Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

İkinci Dünya savaşından sonra başlayan “İnsan Hakları” konusu, kör topal ve kaplumbağa misali ilerlerken, ancak 2000’li yıllardan itibaren önce “Hasta Hakları” gündeme alınmış, fakat kefenin diğer tarafında bulunan ve yukarıda farklı özellikleri olan “Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları” ndan en ufak bir söz bile edilmemiştir.

Hekim hakları konusunu ilk defa 2 Mayıs 2005 tarihli Medimagazin Gazetesinde “Sağlık Çalışanının Taksirli Suçları ve Cezaları Farklı Olmalı” başlıklı köşe yazımda gündeme getirmiştim. Bu yazıda “Hekim-hasta ilişkisi Borçlar Kanunu’na göre akde dayanan bir vekâlet ilişkisidir. Bu ilişkide hekim teşhis ve tedavi işlemleri için yeterli çabayı göstereceğine dair bir akit yapmış olmaktadır. Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” demiştim. Devamla “sözel veya yazılı olmak üzere iki çeşidi olan akdin sözel olanı, hastanın hekime başvurusu ile başlar. Kansız teşhis ve tedavi işlemlerinde geçerli olan bu akitte, hasta bilgilendirme isteme hakkına sahiptir. Yine bilgilendirmeye dayanan yazılı akit ise kan alma dışındaki kanlı işlemler için (ameliyat, anjiyografi vs.) ve ciddi yan etkili bazı grup ilaçları kullanırken de şarttır (acil durumlar hariç). Akdin tarafları olan hekim ve hasta arasında karşılıklı hak ve sorumluluklar söz konusu olmalıdır.” diyerek açıklamalarda bulunmuştum.

Bu yazılarımdaki temel yaklaşımım, “hekim-hasta beraberliğinde temel öge insandır ve her iki taraftaki insanı eşit şekilde göz önünde bulundurmak ve kollamaktır”.

Daha sonra da aynı konuyu 21 Kasım 2005 tarihli yine köşe yazımda ve daha ayrıntılı olarak tekrar gündeme getirmiştim. Çünkü Sağlık Bakanlığı tarafından “Hekim Hakları” konusunun tek harfi bile zikredilmeden, sadece “Hasta Hakları” konusu işlenmeye başlanmıştı. Bu girişimler, bir süre sonra “Hasta Hakları Dernekleri” nin kuruluşu ile sonuçlanmışsa da yine Hekim ve diğer Sağlıkçı Hakları görmezlikten gelinmeğe devam ediliyordu. Son 15 yıldır “Hasta hakları, varsa yoksa hasta hakları” diye bağırılmaya başlandı. Ben de hasta hakları yanında hasta sorumlulukları ve hasta yakını sorumlukları ile hekim hak ve sorumluklarının da olmasının şart olduğunu yaza yaza dilimde tüy bitti.

Tabii bu arada “Yetkisize yetki verme” misalinde olduğu gibi, abartılan hasta hakları propagandaları ve hastalar sanki hekimlerle diğer sağlıkçıların amirleriymiş gibi bir hava oluşturmalar ve özellikle hekim haklarından hiç bahsedilmemesi sonucu, hekimler ve diğer sağlıkçılara yönelik tacizler, hakaretler, saldırılar ve yargısız infazlı öldürmeler, sanki bir düğmeye basılmışçasına gittikçe artmağa başladı. Son hediyemiz ve biz Hekimler ile diğer Sağlıkçıları iyice değersizleştiren 184 nolu “Sağlıkçıyı şikayet etme hattı” olmuş durumda. Bunun nice kurbanlarının doktor veya diğer sağlık çalışanı olarak kimler ve ne sayıda olduğunu, bağıramadıkları ve seslerini çıkaramadıkları için tam bilemiyoruz.

       Sağlık Bakanlığı verilerine göre, sadece 2015'te günde ortalama 33 sağlık çalışanına şiddet vakasının kayıtlara geçtiği, bunun 10'unun fiziksel, 23'ünün ise sözel olduğu belirtilmiştir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı, hastaları müşteri haline getirdiği ve sağlık sistemini ticarileştirdiği için sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti arttırmıştır. Son 5 yılda sağlık çalışanlarına yönelik 46 bin 361 şiddet vakası kayıtlara geçmiştir."

Doktor veya diğer bir sağlıkçıya şiddet %32 oranında hasta tarafından uygulanırken, %57 oranında ise hasta yakını tarafından uygulanmaktadır. Bu oranlar, alınacak önlemlerin hem hastaya, hem de hasta yakınına yönelik olması gerektiğini göstermektedir.

Doktor ve sağlıkçılar olarak bizim diğer tüm mesleklerden çok önemli bir ayrıcalığımız, bize saldırana da, düşmanımıza da, hasta olarak bize geldiğinde, kısasta bulunmayı veya intikam almayı düşünmememiz ve işimizi aksatmasına meydan vermeden iyileşmesi için gerekeni yapmamızdır.

Maalesef bizlerin bu merhametliliğimiz hem hastalar ve yakınları, hem de bizleri ilgilendiren kararları alanlar tarafından da istismar edilmektedir.

Daha az eğitim süreleri olduğu halde doktor dışı tüm mesleklerin maaşları, daha riskli ve daha uzun süreli olan doktorluğun maaşlarından hem çok daha yüksek, hem de bu maaşları emekliliklerine yansımaktadır. Doktorlara ise hem maaşlar daha düşük verilmekte, hem de büyük söylemlerle verilmekte olan primler ve döner sermaye katkıları ise özlük hakkı olarak emekliliklerine yansıtılmamaktadır. Çünkü sadece biz doktorların başı kel de ondan….

Sorgulandığı takdirde görülecektir ki, bütün hekim ve diğer sağlıkçıların bir numaralı sorunu, emekli maaşı güvenceli, belirlenecek ve eşdeğerde kabul edilecek bir bürokrat maaşına indeksli istikrarlı bir maaş sistemi olmasıdır. Ailesini geçindirmede ve çocuğunu okutup geleceğini güvenceye alacak bir maaşına kavuşmaktır. Bu arada fazla mesaisinin başka iş kollarından daha düşük olmayacak ve istismar edildiği duygusu yaratmayacak bir şekilde değerlendirilmesidir. Belirlenecek aylık ve yıllık asgari çalışma sınırının üstündeki çalışma ve fedakârlıklarının, çabalarının da ek prim şeklinde (performans değil) veya ikramiye ismi altında ödüllendirilip, hakkının yenmemesidir. Üniversite veya bir eğitim kurumunda ise, sağlık aktiviteleri yanında araştırma, bilimsel aktiviteler ve eğitim faaliyetlerinin daha da önemsenerek değerlendirilmesi ve ödüllendirilmesidir. Ve dikkat edilirse, bu önerilerin hiçbirinde hekim doğrudan hasta ile karşılıklı kalacağı maddi bir alışverişte değildir.

Doktor ve diğer Sağlıkçılara şiddete karşı şu çözüm önerilerimi uygun görmekteyim:

  • Hekim Hakları ve Sorumlulukları yanında Hasta ve Yakını Hak ve Sorumlulukları da olmalıdır: Hekim-hasta ilişkisinde iki taraf söz konusudur. Ancak dengeli tutulması gereken bu ikiliden gerek medyada, gerekse hastane koridorlarına asılan tabelalarda sadece hasta hakları söz konusu edilmiş ve maalesef DOKTOR VE SAĞLIK ÇALIŞANININ DA HAKLARI hiç gündeme getirilmemiş, ikinci bir tabela olarak asılmamış ve ezdirilmiş, küçük düşürülmüş, gururu incitilmiş taraf konumuna yol açılmıştır. Tek taraflı hak verilmiş olan hasta-hasta yakını gurubu bu hakları istismar etmiş ve “yetkisize yetki verilme zulmü” oluşturulmuştur. Hekim hasta arasındaki düzeyli ve masum ilişkide hasta, karşısındaki hekime büyük bir güven, iyi niyet ve teslimiyet duygusu içindedir ve bunun da hiçbir şekilde zedelenmemesi gerekir. Bunun olmaması için de hekimin hak ve sorumluklarını bilip titizlikle uyması yanında, hastanın ve hasta yakınının da kendilerine ait hak ve sorumlulukları çok çok iyi bilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle de hem tüm sağlık kuruluşlarında bu haklara ilişkin panolar mutlaka yan yana konulmalı, aynı yan yanalığı içeren broşürler bulundurulmalı, sık sık medya kanalıyla aydınlatıcı bilgi spotları yayınlanmalı, acil servis çalışma yönergeleri hakkında da bilgiler verilmelidir.

Her Sağlık kurumunun bekleme salonuna mutlaka şu Hekim Hak ve Sorumlulukları ile Hasta ve Yakını Hak ve Sorumlulukları yan yan konulmalıdır:

Hekim hakları: Gereken teşhis ve tedaviyi tayin etme serbestisi (T.Deont. Md.6), iyileşme garantisi vermeme (T.Deont.Md.13), mesleki veya şahsi (güvensizlik gibi) sebeplerle hastaya bakmayı reddetme (Acil, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç) (T.Deont.Md 18), beraber çalışacağı elemanları seçme serbestisi (T.Deont.Md 21), tıbbi kanaatine göre özgürce klinik ve etik karar verme (Lizbon Bil.), konsültasyon ile görüş isteme, sağlığına zarar gelmemesi-kendini koruma ve önlem alma, mesleki gelişmeleri izlemeyi ve desteği talep etme, muayene ve tıbbi işleme yeterli zaman ayırma ve talep etme (Tab. Uzm. Yön. Md.10), tanıklık ve bilirkişilikten çekilme, çağırıldığında gerekli ulaşımının sağlanmasını isteme ve hasta ile yakınlarından saygı görme.

Hekim sorumlulukları: Hastalıkları önlemek (Hekimlik meslek etiği kural.Md 5), bilimsel gerekleri yerine getirmek (Md.5), hastayı iyileştirmeye çalışmak (Md.5), görev ve uzmanlığına bakmaksızın ilk yardımı yapmak (Md.10), tıbbi görevini yeterli ölçüde çaba ile yapmak, insanları yanıltıcı, paniğe düşürücü, yanlış yönlendirici, meslektaşları arasında haksız rekabete yol açıcı davranışlarda bulunmamak (Md. 16), özel bilgi, beceri gerektiren bir girişimde bulunmak (Yetkinlik-Gereken bilgi ve tecrübe standardında olma-Acil dışında) (Md. 18).




Bu içeriğe emoji ile tepki ver