Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

İkinci Dünya savaşından sonra başlayan “İnsan Hakları” konusu, kör topal ve kaplumbağa misali ilerlerken, ancak 2000'li yıllardan itibaren önce “Hasta Hakları” gündeme alınmış, fakat kefenin diğer tarafında bulunan “Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları” ndan en ufak bir söz bile edilmemiştir.

Aynı şekilde Sağlık Bakanlığı tarafından “Hekim Hakları” konusunun tek harfi bile zikredilmeden, sadece “Hasta Hakları” konusu işlenmeye başlanmıştı. Sağlık kurumlarının bekleme salonlarında sadece hasta hakları panoları yer almış, Sağlıkçı hakları bilgisi konmamıştır. Bu girişimler, bir süre sonra “Hasta Hakları Dernekleri” nin kuruluşu ile sonuçlanmışsa da, yine “Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları” görmezlikten gelinmeğe devam ediliyordu. Tabii bu arada “Yetkisize yetki verme” misalinde olduğu gibi, abartılan hasta hakları propagandaları ve hastalar sanki hekimlerle diğer sağlıkçıların amirleriymiş gibi bir hava oluşturmalar ve özellikle hekim haklarından hiç bahsedilmemesi sonucu, hekimler ve diğer sağlıkçılara yönelik tacizler, hakaretler, saldırılar ve yargısız infazlı öldürmeler gittikçe artmağa başladı. Bu konunun tek taraflı değil de “Hekim ve Sağlıkçı Hakları” ile “Hasta Hakları” şeklinde iki taraflı olduğunu 2005 yılından itibaren gerek köşe yazılarım, gerekse konferanslarımla gündeme getirmelerim ve Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipler Birliğine yazılarımla bildirmelerime rağmen, bugüne kadar bu yetkili makamlardan en ufak bir hareket olmadı. Tabi hekim ve sağlıkçılara olan şiddet ve saldırılar halen gittikçe artan bir şekilde devam etmektedir.

       Ağustos 2015'te Eskişehir’in ortasında Porsuk çayının kenarında bulunan modern yürüyüş yolunda sabah yürüyüşümü yaparken, biri kulağında çip bulunan, diğeri de boynunda dikenli demir tasma olan sahipli 2 köpek tarafından saldırıya uğradım. Bacağımdan ısırıldım, elime bir köpeğin dikenli tasmasının demiri battı ve damarıma geldiği için doktor olmama rağmen kanamasını zorlukla durdurabildim. Sırt üstü düştüğüm sırada da omurgamda kırık oluştu ve kalçamda 2 kas zedelendi. Aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen, bel, sırt ve kalça ağrılarım halâ tam geçmiş değil. Başıma gelen bu olay, "Hayvan Hakları" konusunun da benzer bir şekilde tek taraflı yaklaşımlarla ve "İnsan Hakları" na ilişkin tek bir söz edilmeksizin gündeme taşınmış olduğunu bana fark ettirdi.

       Dünya, öğrenci Ruh'lar olarak bizlerin eğitim gördüğümüz bir okul binası, vücudumuz ise Ruh’un okul üniforması.

Kehf-7. Sakın boş yere üzülme. Çünkü Biz, öğrenci Ruh’lardan kimlerin iman edip kesin hükümlerimize uygun olumlu ameller gerçekleştireceğini, kimlerin de şımarıp yanlış yola sapacağını ayırt etmek için, Dünyayı aldatıcı bir cazibe /ziynet merkezi yapmışızdır.

       Hayvanlar ve bitkiler de Dünya'da yine kendilerine göre eğitimdeler, birer canlıdırlar. Fakat temelde insanın eğitiminde yararlanması için yaratılmışlardır

Mümin-79. Bir kısmına binesiniz, bir kısmından da beslenesiniz diye, sizin için hayvanlar yaratan Allah'tır. 80. Sizin için o hayvanlarda çok çeşitli faydalar bulunmaktadır. Gönlü­nüzün istediği gibi onlardan yararlanırsınız. Onlarla ve gemilerle de taşınırsınız.

       Kur'an'daki gerçekler bunlar iken, insan haklarına hiç değinilmeksizin, tek hak varmış gibi sadece Hayvan Haklarından bahsedilmesi ve abartılması, "ipin ucunu kaçırtmış" oldu.

       Özellikle de son yıllarda hemen hemen Türkiye genelinde şehir merkezlerinde kısırlaştırılmış ve geçici aşıları yapıldığına dair kulakları çipli köpeklerden dolayı rahatsızlıklar iyice artmaya başladı. Geçmiş olsun diye bana telefon eden dostların çoğunun ortak şikayeti bu olduğu halde, sessiz kalınması nedeniyle, sorun çözülemeden devam etmektedir. Sokaklarda dolaşmaktan korkar hale gelmiş kişilerin, sayılamayacak kadar çok ve rahatsız olduklarını gördüm.

       Bu olaya kadar, herhangi bir şekilde hayvan saldırısına uğramadığım ve uzun bir süre köpek de beslediğim için olsa gerek, ben de Hayvan Haklarına tek yönlü bakıyordum ve "Hayvanlara karşı İnsan Hakları"nın da olması gerektiği konusunu hiç düşünmemiştim doğrusu.

       Konunun Yasalara ilişkin kısmına hep beraber bakalım. On dört maddelik "Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi"nde; "Hayvanların da insanlar gibi birer canlı olup, onların da hakları olduğu, zulüm yapılamayacağı, acı verilemeyeceği, özgürlük içinde üreme ve yaşamalarının sağlanması gerektiği ve hayvan haklarının da insan hakları gibi korunması gerektiğine değinilmektedir. Görüldüğü gibi, beyannamede "insan hakları gibi" ifadesi bulunmakta, fakat zarar verici konumdaki hayvanlara karşı bir kelime bile yer almamaktadır.

       Gelelim 5199 ve 14 Temmuz 2021 tarih 7332 Nolu "Hayvan Hakları Kanunu"larına. Kanunun ilk maddesinde;

Madde 1- Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.

denilerek amaç çok güzel belirtilmiştir. Madde-3‘te ev hayvanları, sahipli ve kontrollü hayvanlar olarak tanımlanmışlardır. Madde-17’de sahipli ve sahipsiz hayvanların sorumluluğu yerel yönetimlere verilmiştir.

Madde-17. Yerel yönetimler, ev hayvanları ile sahipsiz hayvanların kayıt altına alınması ile ilgili işlemleri yapmakla yükümlüdürler.

       Sahipli ve Kontrollü diye tanımlanan hayvanların sorumluluğu yanında "İnsan Haklarını" koruma konusu da "Hayvan Haklarına Dair Yönetmeliğe" göre hayvanın sahibine verilmiş olmaktadır. Bu sorumluluk, kişinin baktığı hayvanı en iyi şekilde besleme, bakma ve kollama yanında, saldırma içgüdüsünü taşıması nedeniyle potansiyel zarar vericiliğini önlemeyi ve tasmalı-kontrollü dolaştırılmasını da kapsar. Bunun için de kişi, köpeğini insanları rahatsız etmeyecek bölgelerde dolaştırmak zorundadır. Çünkü eğitimli köpek, ancak sahibine zarar vermezken, etrafını rahatsız edebilecek davranışları her an yapabilmektedir. Çünkü iç güdüsünde saldırganlık dürtüsü vardır. Bu nedenle de yürüme parkurları ve parklarda yürümekten çekinenler oldukça fazla sayıdadır.

       Geçici ve /veya sürekli hayvan bakımevleri kurma görevi Belediyelere verilmiştir. Sahipsiz köpeklerin kısırlaştırılması ve aşılanmaları burada yapılacaktır. Kanunun 6 ncı maddesinde, sahipsiz köpeklerin sonra "alındıkları yere bırakılmaları" belirtilmişse de, aynı maddede "çevreye olabilecek olumsuz etkilerini gidermeye yönelik tedbirler" alma sorumluluğu da vurgulanmıştır. İşte bu ifade, yerel yöneticiler gibi resmî görevlilerce görmezlikten gelinmekte ve çiplenen hayvanlar yine sokaklara bırakılınca, bu hayvanlar perişanlığa mahkûm edilmekte, açlığa ve her türlü hastalığa maruz bırakılmaktadırlar. Bırakıldıkları sokaklarda sayıları oldukça artmış bulunan bu köpekler yüzünden insanlar rahatça yürüyüş, parklarda spor ve sokakta dolaşmalarını yapamaz duruma gelmiş bulunmaktadırlar. Çok sayıda öğrenci, sokaklarda başıboş durumdaki bu köpeklerden olan korkuları nedeniyle ebeveynsiz okullarına gidemez durumdadır. Çünkü gruplar halinde dolaşan bu köpekler, zaman zaman saldırı olayları gerçekleştirmekte olduğundan, insanlarda korku duygusu yoğunlaşmaktadır. Diğer bir ifade ile insanların yürüme, gezme özgürlük ve serbest dolaşım hakları gasp edilmiş durumdadır.

       Bu konunun çözümü yine yeni kanun ile sağlanamamış bulunmaktadır.

       Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, bütün ilçe belediyelerini ve köpek sahiplerini, insanları rahatsız eden aşamaya gelmiş bu önemli sorunu çözmeleri için Zanka’daki 19 Ekim 2019 tarihli köşe yazımda göreve davet etmiştim. Bu yazımda bazı önerilerde de bulunmuştum.

  • Hayvan haklarını ihlal etme durumunun kabahatten çıkarılıp, suç olması ve cezaların da hapis ve para cezaları ikilisi şeklinde düzenlenmesini önermiştim. Yeni kanunda bu yönde düzenleme yapılmış. Sevindim. 
  • Yasal Görevlerini yapmayan Yerel Yönetim Kurumları olan Belediyelere karşı yaptırım olması gerektiğine değinmiştim. Ancak bu konu 7332 sayılı yeni Kanunda yine yer almamaktadır. Üzüldüm
  • Her Büyükşehir Belediyesi, yasal sorumluluğunu hatırlayarak kendisine yakışır büyük bir Hayvan Bakımevi /barınağı, Hayvan Hastanesi ile “DOĞAL YAŞAM ALANI” da kurmalı önerim yeni Kanunda yerini almış. Sevindim.

Çünkü zaman zaman insanlara saldırma riskleri taşımakta olan Köpeklere yönelik olacak bu alanlarda sürekli bakılacak, düzenli aşıları yapılacak ve insanların rahatsız olmaları engellenmiş olunacaktır. Çünkü alındıkları sokaklara bırakılan köpeklerin kısırlaştırılması, sadece üremesi için olmakta, saldırganlık iç güdüleri devam etmektedir. Mevcut Geçici Barınaklar veya Hayvan Bakımevlerinde sadece ilk aşıları yapılabilmekte, tekrar aşılarını yapmak ise çoğunlukla mümkün olamamaktadır. Böylece de bu köpekler sokaklarda 3 ay sonrasında paraziter zoonozlara ve 12 ay sonra da kuduza karşı korumasız kalmaktadırlar. Bu yönleri ile de insanlar için risk oluşturmaktadırlar. Çünkü bu köpekler, her yere dışkılarını bırakmaktadırlar.

Belediye hudutları içinde olmak üzere böylesi Doğal Yaşam alanları oluşturma HKK'nun 6 ncı Maddesindeki ilk yasal göreve uygun bir girişimdir.

       İlçe Belediyelerinin de barınaklar ve /veya Doğal yaşam alanları açmaları teşvik edilmeli ve gerekirse Bakanlık, Merkez Belediyeler veya  Özel İdareler tarafından maddî destek sağlanmalıdır.

       5199 sayılı Kanunda olmayıp, 7332 sayılı yasaya konmasını önerdiğim ve konmamış olan şu önerimi tekrarlıyorum.

  • Diğer ilçe ve köylerden köpek eklenmemesi için kolluk kuvvetleri tarafından, kontroller sıklaştırılmalı
  • Sahipli köpeklerin Belediye Veteriner Müdürlüklerine kaydı mutlaka sağlanmalıdır. Zaten Yönetmeliğin 10 ncu maddesi, bunu yasal zorunluluk kılmıştır.
  • Sahipli köpeklerin vergilendirilmesi ek madde olarak eklenmelidir.
  • Emniyet bünyesinde Hayvan Polisi yapılanmasına gidilmeli ve ek madde olarak eklenmelidir.

Beklentim, eksikliklerin yeni ek maddeler şeklinde yasalaşmasıdır. İnşallah!!!!

       Son cümle:

       “Sahipsiz köpeklerin insanlara olacak zarar vericiliklerine karşı önlem almamak insan haklarına önem vermemektir. Köpeklerin sokağa bakımsız ve başıboş bırakılmaları da hayvan haklarını korumamak ve onları sahipsiz bırakmak demektir” diye düşünüyorum.

NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN Tercümesi", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", "KUR'AN'IN KULU KÖLESİ MEVLANA", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL” ve “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver