Zanka

İkinci dünya savaşından sonra hızla bireyselleşen; isteklerini, arzularını, zevklerini, duygularını keşfeden insanı sömürmek üzere yeni bir kapı açıldı.

Psikolojilerimiz, morallerimiz üzerinden devasa paralar kazanan koca bir sektör oluştuğu için endüstri demekte sakınca görmüyorum. Neden mi bahsediyorum, terapistlerden, yaşam koçlarından, astrologlardan, aile dizimi yapanlardan.

Dünyaya irademiz dışında bir mancınıkla fırlatılmış gibiyiz. Yaşam denen denizin içinde yüzmeye çalışmak başlı başına bir travma. Evet, zaten hayatın kendisi koca bir travma.

Bir hayvan ya da bitki olmanın ne demek olduğunu bilmesek de insan olmanın ne denli zor olduğunu bilir kabul ederiz.

Kimse mutlak mutluluğu tatmamıştır çünkü kimse aralıksız bir şekilde misal iki gün iki ay iki yıl boyunca mutlu olmamıştır. Mutluluk dediğimiz şey anlık sevinçlerdir.

Hal böyleyken hayat yolculuğunda karşımıza çıkan her zorluktan şikâyet etmenin, mızmızlanmanın, bunalıma girmenin mantıklı bir yanı var mıdır? Yaşam zaten böyle bir şeydir.

Elbette ciddi psikolojik rahatsızlıklar için bilim imdada yetişiyor fakat günümüz modern insanı ufak tefek sorunlarını çözemeyecek, kendi başına ayakta kalamayacak duruma geldi.

Kimi şeyler kolaylaştı, bazı işlerimizi makinalar yapıyor, aynı şekilde insan olmak yaşam sürmek de kolaylaştı çünkü antidepresanlarla yaşıyoruz.

Üzülmemek, öfkelenmemek için hap alıyor, suya sabuna dokunmadan güya rahat ferah, mutlu mesut yaşıyoruz.

İnsanın kırılganlığını, kendine acıma halini körükleyen bu sektör günden güne büyürken yöntemleri de hızla çeşitleniyor.

Aile diziliminden tutun astrologların çıkardıkları haritalara göre ne zaman ne yapmanız, hangi zorluğu hangi gezegenin konumuna bakarak çözeceğimize varana kadar.

Şeyhlere, cinci hocalara, muskacılara, falcılara, büyücülere gülen, onlarla dalga geçen modern insan, dünyaya ışık yılı uzaklığındaki gezegenlerin yüzlerce yıl önceki konumlarına bakıp hayatına yön veriyor. Tuhaftır bu tür uygulamalardan medet umanlar da son derece eğitimli insanlar.

Aile dizilimine gidip temelleri antik çağ mitolojilerine dek uzanan, ortaçağ mantığıyla “Dedelerimizin, ninelerimizin günahlarını biz çekiyoruz, haydi bunlar neymiş bulalım” şeklinde dört-beş kişiyle sahnelenen akıl dışı, bilimsellikten uzak bir gösteriden fayda görmeyi umut ediyor.

Pek tabii modern üfürükçüler bu hizmeti babalarının hayrına vermiyorlar. Sektör günden güne büyüyor, ücretler dudak uçuklatan cinsten. Kapitalist düzen insana acımıyor, onu tüketim toplumunun bir parçasına dönüştürdükten sonra tutuyor genel ruh hali üzerinden bile dünya paralar kazanıyor. Oysa şu tuhaf dünyada nasıl sorun biz isek çözüm de bizzat kendimiziz.

Ne yani, haplarla duygusuz hissiz androidlere dönüşmüş, yüzümüze yapıştırdığımız manasız bir gülümsemeyle, birilerinin bize dikte ettiği akıl dışı çözümlerle gerçekten yaşamış mı oluyoruz? Bu mu gerçek, yoksa dişe diş göze göz mücadele edilerek, gâh üzülüp kahrolunarak gâh sevinip içi içine sığmayarak sürülen bir hayat mı? Lütfen ipleri elinize alınız, kendi hayatınızı kendi iradeniz çerçevesinde yaşayıp hapların ve modern üfürükçülerin güdümüne girmeyiniz.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
8