Zanka

Türker Ertürk

Twitter Instagram


Türker Ertürk

Amerikan ilaç şirketi Alexion’ın, ürettiği ilaçların hastalara reçete olarak yazılması için 2010-2015 yılları arasında AKP’li Sağlık Bakanlığı yetkililerine rüşvet verdiğini mahkemede kabul etmesi dünya basınında manşetten yer buldu.

Ama Türkiye’de, iktidarın tam kontrolünde olan havuz medyasında yer bulamadı! Hiç şüpheniz olmasın; bunun da üstü iktidar tarafından örtülecek ve gizlenecek! Örtme ve gizleme malzemesi olarak da her zamanki gibi din ve milliyetçilik kullanılacak.

Böyle bir rezalet ve çağdışılık olabilir mi? İktidara yolsuzlukların, hırsızlıkların, ihalelerdeki usulsüzlüklerin, kafasında tüy bitmemiş yetimin ve öksüzün hakkını yiyenlerin hesabını somut verilere dayanarak soruyorsunuz, yanıt olarak size “Bayrak inmez, ezan dinmez, vatan bölünmez!” diyerek saldırıyor ve Meclis’e gelen araştırma önergelerini adil ve dürüst olmayan seçimler sonunda elde ettiği sayısal üstünlüğe dayanarak reddettiriyor!

Geçmiş Dönemlerle Kıyaslanamaz!

Madem iktidarın suçu yok; bu iddiaların araştırılmasından ve yargı önüne getirilmesinden niye rahatsızlık duyuyor? Demek ki şüphe bile götürmeyen durumlar var! Bu durumların örtülmesinde kutsallar kullanılıyor ve dolayısıyla kutsallar aşınıyor ve itibarsızlaşıyor. Örneğin 2002 öncesi ile kıyaslasanız; ezanın ve dini değerlerin halkın indindeki kutsiyeti artmış mıdır, yoksa azalmış mıdır? Bu iş aynı kişi ve makam ilişkisinde olduğu gibidir. Kimi oturduğu makama değer katar, kimi de oturduğu makamı itibarsızlaştırır ve değersizleştirir.

Ülkemizde geçmiş siyasi dönemlerde de yolsuzluk yapıldı, rüşvet dağıtıldı ve hazine zarara uğratıldı. Ama hiçbir dönem 2002’de başlayan, halen devam eden siyasi dönemle karşılaştırılamaz ve kıyaslanamaz. Hatta bu toraklarda yaşayan Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bile tarih bu çapta yaygın, üst düzeyde korunan ve kollanan yolsuzluk ve rüşvet düzenine tanıklık yapmadı.

Yargıdan Kaçırıldı!

“17-25 Aralık”, “Zarrab”, “Halk Bankası”, “800 bin TL’lik kol saati” konuları gözlerimizin önünde cereyan etmedi mi? Hangisi yargıya intikal ettirildi? Geçtiğimiz Şubat’ta CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik, sıfırlama tapelerinin gerçek olduğunu ve montaj olmadığı gösteren, yurt dışında konunun uzmanları tarafından hazırlanan bir raporu açıkladı. Ama değişen bir şey olmadı!

İktidar; “Cemaat bize kumpas kurdu! Bu tapeler montaj! diyerek ve devletin baskıcı gücünü kullanarak yargıyı, medyayı ve halkı sindirip olayı hasıraltı etmeye çalıştı. Ama bu hasıraltı ediş ilanihaye olmaz, olamaz. Esasında söyledikleri bir bakımdan doğruydu; cemaat iktidara kumpas kurdu. Fakat bu durum, kumpasın içini dolduran bilgilerin yanlış olduğunu göstermezdi. Buna karar verecek olan yargıydı ve konu yargıdan kaçırıldı. Çünkü en yandaş yargıda bile bu konu asla aklanamazdı.

17-25 Aralık Olmasaydı…

Erdoğan Bayraktar; “Her şey Başbakan’ın bilgisi dâhilinde yapıldı. Bize ne emir verdiyse, onu yaptık” dedi. Yani “Bizi yargıya teslim edersen, senin ipliğini pazara çıkarırız” demek istedi. Mesaj alındı ve gereği de yapıldı.

Ayrıca 17-25 Aralık olmasaydı; bugün FETÖ denen cemaatle iktidar hala gül gibi geçinip gidecekler, Ergenekon ve Balyoz gibi düzmece kumpaslar çökmeyecek, içeriye atılan yurtseverler içeride yatmaya devam edecekti. Bugün içeriden çıkarak iktidara yanaşanlarda acaba bu farkındalık var mı? Yoksa çıkarları bu gerçeği halktan kaçırmalarını mı gerektiriyor?

Ayasofya Hamlesi

Halen ülkemiz için koşar adım devam eden felaket sürecini halkın gözünden kaçırabilmek, ekonomik iflas ve felaket gündemini değiştirebilmek için iktidarın yine din istismarına çok ama çok ihtiyacı var. Ayasofya’nın cami olarak özellikle 15 Temmuz’da ibadete açılmasının bu kapsamda bir hamle olarak planlandığı belli! Ama göreceksiniz; etkisi çok kısa süreli olacak, halk iradesi açısından geri tepecek ve iktidarın çözülmesini hızlandıracak.

Dünyevi ihtiyaçları ve çıkarları dine bağlı olanlar, dine olması gerekenin çok üstünde önem yüklerler ve dince kutsal değerleri ihtiyaçları ve çıkarları için tüketirler!

Semih Kalkanoğlu’nun Doğu Kitabevi’nden çıkan “İkinci Adamın Manevi Dünyası” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.

 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver
2