Sabah dinginliğindeki gökyüzüne bakıp, günün evrenle gizli anlaşmasını yapıp, yola çıkmaya hazırlanan benliğimi koşmadan, sakin kalabilmesi için ehlileştirmeye çalışıyorum.
Yavaşlamayı öğrenmek, her şeyi ağır ağır sindirebilmek lazım. Azarlayan bir hoca olmak yerine; Kalbimdeki her duyguya harikulade ev sahipliği yaparak, zamanla;
Aman nasılsa yeri doldurulur edasıyla değil de, nedenini bir kenara bırakarak yanıma kar kalanlarla devam etmeliyim artık...
Teşekkür etmeyi öğrendikçe gökkuşağının artan renkleri bedenimi ele geçirmeye devam ederken, sevmeyi tekrar öğrenecek kalbim.
Aklımdan geçen cümlelerin kalbimden alması gereken onayı bir kenara bırakırsam, pervasızca sevebilirim.
Buna karşın; çevremdeki veya hayatımdaki her kişi kalbimin ilk basamağına çıkmak için rakiplerini elemek uğruna sarsıcı bir yarış başlatabilir, -di belki.
Ancak şöyle olabilirdi,
Nasıl geçecek diye düşündüğüm hayatı heba etmek yerine; tam da böyle geçeceğini anladığım an düştüğüm o boşlukla barışıp avuçlarımı terleten heyecanlarıma, başımı ağrıtan korkularımı sarılıp, gülümseten her şeye teşekkür edip kendi kalbimin basamaklarını tırmanıp rakipsiz bir yarış başlatıp kendimle bir barış imzalayıp kaldığım yerden devam edebilirim.
Ah be kalbim, ortalara dökülmeyelim...