıkarmıyordu. Çünkü Cemal biliyordu, insanoğlu böyleydi.

    Bu başarının ardından başbakan Cemal Karlıtepe'yi bakan yapmıştı. Cemal'in ise durmaya niyeti yoktu. Tüm ülke daha da refah içinde olabilirdi. Herhalde altmış yıl da bir insan ömrü için yeterliydi.

                                                                               *****

   Elli yedi yaşına bastığı gün bir restoranda yemek yemek istedi. Bekar ve yalnızdı. Ülke adına koşturmaktan aşk, evlilik işlerine hiç fırsat bulamamıştı. Karşısına öyle biri de çıkmamıştı. Yine de şikayetçi değildi. Şimdi bir şişe şarap içerek yeni yaşını kutlayacaktı.

   İşte güzel bir şarap, tüm bu zaferini ve yeni yaşını kutlamak için... Hemen sonra yan masada oturan  güzel kadını fark etti. Güzel kadın da kendisine gülümseyerek bakıyordu. Kadehini kaldırdı, kadın aynı kibarlıkla karşılık verdi. Bir yudum aldıktan sonra yerinden kalktı. Kadına doğru ilerledi. İsmini söyledi.

- Sizi gayet iyi tanıyorum Bakan Bey. Benim ismim de Nazan.

   Cemal Bey ve Nazan Hanım yemeğe birlikte devam ettiler. Saatlerce sohbet ettiler. Akşam bittiğinde Cemal Bey tüm cesaretini topladı ve;

- Sizi yarın sabah kahvaltıya götürmek istiyorum.

   Nazan Hanım gülümseyerek başıyla onayladı. Sabah için sözleştiler.

                                                                                  *****

   Tüm hayatını ülkene adadın Cemal Bey. Önce tüm ülke senden nefret etti, şimdi herkes seni çok seviyor. Artık kendine vakit ayırmanın zamanı geldi. Nazan Hanım çok güzel bir kadın, üstelik çok iyi, kibar, kültürlü. Beni de beğendi. Ben... Bu yaştan sonra aşk nasıl olur? Gerçi aşk nasıl olur bilmem ki... Hiç yaşamadım. Ama sanırım aşk böyle bir şey. Sanki umut, güzellik, katı maddeler haline gelmiş de karnıma oturmuş gibi. Hem garip bir ağrı var, hem de çok hoşuma gidiyor. Sabah olsa da Nazan Hanımı görsem...

                                                                                  *****

   Hiç uyumadı Cemal Bey, sabahı zor etti. Müthiş bir heyecanı vardı. Aşk geç de olsa onu yakalamıştı. Şimdi bir an önce Nazan Hanımın yanına gitmek, onunla sohbet etmek, onu dinlemek, her şeyi arkada bırakmak istiyordu. Saatine baktı, vakit gelmişti. Şoförüne adresi verdi. Yola çıktılar.

   Cemal Bey kapıyı çaldı. Nazan Hanım gülümseyerek açtı, içeri buyur etti, önce bir kahve ikram etmek istedi.

   Nazan Hanım kahveleri getirince Cemal Bey,

- Yalnız izninizle bir soru sormak istiyorum. Buluşmak için beni tam 09.50'de rica ettiniz. Neden 10.00 değil? Çok merak ettim.

   Nazan Hanım gülümsedi. Saatine baktı. Saati 10.00'u gösteriyordu.

- Bunu görmenizi istedim dedi.

   Cemal Bey anlamadı. Tam o sırada kapı çaldı. Nazan Hanım kapıyı açmaya gitti. İçeriye döndüğünde yanında dört tane polis vardı.

- Anlamıyorum dedi Cemal Bey.

- Dün yalnız sizin doğumgününüz değildi, benim de doğumgünümdü. Altmış yaşıma bastım. Tıpkı geçen sene kocamın da altmış yaşına bastığı gibi...

   Cemal Bey bir şey diyemedi. Anlamıştı... Sonra duvardaki fotoğrafları gördü. Nazan Hanımın ve eşinin onlarca fotoğrafı. Sevginin fotoğrafları. Anlamıştı... Nazan Hanım polislerle beraber çıktı gitti. Cemal Bey öylece bakakaldı. Anlamıştı...

  



Bu içeriğe emoji ile tepki ver