Zanka

Mehmet Aycan

Twitter Instagram


Mehmet Aycan

                                                                                                                                                 "Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz"
                                                                                                                                                                                                         Süleyman Demirel

 

Mesele 4: Çınar

                                                                                                                                                              -Cahil cahil konuşma doktor, insanın babası ölür mü?
                                                                                                                                                                                                              Kardeş Payı dizisinden.

   Bir erkek, ya çocuğu olunca ya da babasını kaybedince büyüyormuş. Çocuğum yok, babam öldü, o zaman anladım. Babam öldüğünde ağlamadım, o zaman anladım. Çünkü ben ağlarsam annem ağlardı, kardeşim ağlardı, dedem ağlardı. Ağlamadım.
   Anlaşmak değilmiş önemli olan, ben babamla anlaşamazdım. Sesinden tuttuğu takıma kadar anlaşamazdım, şimdi olsa anlaşırdım, anladım. Birinin varlığı bile yetermiş, anladım.
   Ben babam ölmez sanıyordum, herkes öyle sanır ya… Başkalarının babası ölür, hayat bu, anlamak lazım, doğum var ölüm var. Var ama… Benim babam ölmez sanıyordum. Ben babam ölünce birçok şeyi anladım.
   Çok ihtiyacım varmış, bunu sonradan anladım.

Mesele 5: Yalnızlık Adına Kısa Bir Öykü

   Adam öldü. Mezar taşına: “Dünyada daha yalnızdı” yazdılar.

Mesele 6: Öykü Denemesi; Kahraman

   Yirmi sekiz yaşındaydı Ayten.  Sekiz yıllık evli, altı yıllık anne, yine yirmi sekiz yıllık ev hanımıydı. Bir pazar sabahı, çocuğu komşuya bilgisayar oyunu oynamaya gittiğinde, kocası kahvehanede okey oynamaya gittiğinde ve anlayacağınız gibi evde yalnız kaldığında duydu bu sesleri. Ütü diyordu ses. Ütü. Önce aldırış etmedi bu sese. Gitti ütü yaptı. Kocasının gömleğinde çıkan ruj izine aldırış bile etmedi.  Tıpkı sıradan bir pazar günü gibi sıradandı bu ruj izi. Ama o gün, sürekli kulağında ütü sesi vardı.  Biraz korktu. Cinlere inandı önce. Daha da korktu, vazgeçti. Akşam kocası geldi eve, çocuğu da tabi. Dizi izledi, yattı. Tam on yıllık dizi izleyicisiydi.

   Kocasını işe, çocuğunu okula yolladı. Severdi pazartesi günlerini. Ama öyle alafranga kadınlar gibi bir anlamı yoktu pazartesinin onun için. Yeni bir hafta, yeni bir umut değil. Pazartesi günleri semte pazar kurulurdu.  Kendince süslendi, e bir de püslendi tabi, çıktı pazara. Komşu Nazire’yi gördü. Tıpkı olması gerektiği gibi, yani bir yazarın ya da bir senaristin hep yazdığı gibi, bu yoksul semtin, kadınlarının ismi de aynıydı, Ayten, Nazire, Ayşe, Fatma, e bir de Hayriye tabi.  Duydun mu olanları dedi Nazire. Ne olmuş ki? Hayriye ütüyü unutup yakmış evi, e bir de ölmüş tabi.  Ayten önce akıl erdiremedi. Üzüldü, evine gitti, yemek yaptı, dizi izledi ve yattı. Tam on yedi yıllık aşçıydı bu arada.  Yatmadan önce kablo sesini duydu kulaklarında birkaç kere. Cinlere inanmadı bu sefer. Uyudu.

   On yedi yıllık evli komşusu Ayşe geldi kahve içmeye. Duydun mu neler olmuş. Ne olmuş ki?  Fatma evde televizyonun kablosunu takarken çarpılmış. Ölmüş. Neden sonra dank etti kafasına Ayten’in olan biten her şey. Ev hanımlarına bir şey oluyordu ve olacaklar kendisine önceden bildiriliyordu.  Ne yapacağını şaşırdı önce. Ama toparlandı.

   Şimdi otuz iki yaşında Ayten. On iki yıllık evli, on yıllık anne. Ayrıca dört yıllık da kahraman. Ev hanımlarını kurtaran, ev hanımı kahraman. Yeteneğini de geliştirdi bu arada. Önce bir alet ismi duyuyor, sonra isim. Koşuyor ve kurtarıyor.

   Ayten yemek yapıyor. Güzel de yapıyor. Dile kolay yirmi bir senelik aşçı. Bıçak sesi geliyor kulağına. Fazla parası olmadığı için, bir süper kahraman kıyafeti diktirememiş, o yüzden üstündeki kıyafetlerle çıkıyor dışarı. Nazire diyor hemen ses. Doğru Nazire’nin evine koşuyor. Kapıyı çalıyor. Açmıyor Nazire. Yine pazarda mı bu karı? Hayır, bugün pazartesi değil, yeni bir umut da yok kimseye. Kapı zaten dayanıksız. Vuruyor omzuyla. Açılıyor kapı. Her yere bakıyor. En son yatak odasına geliyor. Nazire burada işte. Ama… Yatağındaki herif. Kocası. On iki yıllık kocası. Ayten Nazire’ye yaklaşıyor. Vuruyor bıçağı. Duyuyor musunuz olanları? Nazire ölüyor. Kocasının gömleğindeki ruj izine bakıyor. E bir de kocasına tabi.

   Ayten şimdi de kırk yaşında. On sekiz senelik anne, sekiz senelik dul.

  Meseleler bitmez, şimdilik bu yazı biter. Tekrar görüşmek üzere, sevgiyle kalın.



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
2011