Zanka

Mustafa Solak

Twitter


Mustafa Solak

Atatürk, “Medeni Bilgiler” kitabında demokrasinin, milli egemenlik olduğunu şu şekilde belirtiyordu: 

 

 “Demokrasi temeline dayalı hükümetlerde, egemenlik, halka, halkın çoğunluğuna aittir. Demokrasi ilkesi egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olmayacağını gerekli bulur. Bu bakımdan demokrasi ilkesi, siyasi kuvvetin, egemenliğin, kaynağına ve yasallığına değinmektedir.”[1] 

O’na göre özetle Demokrasi= Milli egemenlik’tir. Dolayısıyla milli egemenliği zedeleyen her husus demokrasiyi de zedeler. 

Peki milli egemenlikten ne anlaşılmalıdır? 

Bunun yanıtını şu sözlerinde bulabiliriz: 

“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz.”[2] 

Atatürk Menemen İsyanı gibi feodal anlayış yanında Şeyh Sait, “Dersim İsyanı” gibi etnik ayrılık amacı da taşıyan isyanlara karşı mücadele etmiştir. Dolayısıyla dinciliği (şeyh, tarikat, cemaat ağları), etnik, ağa egemenliği anlayışını milli egemenliğe aykırı görür. 

Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, Cumhuriyet’in yurttaşlık kültüründe, milli egemenliktedir. Bu sebeple Atatürk 1 Mart 1923’te TBMM’de şu sözünü söylemiştir: 

 “Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüce eşitlik ve adaletin yerleştirilmesini ve korunmasını sağlamak ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla ulusal egemenliğin kurulmuş olmasıyla sürekli olur. Bundan dolayı özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir.”[3] 

Atatürk’ün bu sözü, Anayasamızın 10. maddesi olan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” ifadesiyle veciz bir şekilde ortaya konmuştur. 

Akıl tutulması değil de ne! 

Bugünse "Basın susturulamaz", "ifade özgürlüğü", “şu kadar oy aldılar”, “yasal oluşum” gibi ne kastedildiği muğlak olan ifadelerle Anayasamızın bu maddesine aykırı eylemler savunulabiliyor. 

Bu söylemler tehlikeyi barındırıyor. Çünkü her şeyi demokrasinin, ifade hürriyetinin içine koyup istediğinizi savunabilirsiniz. Nitekim de böyle oluyor. Zaman gazetesi FETÖ’nün yayın organı olarak çalıştı ama Atatürkçü bilinen milletvekilleri “Zaman gazetesi susturulamaz” dediler. HDP’nin bürolarından Öcalan resimleri, pankartları çıkıyor ama “6 milyon oy aldı”, “yasal parti” diye savunuluyor. 

Sorsanız “laiklik önemlidir”, “etnik siyaset yanlıştır”, “milli egemenlik, milli birlik önemlidir” der. İyi de FETÖ bırakın laikliği, insanların yaşam hakkına kastetmiş; ama bunun önemi pek yok. Önemli olan basının hür olması. Basın Anayasaya, milli egemenliğe aykırı davranacak ama biz bunları değil de katillerin hakkının savunacağız, öyle mi! 

İyi de o zaman neden başkalarını Anayasa’yı ihlal etmekle suçluyorsunuz. 

Avrupa’da HDP’nin onda birini yapan bir partinin kapatılacağını söyler; ama iş HDP’ye gelince “oy aldı” denir. O zaman Anayasa, milli birlik, milli egemenlik kavramlarını ne yapacağız? 

Kendi içinde tutarsız olan, çoğu zaman bunun da farkında olan insanların bu tavrı, akıl tutulması değil de nedir! 

Anlıyoruz, “parti kapatmakla sorun çözülmüyor” diyorsunuz. İyi de kapatmayınca, sizin paranızla çocuklarınızı öldürüyor PKK. Bunu “barış çabalarımıza devlet yanaşmadı” diye pişkinlikle savunan HDP’li milletvekillerinin tutumlarıyla sorun çözülüyor mu; yoksa daha mı artıyor? 

Düşünün, kameraları, Meclisi bölücülere vermişsiniz ve oradan propaganda olanaklarını kullanarak sorunu kanırtmıyorlar mı? 

Dolayısıyla “yasal parti” diyenler de buna katkı koymuyorlar mı? 

“Parti kapatılmasın” dışında bir şey diyemediğinizin; dahası çözüm sunamadığınızın farkında mısınız? 

Kapatılmasın da evlatlarımız mı ölsün? 

 

Niye “önlem alalım” değil de “yenisi kurulur” diyorsunuz? 

“Kapatılırsa yenisi kurulur” diyorsunuz. Parti kurmayı zorlaştırmak, denetimi artırmak, örneğin parti yöneticilerinin söylemlerinde ve bürolarında bölücü unsurlarına rastlanınca anında önlem almak neden aklımıza gelmiyor? 

Daha önemlisi, hala bazı parti başkanları, milletvekilleri, sendika, dernek, meslek kuruluşu yöneticileri “terör nereden gelirse gelsin” diyerek terörün adını söylemediğinde neden tepki göstermiyorsunuz? 

Hep birlikte teröre tepki göstersek, terör partisi HDP bu kadar rahat davranabilir mi? 

AK Parti, MHP, CHP, İyi Parti harekete geçmek için daha neyi bekliyor? 

 

PKK nasıl da aklanıyor 

Örneğin Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, PKK’nın adını anmaksızın şu mesajı paylaşabilir mi? 

“Gare'de yaşamını yitirenlerin kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyor, acılarını paylaşıyor ve 13 yurttaşımızın sağ salim kurtarılamaması nedeniyle de çok üzgün olduğumuzu belirtiyoruz. “ 

Ömer Faruk Gergerlioğlu şu mesajı atabilir miydi? 

PKK elindeki esir askerlerin yakınları 2,5 sene önce bana başvurmuştu. Sağsalim dönüşleri için yardım istemişlerdi. Bir barış ortamı olsa belki o insanlar hayatta olurdu. Barış, hayat için her şeyi yapardım ama devlet yetkilileri böyle bir şeyi hiç düşünmedi, adım atmadı.” 

Suçluyu buldular. Devlet. PKK’da suç yokmuş! 

Oy hesabı yapsa, “yasal parti” dese Atatürk yapardı 

Özetle demokrasi milli egemenliği engelleyen emperyalizme, yobazlığa, bölücülüğe karşı mücadeledir. İfade, basın özgürlüğü, oy hesabı değildir. 

Oy hesabı yapsa Atatürk Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (Partisini),  Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı (Partisini) kapattırmazdı. Demokrasi milli birliği, üniter devleti savunmaktır. 

“Yasal parti” dese Atatürk kapatmazdı. Aksine yasaya uygun hareket etmediklerinden kapattırdı. Yasayla, oyla ülkenin bölünmesine izin vermedi. Aksine yasayı sahtekarca kullananı yasayla engelledi. HDP için de yasa uygulanmalı. 

 HDP, "adayları Kandil belirledi, Öcalan’ın heykelini dikeceğiz, sırtımızı PKK’ye yaslıyoruz, PKK’nin tükürüğünde boğulacaksınız" dedi mi dedi. Bürolarında Öcalan’ı asıyorlar mı asıyorlar. O halde ülkemizi, milli birliğimizi, üniter devletimizi savunmaktan, “şu kadar oy aldılar, “yasal parti” diyerek vazgeçemeyiz. 

Dürüst olalım, HDP savunucuğu veya HDP’ye sessiz kalınması, iktidara gelme planında HDP de bir güç olarak hesaplandığı içindir. Bölücüyle açık veya gizli işbirliği, kaybettirir. Unutmayalım iktidar açılım yaparken oyları düşünce bundan vazgeçmişti.  

Dahası iktidarın yeni anayasa yapmasını eleştirirken, HDP’nin tavırları Anayasamıza, yasalarımıza yani hukuka aykırı değil mi? 

Kendinizle çelişmeyi, aklınızı özgür bırakın ve milli birliğe, üniter devlete sahip çıkmak için HDP’ye, HDP’yle açık veya gizli işbirliğine tavır alınız. 

 

[1] Mustafa Kemal Atatürk, Yayına Hazırlayan: Afet İnan,  Medeni Bilgiler, 2. Basım, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2010, s.52. 

[2] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.I, 3. Baskı, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1997, s.225. 

[3] Age, s.326. 

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver