Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

En sonunda korkulan oldu ve ABD Başkanı Biden 24 Nisan 2021 tarihli bildirisinde 1915’de yaşanan olaylar için “soykırım” ifadesini kullandı.

Hatta daha da ileri giderek ve İstanbul’a “Konstantinopolis” diyerek, gerçekten üzerinde düşünmemiz gereken kötü niyetli bir mesaj gönderdi.

Biden, seçim kampanyası sırasında sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını vadetmişti. Ama taç giyen baş akıllanır düşüncesinden ve geçmiş yıllarda da bu tür sözlerin verilmesine rağmen göreve gelindiğinde iktidar olmanın gerçekleri ile farklı davranacağı ve geçmiş dönemlerde olduğu üzere Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” gibi her iki tarafı da idare edecek farklı bir söylem geliştireceği beklentisi hâkimdi. Çünkü Türkiye’nin jeopolitik önemi, ABD ve NATO çıkarları açısından vazgeçilmezliği ve en önemlisi Yahudi Diasporası ve bu kapsamda Yahudi lobilerinin etkisi geçmişte başkanların seçim kampanyası sırasında sözde Ermeni soykırımını tanıyacakları konusunda verdiği sözleri tutmasını engellerdi. En belirleyici olan da Yahudiler olurdu!

Ama bu sefer Biden yönetimi;

 

  1. Türkiye’nin bağışıklık sisteminin Türkiye’yi yöneten iktidar tarafından bizzat çökertilmiş olduğu,
  2. Türkiye’yi yöneten iktidarın tüm dünyada itibarsızlaştığı,
  3. Türkiye’yi yöneten iktidarın dış politika konusunda yaptığı fahiş yanlışlar, ekonomik iflas ve özellikle Halkbank davası nedeniyle pazarlık gücünün olmadığı, ABD’ye karşı yaptırım uygulayamayacağı ve her türlü tavizi vermeye hazır olduğu değerlendirmeleriyle sözde Ermeni soykırımını tanıdı.

 

Mesaj Sadece Ermenilere Değil!

Biden, sözde Ermeni soykırımını tanıyarak sadece Ermeni Diasporasına ve Ermenistan’a mesaj göndermedi. “Konstantinopolis” söylemi ile Lozan öncesine referans yaparak, Yeni Osmanlı hayali ile revizyonist politikalar peşinde olan iktidarı tehdit etti, başta Ortodokslar, tüm Hristiyan dünyasına, Türkiye’nin komşularına, Doğu Akdeniz çanağındaki ülkelere ve Suudi Arabistan ile Mısır başta olmak üzere tüm Arap ülkelerine de mesaj gönderdi.

Anadolu’nun kadim halklarından olan Ermeniler, 106 yıl önce emperyalizm tarafından kandırıldılar, vaatlerle aldatıldılar ve bin yıldır barış içinde birlikte yaşadıkları Türkleri ve Müslümanları arkadan vurdular, etnik temizlik yapmaya çalıştılar ve sonrasında istenmeyen şeyler oldu. Esas soykırım 18. ve 19.yüzyıllarda Türklere ve Müslümanlara karşı yapıldı. Bugün Balkanlarda homojen sayılabilecek devletler, bu soykırım sayesinde yaratılmıştır.

 

Soykırım Olmadığını Biden da Biliyor

Ermenilerin de acı çektiği doğru ama bunun suçlusu Osmanlı Türkü değil, onları gizli emellerine alet eden ve kandıran emperyalizmdir. Bu yüzden Ermeniler travmalıdır ve tarihsel gerçeklik peşinde değildir. Bu nedenle bu işten nemalanan Ermeni Diasporası ve Ermenistan asla masaya oturmak, tarihi hakikatleri araştırmak ve hukuk mücadelesi içine girmek istemez. Çünkü girerlerse buradan soykırım konusunda kendi lehlerine bir sonuç çıkmayacağını biliyorlar!

Bu gerçeği biraz mürekkep yalamış, okumuş ve araştırmış olan herkes biliyor. İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve ABD de biliyor. Hatta Biden da çok iyi biliyor. Sorun Türkiye’nin bu konuyu uzun yıllardır anlatamamış olmasından da kaynaklanmıyor. Ermeni sorunu Türkiye’ye karşı kullanılan ve ileride de kullanılmaya devam edilecek olan bir istismar aracıdır ve bununla yaşamak zorundayız. Bu sorunu çözmeye ve bitirmeye imkân yoktur. Bu sorunu virüs gibi düşünün. Bağışıklık sisteminiz güçlüyse, virüs size bir şey yapamaz. Ama bağışıklık sisteminiz çökerse, sizi hasta eder hatta yere yıkar. Bugün Türkiye’nin yaşadığı da budur!

 

Sözde Soykırımın Tanınmasına Yahudiler de Karşıydı

 

Bugüne kadar sözde Ermeni soykırımını tanıma cesaretini gösteremeyen ABD yönetimleri, 24 Nisan 2021’de bu cesareti gösterdi. Çünkü Biden yönetimi değerlendirdi ki; Türkiye’deki iktidar kınamanın ötesinde hiçbir şey yapamaz. Çünkü ekonomisi iflas etmiş, Halkbank davası ile esir edilmiş, Siyasal İslamcı ideolojisi ve revizyonist Yeni Osmanlı hayali nedeniyle hem bölgesinde hem tüm dünyada ötekileşmiş, Türkiye’deki iç barış hassas duruma gelmiş, nitelikli kadrolarını tasfiye ederek devlet aklı Cumhuriyet tarihi boyunca en zayıf duruma düşürülmüştür. Hatırlarsınız; iktidar nitelikli diplomatlarını “bunlar monşer!” diyerek tasfiye edip, yerlerine Beştepe’ye bağlı siyasetçiler atayarak diplomatik gücümüzü de felç etmişti. Geçmişte Türkiye’de destek veren ve sözde Ermeni soykırımının tanınması önündeki en büyük engel olan Yahudi Lobisi de iktidarın yanlış politikaları, Hamas ile ilişkisi, İsrail kavgası ve antisemitizm içeren söylemleri nedeniyle desteğini çekmişti.

Medyada soykırım suçu işlemediğimiz, esas soykırımın Türklere karşı yapıldığı ve ABD’nin geçmişte Vietnam’da 4 milyon, Kore’de 3 milyon, Irak’ta 1 milyon, Hiroşima ve Nagazaki’de 350 bin kişi öldürdüğü ve kendi ülkesinde de 15 milyon Kızılderili’yi katlettiği çokça yazılıp paylaşılmaktadır. Bunların hepsi doğru ama bugün karşılaştığımız sorunu çözmez. Bu ifadelerle sadece kendimizi biraz rahatlatırız. ABD de zayıfladığında, bağışıklık sistemi çöktüğünde bu katledişleri ABD’ye karşı kullanabilirsiniz ama güçlüyken mümkün değil.

 

İktidar Hep Gizledi  

 

Biden, 24 Nisan’ın öncesinde sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını önce medyaya sızdırdı ve tepkilere baktı, sonra 3 ayı aşkın süredir beklenen telefon görüşmesini gerçekleştirerek Erdoğan’ın yüzüne soykırımı tanıyacağını söyledi. Biz ise bu gerçeği yabancı basından öğreniyoruz. İktidar bunu bizden sakladı, yok saydı ve hala kınamanın ötesinde güçlü bir tepki verilmedi ve reaksiyon gösterilmedi.

İktidar, 2019’da Barış Pınarı Harekâtı sürerken, zamanın ABD Başkanı Trump’ın yazdığı şantaj ve tehdit içeren mektubunu da halktan gizlemiş ve harekâtı hedeflerine ulaşmadan durdurmak zorunda kalmıştı. ABD tarafı mektubu medyaya sızdırmasaydı, biz gerçeği hala bilmiyor olacaktık.

Montrö ve Bir Daha Darbe Olmasın Hassasiyeti

Ömürleri sıdkı sadakatle vatana ve millete hizmetle geçen emekli Amirallerin ifade özgürlüğü bağlamında Türkiye’nin güvenliği ve egemenliği için yaşamsal önemde olan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” ile “bir daha darbe olmasın” hassasiyetine haiz duyurusuna demediğinizi bırakmayacaksınız, darbe karşıtı olduğu halde darbe iması yapmakla suçlayacaksınız, hedef göstereceksiniz, yargısız infazda bulunacak ve terörist muamelesi yapacaksınız ama ecdadımızı soykırım yapmakla suçlayan ve arkasından Türkiye Cumhuriyetine yapılacak operasyonların önünü açacak bir saldırıyı kınamayla geçiştirmeye çalışacak ve karşılık vermeyeceksiniz!

Ayrıca; Meclis Başkanı’nın Montrö konusunda geri adım atılabileceği iması taşıyan söylemleri, bu konuda hassasiyet gösteren Amirallere yapılan şafak operasyonu ve iktidarın “Daha iyisi yapılana kadar Montrö’ye bağlıyız” mealindeki açıklamaları da Biden yönetimine, sözde Ermeni soykırımının tanınıp tanınmaması kararının verilmesi sürecinin nihai aşamasında cesaretlendirici mesajlar vermiştir. ABD tarafı, Türkiye’deki iktidarın zor durumda olduğu, ABD ile beyaz bir sayfa açabilmek için Montrö’yü bile masaya getirebileceği ve hatta “soykırımın” tanınmasına bile bu yüzden sessiz kalacağı izlenimi edinmiştir.

İktidar, devletin içine ve özellikle tepesine kendi fikrinden insanları doldurdu. Halbuki aynı fikirler fakirliği, farklı fikirler zenginliği getirir. Benzer akıllar çaresizlik, farklı akıllar ise çare üretir. Her konuda duvara toslayan ülkemiz için çıkış yolu farklı akılların ve farklı düşüncelerin birlikteliğinden geçer, farklı düşünceleri susturmaktan değil! Benzer düşüncelerden oluşan bir millet, tek bir mikropla yok edilebilir. Bu gerçek, düşünsel alanın dışında da geçerlidir. Örneğin; benzer biyolojik yapıdaki insanların (akraba evlilikleri gibi) birliktelikleri bile iyi netice vermez. İktidar şapkasını önüne almalı ve bu hususu iyi düşünmeli. Bu gidiş iyi gidiş değil!



Bu içeriğe emoji ile tepki ver