Zanka

R. İhsan Eliaçık

Twitter Instagram


R. İhsan Eliaçık

İslam tarihinde bin 400 küsür yıldır tutulan bir yas var. Bu yas Hz. Hüseyin’in yasıdır. 

Hz. Hüseyin Kerbela’ya vardığında yanında 100 kişi bile yoktu. Çoğu da kadın ve çocuktu. Beş yüz kişi ile Medine’den çıkmışlardı, Kufe’ye gideceklerdi. Kûfe halkı  Hz. Ali’ye sıkı sıkıya bağlı olduklarından Yezid’in halifeliğini tanımak istemediler. Hz. Hüseyin’e mektup yazarak kendisine bağlılıklarını bildirdiler ve onu Kûfe’ye davet ettiler. Hz. Hüseyin, kendisini Kûfe’de kalabalık bir grubun beklediğini düşündüğünden bu daveti kabul etti ve Kûfe’ye gitti.Orada Kufelilerin desteğiyle Yezit yönetimini, yani Emevi yönetimini devirerek, Peygamberin çizgisinde bir hilafet yönetimine geçilecek idi. Fakat bu planlandığı gibi olmadı. Malum 5 bin kişiyi aşkın Yezit ordusu, 80-100 kişi civarında olan Hz.Hüseyin ve yanındakilerini,  Kerbela’da vahşi bir katliamla öldürdüler. Bir tek küçük yaşta olan Zeynel Abidin hariç geri kalan herkesin tamamını katlettiler. 

Bu İslam dünyasında çok derin bir travmaya sebebiyet verdi. İslam tarihinin en önemli olayı olarak tarihe geçti. Bu sebeple her yıl Muharrem ayı geldiğinde Kerbela anılır, Hz. Hüseyin anılır, oruçlar tutulur, lokmalar dağıtılır, onun üzerine konuşmalar yapılır, anmalar yapılır.

Acaba İslam tarihinde Kerbela’nın anlamı ve önemi nedir? 

Hz. Hüseyin neden Emevilere karşı ayaklandı? 

Daha doğrusu Emevi yönetimine neden biat etmedi? 

Aslında Hz.Hüseyin çok gerçekçi birisiydi yanında 70-72 kişi kalmış bir şey yapamayacağı ortada. Lider konumundaki kişi; ileri görüşlü, rasyonel, şartları değerlendirebilen, somut şartların, somut tahlilini yapabilen insandır aynı zamanda. Acaba Hz. Hüseyin yanındaki yetmiş kişiyle çoğu kadın ve çocuk 70 kişi ile hangi akla hizmet ederek ayaklandı. Kerbela çölünde birinci halkada beş bin kişi, ikinci halkada yedi bin kişilik ordu sıralanmış. Bunları 70 kişiyle mi yenecekti? Somut şartların somut tahliline göre, rasyonel şartlara göre yenmesi imkansızdı. Galip gelmesi mümkün değildi. O zaman Hz. Hüseyin neden ölümü göz önüne aldı? Ne için yanındakilerle beraber, bile bile ölüme gitti? Bugünün şartlarında, bir liderden böyle bir davranış içine girdiğini görülmesi pek mümkün değildir. Çünkü hesap kitap yapmamış, rasyonel şartları değerlendirilmemiş, denilir. Acaba öyle mi? 

Aslında Hz.Hüseyin çok idealist birisiydi ama aynı zamanda çok da gerçekçi birisiydi. Kûfelilerin gelmeyeceğini, beklenen desteğin mümkün olmadığını, yarı yolda bırakıldığını anlayınca bir durum değerlendirmesi yaptı ve Yezid’in adamlarına haber gönderdi. Çölün ortasına çadırlarda, yanında 50-60 kişi ile beraber, su bile bulamıyorlardı. Onlara bir haber gönderdi ve dedi ki; bırakın Medine’ye geri döneyim, Medine’de oturacağım. Çünkü bana vaat edilen destek gelmedi, yarı yolda bırakıldım., dedi. Oysa 5 bin kişi gelecekti, Kûfeliler söz vermişti, binlerce insan onu karşılayacaktı ama gelmedi.  Kerbela’ya gelince oradan Kûfe şehrine bile ulaşamadı. Önderlik halk desteği olursa ortaya çıkar, halk desteği olmazsa, yanında yetmiş kişiyle ortaya çıkmak önderlik değildir. Ama halkın çağrısı karşısında, geri durmak da mümkün değildir. Önder o kişidir ki; halkının önüne geçer. Korkmaz ama destek olmadığı zaman da o işi orada bitirir. Rasyonel olan budur, makul olan budur. 

Hz. Hüseyin’de bunu yaptı. Fakat kabul etmediler. Hayır olmaz, dediler. Haz. Hüseyin ikinci bir teklif olarak; o zaman madem Medine’ye gitmeme izin vermiyorsunuz, bırakın uzak diyarlara gideyim. Şu anda burada bir sürü Müslümanlar var. Yezid’in ordularında da tanıdığım kabilelere, aşiretlere mensup bir sürü Müslümanlar toplanmış gelmiş. Bunların birbirini vurmasını, kan dökülmesini istemiyorum. Bırakın gideyim, uzak diyarlarda yaşayacağım. Belki oralarda İslam’da tebliğ faaliyetlerini yürütürüm. Bildiklerimi insanlara anlatırım, dedi. Onu da kabul etmediler. 

Üçüncü olarak; o zaman bir heyet hazırlayalım gelsin. Önce sizinle, sonra Kûfelilerle, sonra da Yezid’in sarayında Yezid İle görüşsün, dedi. Heyet göndermek istedi. Heyet göndermek istemesinin amacı uzlaşma değildi. Uzlaşı yolları aramıyordu, amacı hem yanındakileri kurtarmak, hem de bu şartlarda böylesi bir eylemin manasız olacağını düşünerek gidişatı başka bir tarafa çevirmeye çalıştı. Heyet göndererek orada toplanıp getirilen güruha anlatmak istiyordu. Çünkü kışkırtılmış bu güruhun çoğu, orada olanların Peygamberin torunlarının, evlatlarının olduğunu çoğu bilmiyordu. 

Mesela, Hz.Hüseyin’in kafasını kesmeye gelen Hür diye birisi vardı. Öldürmeye çalıştığı kişinin Hüseyin olduğunu görünce ve Hüseyin’in sözlerinden de etkilenerek hemen, 70 kişiyle beraber Kerbela’dakilerin yanına katıldılar. Fakat bunlar da öldürüldüler. Karşı tarafta düşman ordusu vardı, Hüseyin onlardan kiminle görüşse, konuşsa hemen çözüyordu, çözülüyorlardı. Konuşturmamak, dinlememek, kafalarındaki ezberlerle devam etmek durumundaydılar. Çünkü o dönemde gerek Hz. Hüseyin, gerekse Hz. Hasan hakkında ve Hz. Ali hakkında, Emevi sülalesi akıl almaz iftiralar atıyordu.  

Tıpkı günümüzde, Kara Harp Okulu öğrencilerinin tatbikat var diyerek veya terörist faaliyeti söz konusu diyerek, okullarından çıkartılıp, köprü başlarında darbe olduğunu anlamaları gibi. Onların da karşı tarafta Hüseyin olduğundan haberleri yoktu çoğunun. Hz. Hüseyin heyet göndererek konuşmak istedi, anlatmak istedi. Baktı hepsi kışkırtılmış, parayla tutulmuş, orada başka birileri var zannediyorlar çoğu. Kışkırtılan bu güruhtan kim olsa Hz. Ali ve evlatlarıyla yüz yüze geldiklerinde çözülüyorlardı. O nedenle kışkırtılmaları gerekiyor, olmadık yalanlarla,  iftiralarla aleyhlerinde konuşulması gerekiyordu. Hz Ali Kufe’ye geldiğinde mescide gitmişti. Kûfe halkı; ‘’Hz. Ali namaz kılıyor muydu?’’ diye söylenmişti kendi arasında. Çünkü propaganda o kadar güçlüydü ki, Müslüman olmadığına çoğu inanıyordu. Hz. Ali ve Ehlibeyt Muaviye’nin muhalefet odağıydı. Emevilere karşı en güçlü muhalefet onlardı. Muaviye, bu şekilde propagandaları söz konusuydu. 

Hz. Hüseyin’in bu heyet teklifini de kabul etmediler. Üç teklifi de kabul etmediler ve dediler ki; biz senden bir tek şey istiyoruz, onu yaparsan bunların hepsi mümkün olabilir ama önce onu yapman lazım. O da Yezid’e biat etmendir, dediler. Yezid’e biat edeceksin.  Biz de diyeceğiz ki; Peygamberin torunu Hüseyin, Yezid’e biat etti, Ali’nin oğlu Hüseyin, Yezid’i halife olarak kabul etti. İslam dünyasının halifesi olarak Yezid’i kabul etti ve ona biat etti. Bunu söyleyip, her yana bunu yakacaklar ve bunun üzerinden bir meşruiyetlerini ilan edecekler. 

İşte Hz. Hüseyin bunu kabul etmedi. ‘’Bu dediğinizi asla kabul etmeyeceğim. Çünkü eğer bunu kabul edersem kıyamete kadar zulme biat etmiş olurum, zalime asla biat etmeyeceğim’’, dedi.  O dakikadan itibaren ölümün geldiğini gördü, öleceğini biliyordu. Tarihe ne mesaj vereceğini, bu olayın neye yol açacağını; yüzyıllar boyunca İslam tarihinin içerisinde, dini kullanarak, halifeyim diyerek, Allah ile aldatarak, din adına iktidarlar kuran bütün yönetimlere karşı, onları ifşa etme amacıyla, geleceğe yönelik sonsuz bir mesaj vermek için ölümü göze aldı ve Kerbela’da hayatını kaybetti. Hz.Hüseyin’in  başını kestiler, atlarla üç gün topraklarda çiğnediler. Kerbela’dakiler yetmiyormuş gibi ardından, Yezid orduları Medine’yi bastı. Dokuz yüz sahabe kadına tecavüz ettiler. Bütün Medine’yi mülk olarak ele geçirdiler, tarlalara bağlara, bahçelere el koydular, evlere girip yağmaladılar. Bu da yetmiyormuş gibi, Medine’den sonra Mekke’ye de saldırdılar. Mekke’de Allah’ın evi Kabe’yi yaktılar, üç gün boyunca cayır cayır yandı. 

Böylece Hicri 61 yılında, yani Peygamberin Mekke’den Medine’ye gelişinden topu topu elli yıl sonra, bu olaylarla beraber İslamiyet, Kerbela vakası ile beraber doğduğu topraklara gömüldü. O gündür bugündür geride gördükleriniz İslam’ın karikatürüdür. Emevlik, Abbasilik, Selçuklular, Osmanlı Saltanatı bunların hepsi saltanat ve ganimet devletleridir ve İslam’ı kullanmaktadırlar. Gerçek İslam Kerbela’da toprağa gömülmüştür. Yani İslam’ın yeryüzünde gerçekleştirmek istediği amaçlar ve o amaçlar için mücadele verecek inananlar kalmamıştır. Onlar Kerbela’da toprağa gömülmüştür geriside dağılmıştır. 

İslam’ın yeryüzünde gerçekleştirmek istediği amaçları ne? 

Başlıca üç noktada eski dünyadan modern dünyaya geçişi İslam temsil ediyordu. Birincisi siyasi olarak; Tanrının oğlu yoktur, dedi. Bundan sonra Tanrının oğlu olmayan bir dünya olacak, Tanrı olacak ama Tanrının oğlu olmayacak. Bu yeni dönem İslamla, İhlas suresi ile başlamıştır.

İkincisi sosyal olarak; kölelere özgürlük, dedi. Kölelerin olmadığı, efendi-köle ilişkisinin kalktığı bir dünya kurucaktı. Zengin-yoksul ilişkisi, yöneten-yönetilen ilişkisi, efendi-köle ilişkisi, varlıklı-varlıksız ilişkisi, güçlü-zayıf ilişkisi kalkacaktı. İnsanlar eşit olacaktı. İslam’ın en büyük meselesi bunlardı. 

Üçüncüsü de felsefi olarak; Peygamberlik bitmiştir, Muhammed son Peygamberdir. Bundan böyle insanlık aklı ve vicdanı ile yürüyecek, Kur’an onlara Işık tutacak, yol gösterecek. Bu ikisinin birlikteliğiyle yeni bir dünya kurulacak. Kurtarıcı, mehdi, peygamber beklemeye artık gerek yok, dedi. İşte bunlar modern dünyanın da temelleridir. 

İslam, Muhammed İkbal’in tabiriyle eski dünyadan modern dünyaya geçişi temsil ediyor. Bu geçiş Kerbela’da durduruldu. Bu amaçları gerçekleştirecek Müslümanlar, inananlar zayıfladı, güçsüz kaldı. İslam’ın doğduğu topraklara gömülmesi dediğimiz şey aslında bu.

Sonra, siyasi olarak meşveret ilkesi Emeviler tarafından kaldırıldı. Adalet ve eşitlik ilkesi yok edildi, emanet ilkesi, liyakat ilkesi ayaklar altına serildi. Maslahat ilkesi, yani devletin ve devleti yönetenlerin kamu yararına çalışması ortadan kalktı. Arap ırkçısı rant ve ganimet devletine dönüştü. Peygamberin Medine’de, Medine Sözleşmesi ile temellerini attığı ve gelişmekte olan Adalet Devleti, Emevi karşı devrimi ile durduruldu. Ve bir rant, ganimet, kabile ve aşiret devletine dönüştü. İslam’ın evrensel çaptaki amaçları da durduruldu. Kur’an’ın devrimleri yarım kaldı. Onlar, şu anda teorik olarak varlar ve gerçekleştirecek inanırlarını beklemektedir.

Bu vesile ile Hz. Hüseyin’e ve yanında bulunanların hepsine Cenabı Haktan rahmet diliyorum.

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
172