Zanka

Berlin’de düzenlenen Libya zirvesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı ve önemli açıklamalarda bulundu…

Libya zirvesini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz bu süreçte üzerimize düşenleri yapmış olduk. Şu an itibarıyla geldiğimiz noktayı değerlendirme fırsatını bulduk ve söylenmesi gereken neyse bunları da kendilerine söyledik. Ama özellikle yol boyunca ne kadar uyarlar uymazlar bunu göreceğiz. Uymadıkları anda da gereğini yapacağız" dedi.

Erdoğan’ın açıklamaları ve gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

"Libya'da siyasi çözüm çabalarımızın bir parçası olarak Berlin'de düzenlenen Libya zirvesine katıldık. 55 maddelik zirve bildirgesini kabul ettik. Burada Birleşmiş Milletler çatısı altında bir yol haritası bulunuyor. Bizim Sayın Putin ile birlikte çağrısını yaptığımız ateşkese uyulması halinde siyasi sürecin de önü açılacaktır. Zirvede aldığımız kararlar çerçevesinde Sarrac ve Hafter tarafından 5'er kişinin katılacağı askeri komite önümüzdeki birkaç gün içinde toplanacak. Buradaki kilit nokta Hafter'in saldırgan tutumunu sonlandırmasıdır. Nisan'dan bu yana tüm anlaşmaları ihlal eden ve meşru hükümete saldıran özellikle Hafter taraftarlarıdır. Toplantıda bu konuyu açıkça dile getirdim. Tabi kimse itiraz edemedi.

Gerçek şu ki bizim Libya konusunda attığımız adımlar sürece bir denge getirdi ve ateşkes zemini oluştu. Hem sahada hem de masada pozisyonunuzu güçlü tutarak siyasi sürece destek olmaya devam edeceğiz. Libya'da Türkiye'nin mevcudiyeti barış umutlarını arttırmıştır. Biz Libya'da terörle mücadele kisvesi altında ne tür oyunların oynandığını da görüyoruz. Buna karşı meşru hükümetinin yanında durmaya devam edeceğiz.

Özellikle bugün alınan kararları takip edecek bir mekanizma kurulacak ve aylık toplantılar yapılacak. BM çatısı altında yapılacak olan bu toplantılarda Libya'nın siyasi, askeri ve ekonomik konuları ele alınacak. Bu toplantılara bizim arkadaşlarımız da katılacaktır.”

"BİZ ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPTIK"

  • Gazeteci: ABD Başkan Yardımcısı geldi, uzun bir müzakere yaptınız. Rusya'ya gittiniz uzun bir müzakere yaptınız. Beyaz Saray'da da ciddi müzakereler oldu, sonuçları müspet oldu. Bu birden çok tarafı olan toplantı ve diğer müzakerelerden çok daha kısa sürdü. Dolayısıyla başarısız olma ihtimali olduğunu düşünüyor musunuz?
  • Erdoğan: Biz bu süreçte üzerimize düşenleri yapmış olduk. Şu an itibarıyla geldiğimiz noktayı değerlendirme fırsatını bulduk ve söylenmesi gereken neyse bunları da kendilerine söyledik. Ama özellikle yol boyunca ne kadar uyarlar uymazlar bunu göreceğiz. Uymadıkları anda da gereğini yapacağız. Şu an itibarıyla bize "Niçin şunu yaptınız?" sorusunu pek soramıyorlar.

En çok ve en ileri sordukları soru "Bundan sonra buraya siz askeri güç gönderecek misiniz?" Bizim de onlara verdiğimiz cevap şu oldu; "Biz buraya şu anda askeri güç göndermiyoruz. Biz sadece eğitmen olarak, eğitici olarak buraya bir kadro gönderdik o kadar. Bunlar da orada eğitim yaptılar. Ama öbür tarafta Wagner burada 2.500 güvenlik gücü ile var. Onları niçin masaya yatırmıyorsunuz?" Böyle söyleyince ona da bir şey diyemiyorlar. Kaldı ki sadece Wagner değil, mesela orada Sudan'dan 5.000 civarında asker var. Bunun yanında Çad'dan var, Nijer'den var. Malum Abu Dabi yönetimi nereden bulursa alıyor. Hakeza Mısır'da bu tür askeri güçler az değildir. Ama tüm bunların dışında üzerinde durulması gereken başka bir konu var. Savunma sistemleri noktasında, hava kuvvetleri vesaire, buralarda özellikle Rusların, Abu Dabi yönetiminin vermiş olduğu desteklerdir. Biz buradan kendilerine yüklenmek suretiyle "Bu konularda biz sizden hassasiyet bekliyoruz" dedik. Onlar da bu konularda bize "hayır" diyemediler ve başta Merkel olmak üzere bunu kabullendiler.

“BİZİ ORAYA DAVET EDEN MEŞRU BİR HÜKÜMETİN BAŞI, DİĞERİ İSE GAYRİMEŞRU”

  • G: Bugün yaşananları özetlediniz fakat gerçekten bir ateşkes hayata geçirilebilirse Türkiye'nin bundan sonrası için beklentisi nedir? Hafter'in masadan kalktığını, kaçtığını görüyoruz, takip ediyoruz. Eğer ateşkes gerçekleşemezse bundan sonra herhangi bir revizyon olabilir mi Türkiye'nin politikasında? Bir de sizin batı basını için kaleme aldığınız makalede bir ifadeniz vardı Avrupa liderleriyle ilgili. "Daha az konuşup daha çok somut adım atmaları gerekli artık" demiştiniz. Bugün buna dair bir ışık gördük mü?
  • E: Bize verilen sözler eğer yerine gelirse, biz de bunlara karşı örneğin ateşkes hususunda kesinlikle Sarrac'ı hiçbir şeye zorlamayız. Ama biz Sarac'ı şöyle görüyoruz. Sarrac, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kabul ettiği bir liderdir. Hafter'in böyle bir özelliği yok. Bununla ilgili de özellikle Merkel hiçbir aksi bir ifade kullanmadı. Tablo böyle olunca, bizi oraya davet eden meşru bir hükümetin başı, diğeri ise gayrimeşru. Gayrimeşru bir kişinin davetine icabet edenler mi bizim için önem arz eder, yoksa meşru bir yönetimin davetine icabet eden mi? Biz meşru olanı yaptığımıza göre atılması gereken adımlar da yeri geldiği zaman rahatlıkla atılabilir ve bu konuda bizim önümüz açık. Kaldı ki biz burada önemli bir adım daha attık. Nedir o? Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bununla ilgili yasal düzenleme yaparak bunu da geçirdik. Sayın Putin'e soruyorum, onlarda böyle bir şey söz konusu değil. Biz işin yasal sürecini de en ideal şekilde yapmışız ve adımlarımızı da buna göre atmışız. Dolayısıyla bu adımların neticesini de biz Libya'da göreceğiz. Libya halkının huzuru bizim için çok çok önemli.

“ÜÇÜNCÜ SONDAJ GEMİSİ ALMANIN ÇALIŞMALARINI YAPIYORUZ”

  • G: Dış politikayı iki bağlamda soracağım. Son gelimeler aslında dış kaynaklardan da teslim ediliyor. Türkiye'nin diplomasinin ve barışın önünü açan adımları Forbes dergisinde geçen tanımlamalar, Türkiye'nin başarısını takdir eden bakış açıları… En son gördük, İtalya'nın özellikle Yunanistan'ın doğalgaz projesi olan Eastmed'i seçenek dışı olarak ilan etmesi… Tüm bunlar içeride nasıl karşılanıyor? Siz muhalefetin tarzını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tüm bu gelişmeler tek ses olmaya yetmiyor mu? Sayın Kılıçdaroğlu en son "Ne işimiz var Libya'da?" dedi. Bunu şununla sormak istiyorum; eski CHP Genel Başkanı Baykal "Libya sürecinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum" dedi. Milli duruş sergiledi. Buradaki tenakuzu nasıl açıklıyorsunuz?
  • E: Öncelikle İtalya'nın özellikle bu doğalgaz konusundaki beklentileri, bizim Türk akım projesinin stratejik bir yatırım olduğunu göstermesi bakımından çok çok önemli. Bu stratejik yatırım özellikle bizi birbirimize çok farklı bağlıyor. Şu anda Libya ile bizim bu anlaşmamız tabi Türkiye ve Libya müşterek çalışacağız ama biz buraya üçüncü, dördüncü ülkeleri de yanımıza ortak olarak alabiliriz. Biz belki beşinci ülkeyi buraya ortak olarak alabiliriz. Bu konuda da Sarrac ile aslında düşünce birliğimiz var. Onları da aldığımız zaman tabi çok daha farklı şekilde bir gelişme kaydedecektir. Şu anda gerek Barbaros gerek Yavuz ve üçüncü bir sondaj gemisini daha şu anda almanın çalışmalarını yapıyoruz. 2 tane de sismik araştırma gemilerimiz var.

Şu anda bize mesela Somali'den teklif var. "Bizim denizlerimizde petrol var. Libya'da bu çalışmayı yapıyorsunuz ama bizim buralarda da bu çalışmayı yapabilirsiniz" diyorlar. Bunlar bizim için de çok önemli. Dolayısıyla burada yapacağımız çalışmalarda bizim oralarda da atacağımız adımlar olacaktır. Bunun bize sağladığı bir şey var. Biz eskiden para vermiyorduk. Diyelim ki ExxonMobile ile diyelim ki bir anlaşma yapıyorduk, gelip Karadeniz'de 1 ay, 2 ay arama yapıyorlardı. Arama maliyetleri de 200 milyon dolar… Bir şey bulamıyor… Bir şey bulamadıktan sonra da çekip gidiyor. Ama biz anlaşmamızı öyle yapmışız ki bir kuruş da para vermiyoruz. Hep yaşadık ama o zaman bizim zaten ne sondaj gemimiz vardı ne sismik araştırma gemimiz vardı. Adamlar da Karadeniz'de petrol var diye böyle bir teklifle bize geliyorlardı; yüzde 50, yüzde 50… Bulursak yüzde 50 onlar alacaklar, yüzde 50 de bize verecekler fakat bulamadılar. Keşke bulsalardı da oradan bu işe başlasaydık ama ne oldu, şimdi bizi de ev sahibi yaptılar. Bizim şimdi iki tane sondaj gemimiz oldu. İki tane de sismik araştırma gemimiz oldu. Dünya da sürekli bu gemileri bizden kira olarak istiyor.

“BİR TERÖRİSTLE ASLA MASAYA OTURMAM”

  • G: Gerek Moskova gerek Berlin'de olup bitenler "arabuluculuk" mudur? Siz arabuluculuk mu yapıyorsunuz Hafter ile meşru Libya hükümeti arasında?
  • E: Burada arabulucu sıfatıyla bulunmayı kabul edemeyeceğimizi zaten Sayın Putin'e başta da söyledim. Sayın Putin burada "Ben Hafter' tarafını halledeceğim. Siz de Sarrac'ı hallederseniz bu işi çözüme kavuşturalım" yaklaşım tarzında. Bizim ikimizin arasındaki böyle bir yaklaşım tarzıdır. Yoksa ben bu noktada siyaset anlayışımda bir teröristle asla masaya oturmam, masaya oturulmasına da müsaade etmem. Mesela Sayın Trump'ın YPG ve malum terörist Abdi Şahin'le ilgili adeta "bunu kabul et" diyecek kadar maalesef ileriye gitme durumu olmuştu. Ben de "Sayın Başkan, ben bir teröristle asla masaya oturmam" demiştim. "Hem terörle mücadele diyeceğiz, uluslararası terörle mücadelede çok ciddi kayıplar vereceğiz, ondan sonra da teröristi kabul edeceğiz. Ben bunu yapmam" dedim. Aynı şeyi Putin de yapıyor. Tabi bu biraz insanın, siyasetçinin bakışıyla veyahut da kendi karakteri ile alakalı bir olay.


Bu içeriğe emoji ile tepki ver