Zanka

Türkiye, Adnan Menderes döneminde Batı'ya endekslendi. Çünkü Menderes, “Yeşil Kuşak Projesi”nin ilk temsilcisiydi. Çünkü Menderes, Marshall Planına onay vermekle Truva Atına yol verdi. Çünkü Menderes, ezan üzerinden siyaset üretmekle din misyonerlerine kapı açtı.

Türkiye, Adnan Menderes döneminde Batı'ya endekslendi.

Çünkü Menderes, “Yeşil Kuşak Projesi”nin ilk temsilcisiydi.

Çünkü Menderes, Marshall Planına onay vermekle Truva Atına yol verdi.

Çünkü Menderes, ezan üzerinden siyaset üretmekle din misyonerlerine kapı açtı.

 

Türkiye, Turgut Özal'la toplumsal ve siyasi değerlerde erozyona uğradı.

Çünkü Özal, adam kayırmacılığı özendirerek örnek insani duruşu yerle bir etti.

Çünkü Özal, parayı kutsallaştırdı.

Çünkü Özal, zengini Karunlaştırdı.

Çünkü Özal, devlet hiyerarşisini laçkalaştırdı. 

Çünkü Özal, İskenderpaşa cemaatinden aldığı dindarlık etiketini devlet politikasına yapıştırdı.

 

Muhafazakâr sıfatlı AKP’nin iktidarda bulunduğu son dönemde ise Mehdilik ve peygamberlik makamlarına doyamayıp tatmin olmayan egolu dinci organizasyonlar, hiç tanık olmadığımız inanç ve algıları orta yere saçtılar. Bu andan itibaren İslam dini sahipsiz bir varlık ve adına her türlü benzetmelerin yapılabileceği bir yetim oluverdi. Adına “Patentsiz Din” diyebileceğimiz bir tuhaf din ayrık otu gibi Türkiye’de bitiverdi.

 

“Rab” ve “Mabud” ne demektir, bilir misiniz?

“Rab, mutlak efendilik eden ve insana terbiye kurallarını gösteren demektir. Allah, ahlâk normlarına karışmadığı, daha doğrusu karıştırılmadığı zaman “Rab” olma vasfını yitirir. Terbiye edemeyen bir Allah’tan, yani mürebbiye olamayan bir güç sahibinden tanrılık beklenemez.


“Mabud”, ibadet edilen ve kanun çıkartan demektir. Saygı duyulmayan bir varlıktan ne tanrı ne de Mabud olur. Bir başkasının emirlerine kayıtsız şartsız uyulduğu halde kendisine yönelinmeyen bir varlıktan Mabud olamaz. Bir başkasının “Kanun Hükmünde Kararname” gibi hükümlerine sorgusuz sualsiz uyulduğu halde, nass (kesin hüküm) özellikli komutlarına değer verilmeyen bir varlıktan da Mabud olamaz.

HİLKAT GARİBESİ BİR DİN ÜRETİLDİ

Son zamanlarda bir deizm tartışması aldı başını gidiyor, durdur durdurabilirsen.

Modern din niteliğindeki, hatta yeni din akımlarının içinde olmasına rağmen kimse tarafından isimlendirilmemiş “Allah’tan izinsiz bir din, siyasal İslamcılarca çoktan inşa edildi. Ben bu nasıl adlandırılacağı bilinmeyen dine “Patentsiz din” ismini vermeyi uygun gördüm.

Patentsiz Din’in kaynağı tüm İslamcı yapılardır ama mecrası siyaset kulvarıdır.

Patentsiz Din, her oy çokluğu gerektiğinde hatırlananlara ve referandumlarda referans yapılan halka sergilenen bir dindir.

Patentsiz Din, kimi sapkın parti fanatiklerince ve dinin akide kurallarından bihaber kimselerce siyasal İslamcı liderlere atfedilen insan yapımı bir dindir.

İslam dininin dışına çıkılan bu yeni absürt yönelime “Patentsiz Din” adını vermeye mecbur kaldım, çünkü illegallik (kanun dışılık) üzerine kurulu inanç disiplinlerine o alana ait uygun isim verilmeliydi.

Dinin anlamı; yol, gidişat, tarz ve modadır.

Tüm bu ve buna benzer anlamlar Patentsiz Din’de karşılık buluyordu.

Patentsiz Din, Hz. Muhammed'e inen münzel dinin dışına çıkılarak yasak kurallarla üretilen, iç ve dış dünyayı kendine göre şekillendirme gayretindeki oluşumun adıdır.

Merdiven altında bandrolsuz ürünler ve denetimsiz alkollü içkiler üretildiği gibi, keyfe keder hilkat garibesi Patentsiz Din üretilmiştir.

Siyasal İslam liderlerinin adeta takdis edildikleri artık bilinmektedir. Fakat unutulan veya atlanılan nokta şudur, İslam inancına göre bir kişinin hiçbir hatası, kusuru veya yanlışı yoksa o kişi kuddüs sıfatına haiz bir tanrıdır. Öyle ya, Hz. Muhammed’in bile “Zelle” adı verilen hataları vardı ve Kur’an bu hatalardan bir kısmını (mesela Abese Suresinde) konu edinmişti. O halde Patentsiz Dinin inanç esaslarına göre İslamcı lider hem Rab hem de Mabud özelliklidir. Dolayısıyla onların ağzından çıkan tüm ifadeler bu dinin müminlerinin inancında hem ayet (tanrı sözü) hem de hadis (peygamber sözü) özelliğindeydi.

ALLAH’IN YANINA BAŞKA TANRILARI KOYMAK İHANETTİR

Dinci gruplardan hiçbir yetkili ya da siyasal İslamcılardan hiçbir politikacı tarafından itiraz edilmeyen, eleştirilmeyen, aksine görmezden gelinen Yeni Dönem Patentsiz Din, resmi olmasa da aslında dinci siyasetin yarı ezoterik dini haline gelmiştir.

Partimin başkanını öveyim derken onu kutsayanların, hatta ona tapanların paylaşılmış hezeyanlarının fark edilme vakti artık gelmiştir.

Tehlikeye karşı önlem alınmazsa bu hezeyanların daha ileri boyutlara gitme yönelimi vardır. Bu sapkın akideye çanak tutanları uyarmak gerekmektedir.

İslamcı liderinin Allah’ın sıfatlarına tam olarak sahip olduğu veya Mekke’nin fethinde Hz. Muhammed’in dahi gururlandığını ama kendilerinin bu kötü hasletten uzak bulunduğu gibi hezeyanlar hem iddia sahiplerine hem de sade inançlı vatandaşlara zarar vermektedir. Üstelik İslamcı liderlerin kendilerine adanan bu Patentsiz Dini kabul etmediğine dair açık beyanlarının olmaması ve radikal yandaşlarının onları tanrıya benzetmelerine ilişkin itirazlarının bulunmaması düşündürücüdür.

Din politikası güden kişilerin adeta tanrılaştırılmasına yol açacak her yorum ve tasvir, tanrı sayısının çoğaltılmasına neden olacağı için bu durum Allah ile oyun oynama, onunla alay etme veya onu hafife alma gibi sonuçlar doğurur. Buna katkı sağlayanlar ise Allah’ın dışındaki başka bir tanrılara inanan mümin durumuna düşerler.

İlahi din markasının sahibi olan ve lisans hakkını koruyan Allah, hukukunu konuşturup kendi "Hanif Dini"ni koruyacak ve üstüne üstlük kendi orijinal dinini tecdid ve tanzif (yenileme/ güncelleme ve yapıştırılmaya çalışılan kirlerden temizleme) ile takviye edecektir. Çünkü Allah, kendisinin dışında başka bir tanrıdan asla razı olamaz. Kaldı ki Allahlık iddiasının ortasında kalan kimliklerde yarı tanrı yarı insan özellikli Promete taslakları da saçmalıktır. Düşünsenize, promete adlı yarı tanrı yarı insana Allah desen Allah değil, çünkü tanrısallığı kusuyor; insan desen, tam insan olsa zaten Allahlığa niçin aday olsun?

İslamcı liderlere yüklenmeye çalışılan bir diğer meseleye, yani onların peygamber olarak kabul edilmelerine gelirsek, tarih boyu görüldüğü üzere nübüvvet (peygamberlik) makamı da sahte peygamberliğe teslim olmaz.

İnsan için en güzel yol, sade insan olma yoludur.

Diğer yollar ise her anlamda yolsuzluğa çıkar.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1