Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Hz. Muhammed Fatiha suresi ile Peygamberliğini ve Kur'an ile Din denilen Muhkem /değişmez ana kuralları ilan eder etmez hemen O'na itiraz eden ve red edenler amcaları olan Ebu Süfyan ve Ebu Cehil olmuştur. Çünkü bunlar tefecilik ile uğraşıyorlardı ve kazançları Riba kazancıydı. Allah ise Kur'an ile böylesi bir kazancı yasaklıyor ve servette uygun olmayan bir artış olduğunu bildiriyordu.

Rum-39. Sırf servetinizi arttırmak için, başkalarından  elde edeceğiniz herhangi bir riba /her türlü haksız aşırı bir tefecilik kazancı, Allah'a göre servetinizde bir artış sayılmaz. Ama, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle zor durumda kalmış birini kurtarmak amacıyla karşılıksız yapılan bir katkı /bir destek /infak veya topluma bir destek /zekât, Allah’ın ezeli ve ebedî prensipleri çerçevesinde mallarınızı ve sevaplarınızı katlayarak arttırır.

Çünkü bu kazanç, çok fazla bir karşılıkla borç para verme işiydi ve Bakara-275. ayette belirtilmiş olduğu gibi şeytanın işlerinden biriydi ve haramdı. Yani yasaktı ve bu işi yapanlar Cehennemlikti.

Bakara-275. Ya Muhammed! Sana ribayı /tefeciliği /muhtaç olan başkasına çok fazla karşılıkla ve borç olarak verileni /başkasını üzen haksız kazancı soruyorlar. Bu işi yapanlar, şeytanın kandırıp yoldan çıkardığı kişi gibi daima şaşkındırlar. Onların bu şaşkın halleri, "tefecilik kazancı, alış veriş kazancı gibidir" deyip kendilerini kandırmalarından dolayıdır. Hâlbuki Allah alış-verişi helâl, ribayı /tefecilik kazancını ise, haram /yasak etmiştir. Bundan sonra kim Rabbin bu yasağına uyar ve ribadan /tefecilik kazancından vazgeçerse, daha önceki kazandıklarını nasıl değerlendireceğine kendisi karar versin,  ancak infâka /imkânlarından (mal, para, bilgi, sevgi, ilgi, moral destek vs) ihtiyacı olanlara da öncelik tanısın. Hakkındaki karar ise Allah'a kalmıştır. Ancak riba'ya devam edenler, Cehennem ateşi halkıdır ve orada sürelerce /devirlerce kalacaklardır.

Bakara-278. Ey iman edenler! Gerçekten de mümin iseniz, takva sahibi olun, Allah'ın öğütlerini dinleyin ve riba /tefecilik yoluyla kazanma işini terk edin.

Al-i İmran-130. Ey iman edenler! Size saldırıp Allah’ın yardımı ile perişan etmiş olduğumuz küfre sapmış tefeciler gibi riba /tefecilik yapıp, servetinizi  katlayacak şekilde kazanç elde etmeye kalkışmayın. Allah'a karşı takva içinde olanlardan /bildirdiklerini uygulayamamaktan korkanlardan olun ki mutluluğu yaşayabilesiniz,

Bakara-276. ayet ile Riba'nın kişinin haklı da olsa beraberindeki herhangi bir kazancın bereketini yok ettiğine değinilmiştir.

Bakara-276. Allah ribanın /tefecilik ile elde edilen haksız kazancın bereketini yok eder, karşılıksız yapılan yardımları /sadakaları ise kat kat artırarak bereketlendirir. Ayrıca Allah, küfre batmış şirk koşan inkârcıyı sevmez de.

Hatta Nisa-161. ayette, Riba uygulayanın küfre sapmış olacağına da değinilmiştir.

Nisa-161. Ayrıca yasaklanmış olduğu halde, tefecilik /riba uygulamasına devam edip insanların parasını-malını haksızlıkla yemeleri nedeniyle onlardan bu gerçeklerimizi inkâr edip küfre sapmış olanlar için acıklı bir azap hazırladık. 

Konuyu toparlarsak Riba;

  • Meşru olmayan bir kazançtır
  • Haksız bir kazançtır
  • Hak gasplı bir kazançtır
  • Fahiş bir kazançtır ve
  • Küfre sapma olarak değerlendirilen ciddî bir yasaktır, diğer bir tanımlama ile ağır bir haramdır.

       Ondört asırdır Kur'an'a iman edenlerin anlaşamadıkları konulardan biri de Riba ile Faiz kelimelerinin anlamları olmuştur ve bu anlaşmazlık halen devam etmektedir. Halbuki yukarıda açıklamış olduğum gibi Riba uygulaması ayetlerde açıkça tanımlanmıştır. Faiz ise Riba'dan tamamen farklıdır. Örneğin Müminun-111, Nur-52 ve Tevbe-20. ayetlerde Faiz kelimesi uygun kazanç /hak edilen olumluluk ve haklı kazanç /gerçek kazanç anlamlarında kullanılmıştır.

Müminun-111. "Bugün Ben de, Bana inanıp sabreden kullarıma, bu yaptıklarının karşılığını hak ettikleri uygun olan fazlasıyla /faiziyle vermekteyim".

Nur-52. Dolayısıyla şu bir gerçek ki, her kim Allah'ın buyruklarına göre karar almakta olan elçisine uyar, Allah'a hesap vermekten korkar ve muhkem /değişmez amaç hükümlerini önemserse, işte o kimseler mutlu sona /hak ettikleri meşru kazanıma /faize ulaşırlar.

Tövbe-20. İçtenlikle iman etmiş olanlar, iman etmeleri nedeniyle yurtlarından hicret /göç etmek zorunda kalanlar ve mallarıyla ve canlarıyla Allah rızası için çaba, Allah’ın takdirine göre çok daha büyük derecelere sahiptirler. İşte gerçek /haklı kazanca /faize hak kazanmış olacak olanlar bunlardır.

Dahası Faiz kelimesi, Haşr-20. ayette Mahşer'e olumlu amellerdeki fazlalık, olumlu bir yük şeklinde tanımlanmış ve Faiz kazancı ile gelenlerin Cennet'likler olduğuna değinilmiştir.

Haşr-20. Bilmeniz gerekir ki, Cennet'i hak eden ile Cehennem'i hak eden bir olamaz. Cennet ehli, ancak olumlu amelleri ağır basmış /olumlu yüklerle /faizlerle (ehlil cenneti humul faziun) mahşere gelmiş olanlardır.

Bu duruma göre Faiz kazancı;

  • Meşru bir kazançtır
  • Hak gaspı olmadan gerçekleşmiş alış-veriş kazancı gibidir
  • Yüzdesi devlet tarafından belirlenmiş kârdır
  • Vergisi olan kazançtır

Bankaların verdiği ek para kazancı, bu Riba ve Faiz açıklamalarına göre Riba'ya değil Faiz grubuna uymaktadır diye düşünüyorum.

NOT-Her Perşembe saat 11.00-12.15 te Haber26 internet TV’de canlı yayında iniş sırasına göre Kur’an’ı açıklayıp yorumluyorum. Her an “facebook.com/haberci26 kur’an’ın ışığında” dan bütün programlarım izlenebilir.      




Bu içeriğe emoji ile tepki ver
14