Zanka

6’lı masanın muhafazakar partileri olarak tanımlanan Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin bir ittifak yapması bekleniyordu. Bu konuda adım Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu’nun “deklarasyon yapalım” önerisine Temel Karamollaoğlu sıcak bakarken, Ali Babacan ise geri çevirdi. Gazeteci İsmail Saymaz, DEVA Partisi’nin kendisini ‘muhafazakar’ olarak tanımlamadığını ve Babacan’ın “Başkanlık kurulunda 21’de 21 reddedildi. Bir arkadaşımız bile desteklemedi. O bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgili bir konu. İstemiyor arkadaşlarımız” dediğini aktardı. Önerisi reddedilen Davutoğlu’nun tepkisi ise “İki paragraflık bu metinde sizi ne rahatsız etti kimlik olarak? Bizlerle beraber olmak rahatsız ettiyse altılı masada da beraberiz. Atomize olan siyaseti toparlamamız lazım. Eğer kimlik diye bir argüman varsa 28 Şubat’a karşı olan bir metnin karşı kimliği 28 Şubatçılıktır” oldu…

Gazeteci İsmail Saymaz, Halk TV’deki köşesinde bugün dikkat çeken bir haber kaleme aldı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun DEVA Partisi ve Saadet Partisi’yle ittifak kurmak istediğini belirten Saymaz, “Davutoğlu’nun önerdiği, SP lideri Temel Karamollaoğlu’nun da sıcak baktığı ittifak teklifi Babacan tarafından geri çevrildi. Çünkü DEVA, kendisini muhafazakar kimlikte konumlandırmıyor” diye yazdı.

BABACAN: İSTEMİYOR ARKADAŞLARIMIZ

Saymaz’a konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Sayın Davutoğlu, “Üç parti (Saadet, Gelecek ve DEVA) deklarasyon yapalım’ diye önerdi. Partinin yetkili organlarına götürdük. Başkanlık kurulunda 21’de 21 reddedildi. Bir arkadaşımız bile desteklemedi. O bizim kendimizi nasıl tanımladığımızla ilgili bir konu. İstemiyor arkadaşlarımız.”

DEKLARASYONDA NELER VAR?

Davutoğlu’nun hazırladığı ve DEVA'nın reddettiği deklarasyonda şu ifadeler yer alıyor:

“Biz DEVA, Gelecek ve Saadet partileri olarak ülkemizin geldiği kritik eşikte nesiller boyu savunageldiğimiz değerlerin ve kazanımların korunması için:

1- 28 Şubat benzeri doğrudan veya dolaylı vesayet rejimleri üzerinden din ve vicdan özgürlüğüne karşı oluşabilecek her eylem ve politika karşısında demokratik hak ve özgürlükleri ve büyük fedakarlıklarla elde edilmiş kazanımları korumak,

2- Geniş kitlelerin fedakarca mücadeleleri sonucu elde edilen kazanımları üzerinde yükselen iktidarlarını milletin temel değerlerinden koparak yolsuzluklar, yasaklar ve yoksulluktan oluşan şer üçgeniyle sürdüren ve bu nedenle başta gençlerimiz olmak üzere halkımızın bu değerlere karşı yabancılaşmasına yol açan güç yozlaşmasına karşı mücadele etmek amacıyla her siyasi konjonktürde mutlak işbirliği yapmak kararını almış bulunuyoruz.

Uzun mücadeleler sonucu elde edilen kazanımlarımızın korunması yozlaşmış bir iktidar gücüyle değil, böylesi kararlı bir duruşla mümkün olabilir. Bu bir seçim ittifakı değil, geniş kitlelere kazanımlarımızı kaybederiz korkusu yayarak, yolsuzluklarını meşrulaştırma ve iktidarlarını sürdürme çabası için olanlara karşı ilkesel bir işbirliğidir. Bu iş birliğine katılmak isteyen diğer partilere de kapımız açıktır.”

DAVUTOĞLU’NDAN DEVA PARTİSİ’NE: SİZİ NE RAHATSIZ ETTİ?

Ahmet Davutoğlu, Babacan’ın ittifakı reddetmesine 28 Şubat’ı ortaya koyarak tepki gösterdi.

İsmail Saymaz’a yaptığı açıklamada Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

* Ben şimdi DEVA’da “hayır” diyen 21 arkadaşıma soruyorum: İki paragraflık bu metinde sizi ne rahatsız etti kimlik olarak?

* “28 Şubat’ı yapmak isterlerse onlara karşı mücadele edeceğiz” dememiz mi rahatsız etti? “28 Şubat’ı bir örtü gibi istismar ederek yolsuzluk yapanlara karşı mücadele edeceğiz” dememiz mi?

* Bizlerle beraber olmak rahatsız ettiyse altılı masada da beraberiz. Atomize olan siyaseti toparlamamız lazım. Burada “ben” dememek, ego yapmamak lazım.

“ONLAR AYRI ÇIKMAK KONUSUNDA ISRARCI OLDU”

* Ben başbakanken AK Parti’deki bozulmayı engelleyerek, siyaseti özgürleştirici bir atmosfere sokmaya çok çalıştım. Olmadı. Başbakanlığıma mal oldu.

*Arkasından AK Parti’de muhalefet yaparak, değişime zorlayabilir miyim diye çaba sarf ettim. Ümit ettim ki AK Parti’de hareketliliğe yol açsın bu ve yanlış gidiş durdurulabilsin. Diğer liderlerden farkım bu. Destek olmadı.

* İhraç süreci başladı. O süreçte istedim ki AK Parti’den tek bir sesle çıkalım. Babacan’la temasımız vardı. Onlar ayrı çıkmak konusunda ısrarcı oldu. Kendilerine her teklifi yaptım. “Parçalanmayla alternatif oluşturmakta zorlanırız. Rakip hale geliriz. Halbuki milletin görmek istediği şey güçlü bir alternatif. Beraber olalım. Benim makam hesabım yok” dedim. Babacan, “Arkadaşlar istemiyor” dedi. Ve iki parti doğdu.

* Ben şuna inanırım: Türkiye’nin büyük uzlaşıya ihtiyacı var. Bütün siyasi akımların uzlaşısına…

* Siyasi akımların kendi içinde de konsolidasyona ihtiyaç var. Bir partiden iki-üç parti çıkıyor. Birbirine yakın akımları toparlarsak büyük uzlaşının önünü açarız diye düşündüm.

“BU 28 ŞUBATÇILIKTIR”

* Geçen sene 5 Ağustos’ta Karamollaoğlu, 23 Ağustos’ta Babacan’la görüştüm.

* Dedim ki “Bizim Millet İttifakı’na yakın olduğumuz gözüküyor. Halbuki AK Parti’den çekim oluşabilmesi için hassasiyetlere cevap vermemiz lazım. En önemli hassasiyet dini kazanımlar ve özgürlükler alanında.”

* Ben onun için şaşırıyorum. Eğer kimlik diye bir argüman varsa 28 Şubat’a karşı olan bir metnin karşı kimliği 28 Şubatçılıktır. Ben bunu DEVA’ya yakıştırmam.

* “28 Şubat’ı kullanarak, yolsuzluk yapanlara karşı mücadele edeceğiz” diyorsak, karşı kimliği yolsuzluk yapanlardır. Onu da DEVA’ya yakıştırmam.

* Önce Temel beye verdim. “Bizim için uygun. Ali bey katılırsa iyi olur” dedi. Ali beyle görüştüm. İstekli görünmedi.

* Bu bir tercih. Babacan’ın bunu kimlik diye yorumlaması benim için de şaşırtıcı ama öğretici oldu.

“MUHAFAZAKARLIĞIN GEREĞİDİR”

* “28 Şubat’a karşı işbirliği yapacağız” denilen metnin muhafazakar partide sıkıntı doğurmaması gerektiğini düşünürüm. Bir de usul yönü var ki, beni üzen hususlarından biridir, Babacan’la o görüşmemizden sonra bir kanaat almış değilim. Bana dönüp “Bu metni uygun görmedik” diyebilir. Bana demedi. Karamollaoğlu birkaç kez teşebbüs etti. Ona da net olarak “Yok” demedi. Basında öğrendik.

* Açık ve net ifade edeyim: 28 Şubat benzeri din ve vicdan özgürlüğüne tehdit oluşturulursa mücadele ederim. 28 Şubat korkusu yayarak yolsuzluk yapmak isteyen iktidara karşı da mücadele ederim. Bu muhafazakarlığın gereğidir. Kimlik krizi çıkıyor olmasını şaşırtıcı buldum. Öğreticiden kastım, gerçekten kimlik ayrışması var, buna da saygı duyarım.

“ENDİŞELİ MUHAFAZAKARLARIN ŞEMSİYEYE İHTİYACI VAR”

* Ben AK Parti’nin fikir ve uygulamalarına karşıyım. Onlarla mücadele ettim. Bedel ödedim. Ama AK Parti’nin kitlelerinin değerlerine hem sahibim hem saygılıyım. O kitleleri savunan benim. Onlara genel başkanlık, başbakanlık yaptım. O kitlelerden kopmadım, kopmam da.

* Endişeli muhafazakarlar denilen kitlenin şemsiyeye ihtiyacı var. Gelecek Partisi’ni şemsiye olarak gördüm.

* Üçlü açıklamayla şemsiyeyi genişletmek istedim. Atomize olan siyasi yapıyı tekrar toparlayabilir miyim diye çaba sarf ettim. Altılı masaya alternatif değildi. Bir yıldır masada olan teklifti.

* Karamollaoğlu, nisan-mayıs aylarında yeniden temas çabası içine girdi. Keşke 21’de 21 tam bir mutabakatla reddedildiğimizi Babacan’dan duymuş olsaydım.

* Yeni seçim yasası çıktığı için milletvekili seçimlerinde atılı ittifakın toplu girmesinin kazanımı yok. Aksine birbirine yakın partiler seçim ittifakı kurarlarsa büyük şansları var. Endişeli muhafazakarlar siyasetinin geleceğini belirleyecek, bunu görelim. Onları tatmin etmedikçe AK Parti ve MHP’nin dini ve milli değerleri istismarına dayalı otoriter yapısını değiştirmek neredeyse imkansız.

“METNİ DEĞİŞTİRİN DESELER DEĞİŞTİRİRDİK”

* Hiçbir zaman kapıları kapatmam. O tercihte bulundu. Bundan sonra tekrar tekrar vurgulamam saygısızlık olur. Bir karar vermişler, hayırlı olsun. Ama bu kararın kimlikle ilişkilendirilmesini özellikle o kimliğin doğrudan muhatabı olan kitlelere bırakıyorum.

* Geçmişte öyle çok şey gördüm ki artık kırılmayı unuttum. (Gülüyor) Küsmeyi, kırılmayı unuttum. Benim için şu an tek şey var; Türkiye’de gerilimleri azaltacak ulusal bir uzlaşı ortamı sağlamak. Altılı masa bunu sağlıyor. Kalıcı siyasi dönüşüm için içinden çıktığım ve kimliğiyle onur duyduğum, yanlış temsil edildiğine inandığım toplumsal kesimlerin korkularını gidermek ve onlara yeni bir ufuk çizmek.

* O ufku çizmek için bu metni bir zemin gibi teklif etmiştim. Şöyle denebilirdi; “Bu metnin şuralarını değiştirelim”. Değiştirirdik.

“ALTILI MASAYA ALTERNATİF DEĞİL, ZEMİNİNİ KUVVETLENDİREN BİR ŞEYDİR”

* Saadet Partisi ile süreç yürüyor. Saadet de ben de arzu ediyorduk ki DEVA içinde olsun, daha güçlü olsun.

* Bu süreci altılı masa kurulurken Meral hanımla da Kemal beyle de paylaştım. Bu altılı masaya alternatif ya da onu engellemek için çıkmış değil. İttifak içinde ittifakın olabilmesi gerektiğini söyledim. Siyasi olgunlukla karşıladılar.

* Siyasette inandırıcılık çok önemli. Sahicilik önemli. Eğer tartışma açılmasaydı bu konuları konuşmazdım. 21’de 21 reddedilen bir metinle ilgili öyle bir heyula dolaştı ki…

* Çok negatif bir şey olması lazım diye düşünüldüğü için ben de soruya muhatap oldum; “Hocam nedir bu metin?” Altılı masanın zeminin kuvvetlendiren bir şeydir. Orayı zillet diyerek, milli manevi değerlere düşman, bizi de oraya takılan kulüp gibi gösterenlere karşı cevaptır.

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver