Zanka

BİRİNCİ KISIM

Keşke bugün o mini eteği giymemiş olsa. Daha günün yarısı bitmeden cenabet oluyorum. Fark edecekler diye ödüm kopuyor. Ah be Cevan! Ne işin vardı senin burada, köyünde ananın babanın yanında dursaydın ya. Ömrün boyunca düşünsen aklına gelmeyecek şeyler geliyor başına.

Sus! Hiç kendi kendine şikâyet edip durma. O bir çift baygın baygın bakan lacivert gözün ışığı sana can suyu oluyor. Tüm dertlerini unutuyorsun görür görmez. Göz değil durgun lacivert bir göl. Gölgesi yanağına düşen kirpiklerini kaldırıp etrafı merakla süzdüğü vakit, onunla göz göze geleceğim korkusuyla kalbim sıkışıyor, sırtımdan ağrı ter ince ince tabanıma doğru süzülüyor.                     

Yarabbi dünyada bunca acı varken bir de üzerine niçin aşkı yarattın? Biliyorum hikmetinden sual olmaz ama keşke bu aciz kullarının kalbi sadece senin için atsa, sana aşk ile bağlansaymış. Bu nasıl bir yangındır ki aynı anda hem kaderime lanet ediyor hem de mutluluktan göklere uçuyorum.

Geçen gün fakülteye gitmek için otobüs sırasında beklerken gölde süzülen kuğular gibi bana doğru yönelmez mi! Beş-on saniyede aklımdan bir dolu şey geçti. ‘’Ona olan ilgimi fark etti, milletin içinde beni azarlamaya geliyor’’ dedim… ‘’Ders notlarımı istemek için geliyor’’ dedim… ‘’Üstümde başımda bir tuhaflık var, belki pantolonumun ağı yırtılmış, onu söyleyip bana gülmek için geliyor’’ dedim… ‘’Evden çıkarken cüzdanını almayı unutmuş, şu salak benim sınıfımdaydı, ondan otobüs parası isteyeyim’’ diye geliyor dedim… Selam vermek için bana doğru gelmesinin imkânı yok. 

Heyecandan dizlerimin bağı çözüldü, yere ha yığıldım ha yığılacağım derken ‘’Önüne geçebilir miyim? Biliyorum, sıranın en sonundasın ama…’’ dedi. Hem de o billur o badem gözleriyle lütfedip bana bakarak söyledi bunları. Hiçbir şey diyemedim, başımı eğip omuzlarımı düşürerek, hemen geriye doğru iki adım atıp ona yer açtım. Boynu bükük, ürkek ürkek padişahın önünde idam fermanını bekleyen biçareler gibiydim. ‘’Teşekkür ederim, neydi adın? Unuttum’’ deyip önüme geçti. Derin bir nefes alıp rahatladım. ‘’Nihayetinde arkası dönük duruyor, tıpkı bir duvar gibi, artık biraz sakinleş Cevan’’ dedim kendi kendime. Yine de ne olur ne olmaz, aniden bana doğru dönüp bir şey söyler de o vicdansız o nihayetim olacak gözleri yakından görürüm diye başımı eğdim.

Aman Yarabbi! Keşke eğmez olsaydım. Mini demeye bin şahit ister, olmasa da olur bir çaput parçası geçirmiş avret yerlerine o kadar. Bir çift bembeyaz mermer sütun. Sütuna aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı bakmaktan gözlerim helak oldu.

Otobüs sırası yavaş yavaş ilerliyordu. Onun ahenkli adımına uyup ritmi bozmamaya gayret ederek ben de adımımı atıyordum. Hem usul usul ilerliyordum hem de beyaz sütunları süzüyordum ki önüme geçerken tatlı sesiyle ‘’Teşekkür edip neydi adın? Unuttum’’ demesi kulağımda çınlamaya başladı.

‘’Neydi adın? Unuttum’’ dedi de ağzımı açıp tek bir laf edemedim. Hâlbuki basbayağı ismimi soruyor. Cevap vermemek ne kadar uygunsuz oldu. Ayıp bir kere, suskun kalmak, seni kâle almıyorum demekle eş. İçimde bir umut, kendi kendime ‘’Hadi Cevan! Sadece ismini söyleyeceksin o kadar’’ diyorum. Adım adım öne doğru ilerlemeye devam ederken bir yandan da ‘’Acaba ismimi omuzuna hafifçe dokunarak mı söylesem yoksa ona biraz daha yaklaşıp yanına geçerek mi söylesem’’ diye düşünüyordum. Başımı kaldırıp önümdeki sıraya baktım, otobüsle aramda topu topu beş kişi kalmış. ‘’Söyle artık zaman daralıyor, şimdi söyledin söyledin, birazdan otobüse bineceksin’’ dedim. Ne omuzuna dokunabildim ne de yanına geçebildim. Sadece gözlerimi kapatıp bağırarak ‘’Adım Cevan!’’ dedim. Otobüsün merdiveninden yukarı doğru çıkarken ‘’Cevan!’’ diye haykırmam onu korkutmuş olacak ki sendeledi, arkasını dönüp şaşkın şaşkın bakarak ‘’Efendim’’ dedi. Arkadakiler sabırsızlandığı için hemen kendimizi otobüse attık.

Aman Yarabbi! O günü hatırladıkça utancımdan yerin dibine geçiyorum. Ölüp ölüp diriliyorum. Okul çıkışı eve nasıl gittiğimi bilmiyorum. Hemen banyoya girip gusül abdesti aldım. Neyse ki evde kimse yoktu. ‘’Bu saatte ne banyosu bu’’ diye sorgu suale çekerlerdi. İki rekât tövbe namazı kıldım. Bitirmeye yakın İhsan eve gelmiş, zebellah gibi başıma dikilip ‘’Ne namazı bu’’ diye tutturdu. ‘’Şükür namazı kardeşim, felsefeye giriş sınavından yüksek not almışım’’ dedim de öyle savdım başımdan. Ağabeyin ajanı. Evde kim ne yapıyor, akşam olunca dizinin dibine oturup tek tek anlatır. Güya biz bilmiyoruz jurnalci olduğunu. Nursuz suratsız… Bekçi köpeği gibi evin içinde sabahtan akşama kadar peşimizde. Yok niye sabah namazına geç kalktın? Yok niye hoca efendi hazretlerinin kasetini canı gönülden izlemedin, esneye esneye bir hal oldun? Canımızdan bezdiriyor.

Lisede üniversiteye hazırlanırken kaldığım evde öyle çok ıstırap çektim ki üniversiteyi kazanırsam belki kurallar, yasaklar azalır diye düşünmüştüm ama ne gezer. Bir hapishaneden ötekine geçtim. Şikâyet etsem de bakmayın, o kadar uzun zamandır bu evlerde yaşıyorum ki bana, ‘’Hadi git, sana aylık şu kadar para vereceğiz, nerde yaşarsan yaşa, ne yaparsan yap’’ deseler yine de gidemem. Sudan çıkmış balığa dönerim. Bugüne değin hep boydan boya halıfleksli, her odasında ikişer üçer çek yat olan evlerde yaşadım. Başka türlüsünü görmedim. Hayalini kurduğum özgürlüğü bile nasıl tecrübe edeceğimi bilemiyorum.

Henüz on iki yaşımdayken babam beni onlara emanet etti. ‘’Okumak, büyük adam olmak elbet gerekli ama yoldan çıktıktan sonra neye yarar. Bu adamlar Kur’an’ı, dini de öğretirler, başında durup beş vakit namazını da kıldırırlar. Allah razı olsun, beş kuruş istemeden okutacaklar. Onlar olmasa okutamazdım seni Cevan, neyle okutacaktım. Aman ha! Bir sözlerini iki etme’’ deyip gönderdi beni köyden. Sonra da bütün ailem, aynı evde yaşadığım arkadaşlarımla, bizim her şeyimizden sorumlu olan ağabeylerim oldu.

Düşünecek o kadar çok şeyim var ki yolun nasıl bittiğini bile anlamadım. Sınıftakiler bana gözlerini dikip fısıldayarak: ‘’Bu var ya bu, ta şehirden kampüse yürüyerek geliyor. Dört kilometre yürüyor oğlum adam, inanabiliyor musun?’’ diyorlar. Benim okul yolunu yürüyerek kat etmemi dillendirenlerin hepsi Allahsız Kitapsız zengin p..leri. Yokluk, parasızlık görmemişler ki nereden bilecekler.

 

DEVAMI VAR.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
81