Zanka

Prof. Dr. Gazi Özdemir


Prof. Dr. Gazi Özdemir

Kur'an, ayırım yapmaksızın tek ilah olarak sadece Allah'a inanan ve sadece O'na tam teslim olduğunu ifade edene Müslüman demektedir. Allah'a şirk koşmadan, herhangi bir yaratılanı ilâh diye kabul etmeyen ve hangi Peygambere ve hangi vahiy kitabına inansa da yine Müslüman diye kabul edilmektedir. Yine Müslüman demek, aynı zamanda Allah'ın tek dini olarak İslâm dinini kabul eden demektir.

Al-i İmran-67. Sizin anlayamadığınız gerçeklerden biri de şudur ki, İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyan'dı. O Tek Allah'a içtenlikle iman edip teslim olmuş, tertemiz-hanif bir Müslüman'dı ve hiçbir zaman Allaha şirk-ortak koşanlardan /müşriklerden olmadı.

Hac-78. Allah gerek size ve gerekse önceki tek ilah olarak ve bildirdiklerine inanmış ümmetlere Müslüman ismini vermiştir. Bu nedenle de en son indirdiğimiz vahiy kitabı olan Kur’an ile de Peygamber sizi uyaracak ve kıyamet günü O’na uyup Müslüman olduğunuza şahitlik edecek, sizler de bütün insanları uyarıp Müslüman oluşlarına şahitlik edeceksiniz.

Hangi dinî inançta olursa olsun, Allah'a içten bir şekilde teslim olacak ve ilah olarak başkasını tanımayacak /şirk koşmayacak olana Müslüman denildiği, ayrıca Bakara-135-136. ayetlerde de değinilmektedir.

Bakara-135. Ya Muhammed! Sana, "Yahudi ve Hıristiyanlar gibi ina­nın ki doğru yolu bulasınız" diyorlar. Onlara, "Biz, Allah'a şirk koşmaya hiçbir şekilde bulaşmamış /hanif olan İbrahim kavminin /milletinin tek Allah inançlı dinine uyarız. 136. Devamla yine onlara; “Biz, Allah'a, bize Kur’an ile indirilene, İbrahim, İsma­il, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere, Musa'ya, İsa'ya ve Rabbi tarafından tüm peygamberlere ve­rilenlere inanırız. Bunların hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz sadece Allah'a teslim olanlarız /Müslümanlarız" şeklinde cevap ver.

Dolayısıyla Müslüman oluş, sadece Hz. Muhammed’e ve Kuran'a inananlara sınırlı bir kelime olmamaktadır. Hatta Cin-14. ayete göre, Cinlerden de Müslüman olanlar bulunmaktadır.

Cin-14. "Biz Cin'ler arasında Müslümanlar /Allah'a içtenlikle teslimiyet gösterip muhkem /değişmez ana buyruklarına uyanlarımız da var, hak yoldan sapanlarımız da. Bunlardan Allah’a içtenlikle teslim olanlar, doğru ile yanlış yolu ayırt etmişler ve mutlu sona /cennete ulaşacaklar demektir.

       Ancak her Müslümanım diyenin, başlangıçta sadece sözde Müslüman olacağını ve gerçek Müslüman olmak için İman etmenin de gerektiği ve Müslümanlığın mutlaka iman etme ile pekiştirilmesi, diğer bir ifade ile içselleştirilmesi vurgulanmaktadır.

Hucurat-14. Ya Muhammed! Örneğin taşradan gelen ve Müslümanlığı kabul eden bedevi Araplar, 'Biz iman ettik' diyerek Allah’a ve Sana uyacaklarını belirtiyorlar. Onlara, "Siz henüz iman etmediniz, ancak Müslüman olduk /teslim olduk deyin. Çünkü iman edişiniz henüz kal­binize inmiş değildir. Ama sadece Allahve buyruklarını bildiren elçisini kabul ederseniz, mevcut amellerinizden hiçbir şey kaybetmiş olmazsınız. Ve emin olun ki Allah, çok bağışlayandır /Gafur ve sevgisi ile merhameti bol olandır /Rahim'dir" diyerek açıklama yap.

       İman etmenin, 5 gaybe /bilinmeyene inanmak ve kabul etmek olduğu Bakara-177, Bakara-285 ve Nisa-136 ncı ayetlerle açıklanmıştır.

Bakara-177. Ey Yahudi ve Hıristiyanlar! Erdemli /makbul /birra kişi oluş, sadece yüzünüzü doğu ve batı yö­nüne çevirip çevirmemeniz ile ilgili değildir. Asıl makbul kişi oluş Allah'a, Ahiret gününe, Meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmak, ………

Bakara-285. Elçi /resul, Rabbinden kendisine indirilene /Kur'an'a inanıp iman etti, tebliğ ettiği muhkem-kesin hüküm buyruklarına inanan müminler de. Hepsi Allah'a, ahirete, Meleklerine, kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman ettiler ve "Elçilerinin hiçbirisi arasında ayırım yapmadan, işittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla ve biliyoruz ki hesap vermek üzere ahirette dönüş Sana olacaktır." diyerek de içtenlikle iman edişlerini sözle de ifade ettiler.

Nisa-136. Ey insanlar! Allah'a, buyruklarını bildiren elçisine, el­çiyle indirdiği kitaba /Kur'an'a ve daha önceden indirdiği kitaplara içtenlikle /tam bir teslimiyetle iman edin. Kim Allah'ı, Meleklerini, kitapları, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederse /küfre saparsa, yanlış yola iyice sapmış ve doğru yoldan iyice uzaklaşmış demektir.

       Demek ki, Müslümanım diyen ve beraberinde 5 gaybe de iman ettiği takdirde, ancak imanlı ve böylece sözde değil içten Müslüman olabilmektedir.

Bakara-135 ve 136 ncı ayetlerde, iman etmenin ilk şartının Allah'a şirk-ortak koşmamak olduğu açıkça belirtilmiştir. Fakat Tek Allah'a iman etmeye, ayrıca diğer tekler olan Tek İnsan Nesli olduğuna ve Tek din olarak da İslâm dinine iman etmeyi de ekleyebiliriz. Çünkü Yunus-19 ve Enbiya-92. ayetlerde insanların ilk toplumlarının bu 3 tek inancında oldukları, daha sonraları ise çekememezlik ve yorum farklılıklarını gruplaşmalara çevirmeleri nedeniyle ayrıştıkları belirtilmektedir.

Yunus-19. Şunu iyice bilin ki, insanlar ilk yaratıldıkları zaman, tek bir ümmet idiler ve hepsi de öncelikle bu konularda tek bir dine bağlıydı ve tek bir Allah'a ibad ediyorlardı. Sonradan anlaşmazlığa düştüler, inanan ve inkâr edenler olarak ayrıldılar. Eğer, cezanın ertelenmesiyle ilgili Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, şirk-ortak koşup küfre sapanları hemen cezalandırır ve işleri bitirilirdi.

Enbiya-92. Ey insanlar! Gerçekte hepiniz tek bir ümmet /insan neslisiniz. Ben de hepinizin tek ibad /kulluk edeceği, yani bildirdiğim muhkem /değişmez ana hükümlerle kulluğunuzu ifade edeceğiniz Rabbinizim.

       Nisa-162. ayete baktığımızda, iman etmenin ancak ilim ile daha güçlü ve içten olacağına değinilmiş olup, bu ilmin de Evren bilgisi olduğu Fatır-28 ve Ankebud-49 ncu ayetlerde açıkça ifade edilmiştir.

Nisa-162. Ancak aralarından derin ilim sahibi olup gerçek müminliğe ulaşmış olanlar, hem Sana indirilene /Kur'an'a ve hem de Senden önce indirilenlere inanırlar…

Fatır-28. Aynı şekilde insanlar, yabani hayvanlar, evcil hayvanlar da çeşit çeşit renklerdedir. İşte bütün bunlaarrıp, gizli bilgilerine vakıf oldukları için, kulları arasında Allah'ın varlığını ve gücünü gereği gibi kavrayan, aşırılıklara sapmayan ve içtenlikle iman eden ancak bu bilim adamlarıdır /ulemalardır.

Ankebud-49. Gerçekte Sana vahyedilenler, Allah’ın yarattıklarında gizlemiş olduğu bilgileri bulma ile uğraşan bilim insanlarınca içtenlikle benimsenen Allah'ın ayetleridir. Ancak inkârları nedeniyle zulme sapmış cahillerden başkası ayetlerimizi reddetmez….

       Ayetlerden de anlaşılmış olduğu gibi Kur'an'a yönelik bir ilim ve bilim adamlığı değil, açıkça Evren kitabı bilim adamlığı söz konusu edilmiştir. Ayette de görüldüğü gibi, Evren ilmi ile uğraşan bu bilim adamları "Ulema" diye tanımlanmaktadırlar.

       Dünya okulunda bulunuşumuzun nedenlerinin başında, iman edenlerimizin içtenliğinin nimet ve sıkıntılar temelli sınavlarla belirlenebilmesi için olduğu Ankebud-2-3 ve Al-i İmran-140-141. ayetlerde belirtilmiştir.

Ankebud-2. İnsanlar, sadece 'iman ettik' demekle, artık hiçbir sınava tabi tutulmayacaklarını mı sanıyorlar? Bu düşünce kesinlikle yanlış! 3. Biz daha önceki nesillerden "iman ettik" diyen­leri de, çeşitli sınavlara tabi tuttuk. Aynı şekilde Allah, sizleri de sınavlara tabi tutarak içtenlikle iman etmiş olanlarınızla olmayanlarınızı belirleyecektir.

Al-i İmran-140. Şunu da iyice bilin ki Biz, gerçek imanlılar ile ikiyüzlü olanları kesin belirleyebilmek amacıyla, örneğin size üzüntü verici bir olay geldiyse, mutlaka aynı sı­kıntının bir benzerini size karşı olan bir topluluğa da veririz. Böylesi sıkıntılı günleri, insanlar arasında döndürür dururuz, sizler de birbirinize bakarak ya sabredip şükredenlerden veya imanından vazgeçenlerden olursunuz. Şunu bilesiniz ki Allah, bu son şekilde davrananları zalimlerden sayar ve öylelerini sevmez. 141. İşte Allah böylece, gerçek iman edenler ile tek Allah olduğunu reddedip şirk-ortak koşup küfre sapmış olanları belirlemiş olur.

       Yine sınavlardan birinin de Allah rızası için olacak çabalarında, özellikle mal ve canı ile cihad edip etmemek olduğu da Hucurat-15. ayette açıklanmıştır.

Hucurat-15. Ya Muhammed! Yine onlaraMüminlerden Allah’a ve resulüne içtenlikle /kalben iman etmiş olanlar, en ufak bir çekince duymadan malları ve canları ile Allah’ın tek ilah olduğu ve buyruklarının gerçekliği yolunda ve sadece Allah rızası için mücadele /cihad ederler ve işte onlar Allah ile yapmış oldukları ahdlerine sadık olanlardır” diyerek iman etmenin ne demek olduğunu açıklamana devam et". 

       Beşer olan bizlerin Dünya yaşamımız süresince imanlılık durumuzun ancak Allah tarafından belirlenebileceği İsra-84. ayette üzerinde durulmuş ve bu yetkinin de Peygambere bile verilmediği Mutaffifin-33 ve Muhammed-30. ayetlerde açıkça vurgulanmıştır.

İsra-84. Ya Muhammed! Bu şekilde "Herkesin değil de, kişinin kendi karakterine /huyuna  ve iman durumuna uygun davranacağını ve sonunda kimin Allah ile yapılan anlaşmaya sadakat ve muhkem /değişmez ana hükümlere uygun ameller gerçekleştirme olan doğru yolda /hidayet üzerinde olduğunu ise, Rabbinin daha iyi bileceğini ve değerlendireceğini söyle.

Mutaffifin-33. Halbuki hiç kimse iman edenlerin imanlarını değerlendirmek üzere görevli kılınmamıştır.

Muhammed-30. Ya Muhammed! Eğer Biz isteseydik, bu münafıkları /ikiyüzlüleri yüzlerine bakarak tanıma özelliğini verir ve Senin onları kolayca fark etmeni sağlardık. Yine onları konuşma tarzları ve sözlerinden de tanırdın. Ey insanlar! Siz tanıyamazsınız ama, şunu iyice bilin ki, Allah tüm yaptıklarınızı /amellerinizi bilir.

       Allah'ın dışında, öğrenci Ruh'ların imanlılık durumunu değerlendirebilme yetkisinin ancak A'raf'ta ve oradaki görevlilere verilmiş olacağı A'raf-46. ayette açıklanmış bulunmaktadır.

A'raf-46. Ey insanlar! Cennet ile Cehennemin arasında bir ayırıcı engel bulunmaktadır. Ve mahşer gününde, ikisi­nin de tam orta yerinde olan A’rafta /hesabın yapıldığı ve tanıyıp ayırma yerinde bazı görevliler /Melekler bekliyor olacaklar. A’raf'taki bu görevliler, Cennet'i hak edenleri ve Cehennem'e gidecekleri yüzlerine bakarak tanıyacaklar. 

       Fetih-29. ayette, iman eden bereketli ve ekicilerini sevindiren bir bitkiye benzetilmiştir.

Fetih-29. İman etmiş olanlar, daha önce Tevrat ve İncil'de iman etmişler için örnek verilmiş olduğu gibi, filizini çı­karmış ve gövdesini kalınlaştırıp üzerine dikilerek ekin­cilerini sevindiren, buna karşılık küfre sapmış olanları ise üzen birer bitki gibidirler. İşte Allah, sizlerden ve diğer kitap ehlinden gerçekten iman edip salih ameller /muhkem /değişmez ana hükümlere uygun olumlu faaliyetler gerçekleştirenlere, karşılık olmak üzere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir".

       Dikkat edilirse burada, sadece Kur'an'ı kabul edenlere değil, ayrıca Tevrat ve İncil'e iman edenlere de aynı şekilde hitap edilmektedir.

       Kur'an'da, iman etmiş olmanın birçok avantajlar sağladığı da belirtilmiştir. Örneğin;

  • İman edenin sadece ve doğrudan Allah'tan olacak bir isteği ve duasının kabul edilme şansının fazla olacağı Meryem-9. ayette, ileri yaşta iken çocuğu olsun diye dua edip içten imanlılığı nedeniyle bu duası gerçekleşen Zekeriya Peygamber örneklemesi ile açıklanmıştır.

Meryem-9. Allah; "Evet doğrudur! Ama istediğini gerçekleştirmek Benim için çok kolaydır. Nitekim daha önce de seni hiç yokken yaratmıştım" diyerek gücünü hatırlattı".

  • İçten iman edene şeytanın musallat edilmeyeceği ve böylece de onun dost kılınmayacağına A'raf-27. ayette değinilmiştir.

A'raf-27-“Biz, şeytanları, içten iman etmeyen kimselerin dostları /evliyası /velileri yaptık".

  •  Hud-107. ayette, imansız ve günahkâr olanın Cehennem'de uzun sürelerce kalacağı belirtilmişken, içten imanlı olanın ise daha kısa ve geçici bir süre kalacağı belirtilmiştir.

Hud-107. Cehenneme özgü gökler ve yaşam yeri devam ettirildikçe onlar da orada devamlı kalacaklardır. Ancak Rabbin uygun buldukları, yani buradaki eğitimi başaranlar /içten imanlı olanlar hariç. Şüphesiz Rab, konulmuş olan ezeli ve ebedi evrensel kurallara göre yapılması uygun olanları belirleyip gerçekleştirendir".

  • İmansız ve şirk koşmakta olanın bütün olumluluklarına sadece Dünya yaşamında karşılık verileceği ve ahirete yansımayacağı, içten imanlı olana ise hem dünyada, hem de ahirette karşılık verileceği İsra-18 nci ayette açıklanmıştır.

İsra-18. Tam bir imanının olmaması sonucu kim sadece acele eder ve bu geçici dünya için istekte bulunur ve çaba gösterirse, uygun bulduğumuz üzere ona istediklerini veririz. Ancak ahirette, ortak-şirk koşup bildirilenleri inkâr ederek küfre saptığı için, huzurumuzda kınanmış ve kovulmuş bir şekilde onu Cehenneme s­okarız".

Benzer açıklamalara ayrıca A'raf-147, Furkan-70, Hud-16, Kehf-105 ve Nahl-97. ayetlerde de değinilmiştir. Ancak Ateist olsa bile, şirk koşmamış ve salih /yaratılanlara faydalı faaliyetleri de çok ise, bu kişiye karşılıklarının çoğunun Dünya'da iken verilmesi yanında, ayrıca ahirete de kısmen yansıma olacağını düşünüyorum. Tabi gerçeği ancak Allah bilir.

Furkan-70. Günah işledikten sonra, içtenlikle iman ve tövbe edip, salih ameller gerçekleştiren kim­selerin, durumları uygun görülürse günahları bağışlanır ve sevapları değerlendirmeye ahirette alınır. Şüpheniz olmasın ki Allah, bağış­layan /Gafur ve sevgisi ile merhameti oldukça bol /Rahim olandır.

Hud-16. Ancak bunlardan şirk koşanlar için, ahirette ateş /pişmanlık /sıkıntı olacak ve Dünyada kazandıkları servetlerin ve olumlu da olsa amellerinin hepsi ahirette boşa çıkacaktır.

Nahl-97. Erkek olsun, kadın olsun, her kim iman eder ve salih ameller gerçekleştirirse, ona bu Dünyada güzel bir hayat bağışlarız ve yaptıkları iyi işlere karşılık ödüllerini de tam veririz. Bunu böyle bilin.

Konuya inşallah devam etmek üzere, sağlıklar dierim.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: "DİN VE BEYİN", "SON DAVET KUR'AN", "KUR’AN KADINI KORUYOR", "OKU! Konularına göre Kur'an ayetleri", “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’A, İNCİL, TEVRAT. ORTAK OLAN VE OLMAYAN MUHKEM KURALLAR”

 

 



Bu içeriğe emoji ile tepki ver