Zanka

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Meral Akşener, cemaat yurdunda gördüğü baskı sonucu intihar eden Enes Kara’nın ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Gel, iktidar ve muhalefet el ele verelim, bu ülkenin lügatından, kadın ölümlerini, genç ölümlerini silelim” çağrısında bulundu. Akşener ayrıca Bakan Nebati’yi de sert sözlerle eleştirdi ve “Bizden beklenen Nebati bakanın gözlerinin içine bakmamız. Bakınca ne görüyoruz? Ekonomiyi giderek içinden çıkılmaz bir noktaya getirirken ‘Siz en fazla maaşınızı kaybedersiniz’ diyerek adeta ruhani selefi damat bakana selam çakan empati yoksunu birini görüyoruz” dedi…

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

ENES KARA

* Haftaya çok acı haberlerle başladık. Daha hayatlarının baharındayken, Enes oğlumuzu, Raziye ve Dilara kızlarımızı kaybettik. Enes'i, aynı Fedai öğretmenimiz gibi, hapsedildiği umutsuzluğa kurban verdik.

* Elinden alınan özgürlüğe, en yakınlarından gördüğü umursamazlığa ve yaşamaya zorlandığı hayatın sonucunda, çıkışı intiharda bulmasına kahrolduk.

* Raziye ve Dilara'yı ise ülkemizdeki daha nice genç kadın gibi önü bir türlü alınamayan, alınmak da istenmeyen bir vahşete, mahkeme kararlarına rağmen, yetkililerin ısrarla parmağını oynatmadığı, bitmeyen bir şuursuzluğa kurban verdik.

* Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Yüce Allah, sevenlerine, sabr-ı cemil ihsan eylesin.

ERDOĞAN’A ÇAĞRI: GEL EL ELE VERELİM…

* Buradan, Sayın Erdoğan'a, bir çağrıda bulunmak istiyorum. Artık yeter. Bu ölümlerin artık durması gerekli.

* Senin de çocukların var, senin de torunların var. Bu ölümlere, benim üzüldüğüm gibi, senin de üzüldüğünü biliyorum. Bunun siyasi bir yanı yok.

* Her hafta, çocuklarımız ölüyor. Her hafta, gençlerimiz ölüyor. Her hafta, kadınlarımız ölüyor. Ölümlerin ardından tweetler atmak yetmiyor. Kaybettiğimiz her gencin ardından, üzüntü beyanlarında bulunmak yetmiyor. Katledilen her kadının ardından, ağıt yakmak yetmiyor.

* Gel, iktidar ve muhalefet el ele verelim, bu ülkenin lügatından, kadın ölümlerini, genç ölümlerini silelim.

* Ben ve partim, açık yüreklilikle her türlü katkıyı vermeye hazırız. Yeter ki artık çocuklarımız ölmesin. Yazıktır.

“NEYDİN NE OLDUN SAYIN ERDOĞAN”

* Hey gidi hey… Neydin, ne oldun Sayın Erdoğan… Belediye başkanlığında; sokakta aç kalan çocukların imdadına koşardın. Şimdi vatandaşı aç gezerken, lüks içinde sefa sürebilen, vicdansız bir adam oldun.

* Bir zamanlar, geçmiş iktidarların hatalarından ders alırdın. Şimdiyse, kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da, sağır bir adam oldun.

* Eskiden, bilgi ve tecrübe sahibi insanları etrafında toplardın. Şimdiyse, etrafını bol maaşlı şakşakçılarla çeviren, acayip bir adam oldun.

* Milletin adamı olarak yola çıktın. Şimdi milletin karşısına çıkamıyorsun, yüzüne bakmıyorsun, sesini duyamıyorsun. “Nereden, nereye?” değil mi Sayın Erdoğan

“BAKAN NEBATİ’NİN GÖZLERİNE BAKINCA RUHANİ SELEFİ DAMAT BAKANA SELAM ÇAKAN EMPATİ YOKSUNU BİRİNİ GÖRÜYORUZ”

* Bizden beklenen Nebati bakanın gözlerinin içine bakmamız. Bakınca ne görüyoruz? Ekonomiyi giderek içinden çıkılmaz bir noktaya getirirken ‘Siz en fazla maaşınızı kaybedersiniz’ diyerek adeta ruhani selefi damat bakana selam çakan empati yoksunu birini görüyoruz.

“EĞER YAPAMIYORSANIZ BİR ZAHMET SİZ GİDECEKSİNİZ, BİZ GELECEĞİZ”

* Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum. Lütfen aklınızı başınıza alın. Size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim.

*Aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız.

* Yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Sanayicinin gelirinin yüzde 25’ine el koyuyorsunuz. Yapmayın.

* Bu gizli kapaklı işlere merakınız ekonomiyi daha kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve enflasyon devalüasyon sarmalını bu şekilde kırmak.

* Daha önce ne yapmanız gerektiğini anlatmıştım. İzlemediyseniz, internetten açın izleyin. Eğer yapamıyorsanız bir zahmet siz gideceksiniz, biz geleceğiz biz yapacağız.

* Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni acemi ekonomistlerin, iş bilmez yöneticilerin ve saray cehaletinin deneme tahtası olmaktan biz kurtaracağız. İYİ Parti iktidarında ekonomiyi de memleketi de biz düze çıkaracağız.

İŞSİZLİK RAKAMLARI

* Bildiğiniz gibi Pazartesi günü işsizlik verileri açıklandı. İşsiz gençlerimizdeki artışın 120 bin kişi olduğunu üzülerek gördük. Daha da üzücü olanı ise bu 120 bin kişinin 105 bininin kadın olması.

* Bir başka ifadeyle iş gücüne dahil olan 118 bin genç kadının sadece 13 bini iş bulmuşken, 105 bin genç kadın iş bulamamış.

* Kayıt dışı istihdam artışının 608 bini kadın istihdamında gerçekleşmiş.

* AK Parti iktidarının ekonomideki yönetim modeli gençleri ve kadınları dışlayan, onları güvencesiz istihdama iten çağ dışı anlayıştan başka bir şey değil.

* Bunu kabul etmiyoruz. Bu ülkenin kadınları, gençleri çok daha iyisini hak ediyor.

“GENÇLERİN ÜÇTE BİRİNİN YOKSUL OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUN?”

* 20 Ocak 2020’den beri tam 77 ile gittik. Karşılaştığımız yoksulluğu en derinden hissedenlerden biri olan gençlerimizin düşüncelerini de dinleme fırsatımız oldu.

* Henüz 12 yaşında faizden, enflasyondan bahseden çocuklarımızı, 16 yaşında asgari ücreti merak eden gençlerimizi dinledim.

* Ülkemizin her yanını saran kayırmacılığın, torpilin ve liyakatsizliğin karşısında kendine bir fırsat bulamayan, bulamadıkça ülkesinden umudunu kesen, umudu yurt dışında arayan gençlerimizi daha iyi anladım. Gençlerimizi bu hale getiren bu ucube düzenden daha da utandım.

* Sayın Erdoğan, günde 20 liraya mahkum edip üstüne bir de ‘Elinize dilinize vursun’ dediğin gençlerin üçte birinin yoksul olduğunu biliyor musun? Ülkemizdeki 12.3 milyon yoksul vatandaşımızın tam 6.2 milyonun genç olduğunu biliyor musun?

* 12 milyon gencimizin; 2 milyonunun, bilgisayarının olmadığını, 1,3 milyonunun, eski giysilerinin yerine, yenisini alamadığını, 1 milyonun, ikinci bir ayakkabısının olmadığını, biliyor musun?

* “Başka bir dünya mümkün” dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu?

* Eski Türkiye'den dem vurarak, Nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, “Çıkar telefonunu göster” nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin.

* Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin.

* Bugün Türkiye’de doğan bir çocuk ebeveynlerinden daha iyi bir hayata yaşama lüksüne sahip değil.

* Bugün 18 yaşında bir genç annesinin 18 yaşındaki haline göre çok daha kötü şartlarla karşı karşıya. Bu durum gençlere ‘Hayal kurma’ demektir. ‘Geleceğini yurt dışında ara’ demektir. Bunu kabul edemeyiz.

* Artık son denmelerini yaşadığın 20 yıllık iktidarının sonucunda çocuklarımızı yoksulluğa mahkum etmişsen sen artık o koltukta oturmayı hak etmiyorsun demektir.

“ASIL MESELE EĞİTİMİN VASATLAŞMASIDIR”

* O beğenmedikleri Cumhuriyetimizin en temel vasıflarından birisi eğitime erişimi eşit bir şekilde sağlamasaydı.

* Eğitime erişimin sağlanması durumunda sınıfsal arası geçirgenliğin yaşandığı bir Türkiye vardı.

* Asıl mesele eğitimin vasatlaşmasıdır. Devletin eğitimden elini çekermiş gibi yapmasının doğru olmadığını söylüyorum.

* Sosyal devlet olma hakkını, görevini, zorunluluğunu vakıflara, derneklere, cemaat ve tarikatlara bıraktığını bir anlayışla fakir fukara bedelsiz, ücretsiz kaldığı, okuduğu okullara, yurtlara mahkum edildi.

* Eğitimdeki bu rezaleti çözmeyi Allah bize nasip edecek. Fakirliğe mahkum edilen o çocukların yeniden hayal kurmasını devlet eliyle sağlayacağız. Bunu yapamıyorsak Allah bana hiçbir şeyi nasip etmesin.

* Önce aileleri, sonra çocukları mahkum ediyorsunuz. O çocukların hayallerini elinden aldınız Sayın Erdoğan.

“GENÇLERİMİZ SÜREKLİ, AÇ KALMAK İLE HAK ARAMAK ARASINDA TERCİH YAPMAYA ZORLANIYOR”

* 2020-2021 yılında Türkiye’de yüksek öğretimde yaklaşık 8 milyon öğrenci bulunuyor. 450 bini burs, 1 milyonu kredi alıyor.

* Öğrenciliği bitmiş, kredi borçlusu öğrenci sayısını KYK verileri şeffaf olmadığı için tam bilemiyorum. Ancak 2021’in Mart ayı itibariyle devlete borçlu öğrencilerimizin sayısının 5 milyonu aştığını, 300 binden fazla öğrencimiz hakkında ise icra takibi veya yasal işlem başlatıldığını biliyoruz.

* Gençlerin aldıkları kredi miktarının büyük bir kısmı devlet yurdu bile olsa yurt ücretlerine gidiyor.

* Örneğin bugün 850 lira alan bir öğrenci, 200-400 lirasını yurda ayırıyor. Eline kalan para ise devlet yurtlarındaki yemeğe bile yetmiyor.

* Üstelik yurtlardaki, hijyenik olmayan koşullar, kalabalık odalar, yavaş internet gibi, onlarca problem de cabası.

* Öğrencilerimiz bu parayla; Hem okumaya, hem geçinmeye, hem yaşamaya, hem kendilerini geliştirmeye, hem de sosyalleşmeye çalışıyor. Ancak bu miktarlar ile, bunu gerçekleştirebilmek imkânsız.

* İşte gençler, tam da bu yüzden; kendilerini sömüren, okul hayatlarını engelleyen, güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor.

* Sözde yarı zamanlı işlerde, kötü niyetli işverenler, gençlerin emeklerini sonuna kadar sömürüyor.

* Maalesef, zorlu çalışma koşullarının, ve uzun çalışma saatlerinin, resmen norm haline getirildiği ülkemizde, gençler, haklarını aramayı, akıllarına bile getiremiyor.

* Birazcık sesini çıkaranlar, haklarını arayanlar, hemen işten atılıyor, maaşlarını alamıyor. Gençlerimiz sürekli, aç kalmak ile hak aramak arasında tercih yapmaya zorlanıyor.

* Diyelim ki; tüm bu zorluklardan sonra, okullarını bitirmeyi ve mezun olmayı başardılar. Sorun burada da bitmiyor.

* Yeni mezunları, işsizlik, asgari ücret, kayıt dışı çalışma gibi, Türkiye'nin en acı gerçekleri bekliyor.

* Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi verilerine göre; Türkiye'de en çok tercih edilen bölümlerden biri olan; işletme mezunlarının, yüzde 60'ı, asgari ücretle iş bulabiliyor.

*Aynı şekilde, bu mezunların, yüzde 40'ı, mezun olduktan, en erken 6 ay sonra iş bulabiliyor.

* Yalnızca işletme değil, hukuktan tıbba, öğretmenlikten veterinerliğe kadar, neredeyse her branşta, benzer sorunlar var.

* Yani gençlerimiz, hem kısa zamanda iş bulamıyorlar, hem de buldukları işlerden, yeteri kadar para kazanamıyorlar.

* Peki hal böyleyken, bu öğrenciler, kredi borçlarını nasıl ödüyorlar? Cevabı basit: ödeyemiyorlar.

* Her ne kadar, 2 seneliğine faiz işletmeme, 36 ay taksitlendirme gibi, sistemler olsa da; genç işsizliği ve asgari ücret gerçeği karşısında, öğrencinin, maaşının yarısı ile, kredi ödemesi gerekiyor.

* Uygulanan yüksek faiz, borç yükü, kurdaki artış, enflasyon ve yaşam pahalılığının getirdiği yük de, tüm bunların cabası…

* Değerli dava arkadaşlarım; İşte o nedenle, bugün, Milletin Kürsüsü'nde, gençlerimizi dinleyeceğiz. İktidarın, gençlerimizin hayatlarında açtığı bir yarayı, ve sonuçlarını kendilerinden duyacağız.

“ÜNİVERSİTELER GELİR KAPISI OLMUŞ”

* Eğitim bursunun amacı nedir? Maddi imkanı olmayan gençlerimize, eğitimden mahrum kalmasınlar diye maddi destek sağlamaktır.

* Gençler eğitimlerini tamamlayıp iş sahibi olduklarında bu borcu öderler. Bir öğrenci bu borcu devletin sağlayacağı eğitim ve iş karşılığında alır. Bu iktidar çocuklarımıza iyi bir eğitim, iş imkanı sağlıyor mu? Hayır.

* Tam tersine iş sağlayan işletmeleri batırmak için çalışıyor. İş yoksa bu gençler borcunu nasıl ödeyecek?

* Bir anlaşmanın geçerli olması için her iki tarafın anlaşmanın şartlarını yerine getirmesi gerekiyor. Sayın Erdoğan sen iş imkanı sağlamaktan vazgeçmişsin ama borcu tahsil etmekten vazgeçmiyorsunuz. Üniversiteler gelir kapısı olmuş…

* Sen iyi bir eğitim vermekten vazgeçmişsin ama KYK borcuna faizden vazgeçmiyorsun. Sen üzerine düşen hiçbir şeyi yapmamışsın sonra da tefeci gibi gençlerin üzerine çöküyorsun.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver